Nurdan Haber

Haşir Meydanına Ne Halde Toplanılacak?

Haşir Meydanına Ne Halde Toplanılacak?
24 Ekim 2016 - 2:05

Nurdanhaber – Haber Merkezi

 

Dördüncü Nükte: Beş altı suali tazammun eden birinci sualinizde: “Meydan-ı haşre cem’ ve keyfiyet nasıl ve üryan mı olacak? Ve dostlarla görüşmek için ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ı şefaat için nasıl bulacağız? Hadsiz insanlarla birtek zât nasıl görüşecek? Ehl-i Cennet ve Cehennem’in libasları nasıl olacak? Ve bize kim yol gösterecek?” diyorsunuz.

Elcevab: Şu sualin cevabı, gayet mükemmel ve vâzıh olarak, kütüb-ü ehadîsiyede vardır. Meşreb ve mesleğimize ait yalnız bir-iki nükteyi söyleyeceğiz. Şöyle ki:

Evvelâ: Bir mektubda; meydan-ı haşir, Küre-i Arz’ın medar-ı senevîsinde olduğunu ve Küre-i Arz şimdiden manevî mahsulâtını o meydanın elvahlarına gönderdiği gibi; senevî hareketiyle, bir daire-i vücudun temessül ve o daire-i vücudun mahsulâtıyla bir meydan-ı haşrin teşekkülüne bir mebde’ olduğu ve Küre-i Arz denilen şu sefine-i Rabbaniyenin merkezindeki Cehennem-i Suğra’yı Cehennem-i Kübra’ya boşalttığı gibi, sekenesini de meydan-ı haşre boşaltacağı beyan edilmiştir.

Sâniyen: Onuncu ve Yirmidokuzuncu Sözler başta olarak sair Sözler’de, gayet kat’î bir surette o haşrin meydanı ile beraber vücudu kat’î olarak isbat edilmiştir.

Sâlisen: Görüşmek ise, Onaltıncı Söz’de ve Otuzbir ve Otuziki’de kat’iyyen isbat edilmiştir ki; bir zât nuraniyet sırrıyla, bir dakikada binler yerde bulunup, milyonlar adamlarla görüşebilir.

Râbian: Cenab-ı Hak, insandan başka zîruh mahlukatına fıtrî birer libas giydirdiği gibi; meydan-ı haşirde sun’î libaslardan üryan olarak, fakat fıtrî bir libas giydirmesi, ism-i Hakîm muktezasıdır. Dünyada sun’î libasın hikmeti, yalnız soğuk ve sıcaktan muhafaza ve zînet ve setr-i avrete münhasır değildir; belki mühim bir hikmeti, insanın sair nevilerdeki tasarruf ve münasebetine ve kumandanlığına işaret eden bir fihriste ve bir liste hükmündedir. Yoksa kolay ve ucuz, fıtrî bir libas giydirebilirdi. Çünki bu hikmet olmazsa; muhtelif paçavraları vücuduna sarıp giyen insan, şuurlu hayvanatın nazarında ve onlara nisbeten bir maskara olur, manen onları güldürür. Meydan-ı haşirde, o hikmet ve münasebet yok. O liste de olmaması lâzım gelir.

Hâmisen: Rehber ise, senin gibi Kur’anın nuru altına girenlere, Kur’andır. الم lerin الر ların حم lerin başlarına bak, anla ki; Kur’an ne kadar makbul bir şefaatçı, ne kadar doğru bir rehber, ne kadar kudsî bir nur olduğunu gör!

Sâdisen: Ehl-i Cennet ve Ehl-i Cehennem’in libasları ise, Yirmisekizinci Söz’de hurilerin yetmiş hulle giymesine dair beyan edilen düstur burada da caridir. Şöyle ki:

Ehl-i Cennet olan bir insan, Cennet’in her nev’inden her vakit istifade etmek, elbette arzu eder. Cennet’in gayet muhtelif enva’-ı mehasini var. Her vakit bütün Cennet’in enva’ıyla mübaşeret eder. Öyle ise Cennet’in mehasininin nümunelerini, küçük bir mikyasta kendine ve hurilerine giydirir. Kendisi ve hurileri birer küçük Cennet hükmüne geçer. Nasıl ki bir insan, bir memlekette münteşir bulunan çiçekler enva’ını, nümunegâh küçük bir bahçesinde cem’eder ve bir dükkâncı, bütün mallarındaki nümuneleri bir listede cem’eder ve bir insan, tasarruf ettiği ve hükmettiği ve münasebetdar olduğu enva’-ı mahlukatın nümunelerini, kendine bir elbise ve bir levazımat-ı beytiye yapıyor, öyle de: Ehl-i Cennet olan bir insan, hususan bütün duygularıyla ve cihazat-ı maneviyesiyle ubudiyet etmiş ve Cennet’in lezaizine istihkak kesbetmiş ise; herbir duygusunu memnun edecek, herbir cihazatını okşayacak, herbir letaifini zevklendirecek bir tarzda; Cennet’in herbir nev’inden birer mehasini gösterecek bir tarz-ı libası, kendilerine ve hurilerine rahmet-i İlahiye tarafından giydirilecek. Ve o müteaddid hulleler bir cinsten, bir neviden olmadığına delil, şu mealdeki hadîstir ki: “Huriler yetmiş hulle giydikleri halde, bacaklarındaki ilikleri görünür, setretmiyor.” Demek en üstündeki hulleden, tâ en alttaki hulleye kadar ayrı ayrı mehasinle, ayrı ayrı tarzda, hissiyatı ve duyguları zevklendirecek, memnun edecek mertebeler var. Ehl-i Cehennem ise; nasılki dünyada gözüyle, kulağıyla, kalbiyle, eliyle, aklıyla ve hâkeza bütün cihazatıyla günahlar işlemiş; elbette Cehennem’de onlara göre elem verecek, azab çektirecek ve küçük bir Cehennem hükmüne geçecek muhtelif-ül cins parçalardan yapılmış elbise giydirilmek, hikmete ve adalete münafî görünmüyor.

Mektubat ( 383 – 385 )
 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )