Nurdan Haber

Eşsiz Âhenk..!

Eşsiz Âhenk..!
02 Nisan 2017 - 9:52

Özel Haber

DÜNYA’NIN EN BÜYÜK EKOLOJİ PROJESİ: BİYOSFER-2

Mucize Gezegen

1990’ların başında bazı bilim adamları, Biyosfer-2 adı verilen dünyanın en büyük ekoloji projelerinden biri üzerinde çalışıyordu. Proje ismini ABD’de ki Arizona Çölü’nde yer alan dev yapıdan alıyordu. Burası Arizona Çölü’nde 13.000 m2’lik bir alana yayılan cam ağırlıklı yapı malzemeleri ve betonla inşa edilmiş, kapıları dışarıya sımsıkı kapatılmış bir yaşam alanıydı. Görünümü dev bir serayı andırıyordu. Yapılan planlara göre, dış dünyaya kapalı bu dev yapının içinde, yeryüzünde yaşama kaynaklık eden su, oksijen ve azot çevrimi gibi mekanizmaların kendiliğinden işlediği bir ekosistem kurulacaktı. Yeryüzünden izole edildiği halde işleyecek bu ekosistem 2 yıl boyunca içerideki 8 kişiye de hayat imkânı sağlayacaktı. Burada küçük derecikler akıyor, bitki örtücükleri gelişiyor, buharlaşma-terlemeye bağlı yağmurlar yağıyordu. Bütün besin maddeleri yapının içinde üretiliyordu.

Biyosfer-2, o güne kadar oluşturulan kapalı araştırma alanlarının en büyüğü ve en karmaşığıydı. Bu nedenle Biyosfer-2 için kendi alanının en büyük projesi demek yanlış olmayacaktır.

Deneme sona erip de kapılar açıldığında, insanlar içeride işlerin hiç de planlandığı gibi gitmediğini öğrendi. İçerideki oksijen oranı % 14’e düşerek deniz seviyesinden 5300 metre yükseklikteki düzeye inmişti. Karbondioksit konsantrasyonunda ani yükselmeler olmuş, azot oksit miktarı ise insan beyninde hasara yol açacak oranlara ulaşmıştı. Temiz su sağlayan sistem kirlenmiş, Biyosfer-2 de yaşayan 25 omurgalı canlı türünden 19’u yok olmuş, bitkilerin tozlaşmasını sağlayan böceklerin tamamı ölmüş, göllerdeki yosunlar aşırı büyümüş ve gıda bitkileri sarmaşıklarla sarılıp boğulmuştu. Biyosfer-2’deki felaketler bununla da kalmamış tüm tesisi karıncalar, çekirgeler ve hamamböcekleri istila etmişti.

Çıkartılacak Dersler

Kısacası tüm çabalara karşın, Biyosfer-2 kapalı sisteminde, yeryüzünde milyonlarca senedir mükemmel bir şekilde işleyen dengeleri meydana getirmek; dolayısıyla insanlar, bitkiler ve hayvanlar için yaşanabilir bir ortam oluşturmak mümkün olmamıştı.

Hiçbir beşeri güç dünyadaki hayatın yaratılışını taklid edemez.

Rockefeller Üniversitesi’nden Joel Cohen ve Minnesota Üniversitesi’nden David Tilman, Science dergisindeki makalelerinde, söz konusu girişimin sonucunu şöyle ifade ederler:

“(Biyosfer-2 Projesi,) Özgün tasarımında ve yapımında kullanılan muazzam kaynaklara rağmen (1984’den 1991’e kadar yaklaşık olarak 200 milyon Amerikan Doları) ve milyonlarca dolarlık işletme bütçesine rağmen, sekiz insanı yeterli besin, su ve hava ile 2 yıl boyunca geçindirecek kapalı bir sistem oluşturmanın imkânsızlığını kanıtladı. Biyosfer-2 yönetimi, Biyosfer-2’yi dışarıdan destekleyecek neredeyse sınırsız enerji ve teknolojinin mevcut olmasına karşın, pek çok beklenmeyen problem ve sürprizle karşılaştı.”

Doğal düzen, iradi bir tanzimdir, tesadüf değil.

Ortada tartışmasız bir gerçek vardır. Yaşamımız, yeryüzündeki milyonlarca canlı türüne, kusursuz dengelere ve mükemmel işleyen ekosistemlere bağımlıdır. İçtiğimiz suyun arıtılması, soluduğumuz havanın oluşması, tarım yaptığımız toprağın verimli bir hale getirilmesi, yediğimiz besinlerin üretilmesi, kullandığımız eşyaların hammaddelerinin oluşturulması ve daha sayısız faaliyet canlılar tarafından gerçekleştirilir. Çoğu insan, canlılar sayesinde elde ettiği ve her an iç içe yaşadığı bu nimetleri gereği gibi takdir etmez; hatta çoğunlukla düşünmeye bile gerek duymaz. Oysa bunlar, üzerinde durulması ve derin düşünülmesi gereken gerçeklerdir.

Sonuç olarak, Popülâsyon Profesörü Joel Cohen ve Ekoloji Profesörü David Tilman, söz konusu projeden çıkarılması gereken dersi şöyle özetlerler:

“Hiç kimse doğal ekosistemlerin insanlara bedava olarak sunduğu yaşam destek hizmetlerini temin edecek sistemlerin, nasıl tasarlanacağını henüz bilmiyor.”

Şu soru bile düşünce tembelliğinden ve alışkanlığın getirmiş olduğu bakış açısından kurtulmak için yeterlidir:

Söz konusu hizmetleri bizim adımıza gerçekleştiren canlılar yok olursa, ne olur?

Cevap açıktır: Biz de varlığımızı sürdüremeyiz. 21. yüzyılın gelişmiş teknolojisini ve tüm maddi olanaklarımızı seferber etsek bile, yeryüzündeki dengeleri ve yaşamamız için gerekli koşulları sağlayamayız.

Dünya üzerindeki hayatın görkemli zenginliği ancak özel bir yaratılışın sonucudur. Ve bu yaratılış üstün güç ve akıl sahibi olan Allah’a aittir.

Bir parça tefekkür?

Yeryüzü, üzerindeki canlılara yaşam imkânı tanıyacak özel bir tasarım ile yaratılmıştır. Bunu anlamak için yeryüzünde yıllarca araştırma yapan bir bilim adamı olmak gerekmez.

Mesela soluduğumuz havayı bir düşünün.

  • Sesin yeryüzündeki iletimini sağlayan başlıca iletim vasıtasıdır.
  • Bunun yanında bizler için son derece önemli olan elektrik ve ışığında iletimine imkân tanır.
  • Aynı zamanda bütün bitki, hayvan ve insanların solunumu için kullandıkları temel kaynaktır.
  • Bitkilerin rüzgârlarla polenlenerek döllenmesine de imkân tanır.

İçinde yaşadığımız havanın tüm bu imkânları bizlere sağlaması, içindeki gazların kimyasal bileşimine ve bu bileşimdeki atomların fiziksel özelliklerine bağlıdır. Bunlardaki değişiklikler havayı hava yapan özelliklerin ortadan kalkmasına dolayısıyla da yeryüzündeki canlılığın son bulmasına neden olacaktır.

Materyalistler, kâinatı olduğu gibi değil; kendi görmek istedikleri gibi görürler.

Kâinattaki düzen ve Ahengi inkâr edemezler

Bunun tesadüfen ortaya çıktığını ve sebepler arasındaki mekanik münasebetler ile kâinatın varlığının devam ettiğini iddia ederler.

Onlara göre kendileri yaratılmış aciz, cahil, fani, başıboş, akılsız, kör, sağır sebepler

Hiç yoktan ortaya çıkan kanunları aracılığıyla harikulade ahenk ve denge içindeki gördüğümüz sanat eserlerini icat etmektedir.

Hâlbuki her seviyedeki bütün yaratıklar birbiriyle münasebettar ve birbirine bağımlıdırlar.

Varlık âlemine hiçten gelir gibi gelirler.

Çiçeği kim yaratmışsa ağacı da o yaratmıştır.

Ağacı kim yaratmışsa ormanı da o yaratmıştır. Atomları kim yapmışsa kâinatı da o yapmıştır.

Bunlara sebeplerin gücü yetişemez.

Bir tek ilahı kabul etmemek için mevcudat (varlıklar) adedince İlahları kabul etmek gerekir.

Eğer mevcudat Bir tek yaratıcıya verilmezse Her şey mucize ve her varlık Mucizekâr olmak gerekir.

Eserler kendilerine ve sebeplere İsnat edilirse kâinatın, atomları molekülleri ve bütün yaratıkları adedince külfetler ortaya çıkar.

Kâinat yazarını anlatan bir kitaptır.

Sonsuz mucizeli ve hünerleri olan görünmez gizli bir zatın kalemi ile yazılmıştır.

Her şeyin tekbir ustası vardır. Bize görünmeyen Usta, bizi ve her şeyi görür ve her şeyi idare eden yalnız odur.

Her şey onu gösteriyor. Ona işaret ediyor. Ona şehadet ediyor…

nurdanhaber.com – özel

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )