Nurdan Haber

Üzeyir Şenler Ağabeyin Sene-i Devriyesi Münasebetiyle..

Üzeyir Şenler Ağabeyin Sene-i Devriyesi Münasebetiyle..
24 Nisan 2017 - 14:00

Üzeyir Şenler Bediüzzaman’ı ilk ziyareti

Necip Fazıl, Cevad Rifat, Eşref Edip Said Nursi’ye Selam Göndermişti

Üzeyir Şenler Ağabey üç sene önce bugün, 24 Nisan 2014 tarihinde vefat etmişti. Rahmet dualarımızı gönderiyoruz…

Merhum Üzeyir Şenler, bütün hizmet hatıralarını Ömer Özcan’a anlatmıştı. Ağabeyler Anlatıyor-5 kitabında tamamı yayınlanan bu hatıralardan, Hz. Üstad’a yaptığı ilk ziyaretini anlattığı bölüm şöyledir:

Üzeyir Şenler Ağabey

MUHSİN ALEV: ÜSTAD’IM, ÜZEYİR ŞENLER ASLEN KIBRISLI, TAM UYANIK…

1952 senesinde lise 1. sınıfta, okulu ve evi terk edip, Süleymaniye 46 numaralı dersanede Risale-i Nur’lara çalışırken, içime bir sevda düşmüştü.

Mayıs, Temmuz ayları gelince Muhsin Alev ağabeye:

“Ağabey, ben Üstad Hazretlerini bizzat ziyaret etmek istiyorum” dedim.

“Üstad kimseyi kabul etmez” dedi.

“Ama ben illa görmek istiyorum” dedim.

“O zaman bir hafta sabret. İnebolu’dan gelen kitaplar ciltlenecek. Üstad’a aid olanları sen götürürsün, bu vesile ile ziyaret de etmiş olursun” dedi. Biz de öyle yaptık… Üstad o sırada Emirdağ’ında idi.

Kitaplar geldi, ciltlendi, Üstad’a gidecek paket ayrıldı. Muhsin Ağabey de notunu yazdı. Bu pusulada Üstad’a bilgi veriliyordu. Şu kadar kitap geldi, şuraya şu kadar gönderildi gibi… Osmanlıca yazmıştı. Ama ben de hemen öğrenmiştim yazıyı… Muhsin ağabeye dedim ki: “Bak burada iki satır boş yer kalmış. Buraya ‘Ben 1,5 ay Üstadın yanında kalmak istiyorum’ diye yazsana dedim.” O zaman lise 1. sınıfı terk etmiştim. Okulların açılmasına daha 1,5 ay vardı. Muhsin Ağabey, “tamam” dedi ve benim namıma yazdı.

Abdulmuhsin Alev Ağabey, Üstad Bediüzzaman’a yazdığı mektupta Özer (Üzeyir) Şenler’den ‘tam uyanık’ diye bahsediyor. Mektubun ilgili kısmı şöyle:

Bismihi subhanehu

Çok aziz, çok müşfik Üstadımız efendimiz hazretleri,

Evvela; binler selam ve hürmetlerimizle el ve ayaklarınızdan öperiz.

Saniyen; Bu Arabî Asâ-yı Mûsa’yı size getiren kardeşimiz (Üzeyir Şenler) aslen Kıbrıslı. Tam uyanık. İnşallah siz müşfik Üstadımızın kabul ve himmetleriyle hakiki bir nur talebesi olur diye takdim ediyor ve dua ediyoruz. Özer kardeşimizin tatili var. Mekteplerin açılmasına daha çok var. Müsaade ederseniz kalsınlar.

Üçüncü olarak; Gençlik Rehberleri için çalışıyoruz. Daha muvaffak olamadık.

Dördüncüsü; Necip Fazıl’ın, Cevad Rıfat’ın selamları var. Eşref Edip Tarihçe-i Hayat’ı çıkarınca ziyaretinize geleceğini söyledi. (Mektup ikinci sayfada devam ediyor)

Kusurlu köleniz Abdulmuhsin.

MEHMET ÇALIŞKAN AĞABEY: “ÜSTAD SENİ BEKLİYOR” DEDİ

Muhsin Ağabey bana yolu tarif etti. “Önce Eskişehir’e git. Orada saatçi Şükrü Yürüten var, onu bul. O seni Emirdağ arabasına bindirir. Emirdağ’da da Mehmet Çalışkan’ı bulursun, o da seni Üstad’a götürür” dedi. Öyle yaptım… Çalışkan ağabey önce kitapları aldı götürdü… Biraz sonra geri döndü, “Üstad seni bekliyor” dedi. Beni Üstad’ın kapısına kadar getirdi, “kapıyı çal gir, Üstad’la konuşman bittikten sonra yine bana gelirsin” dedi.

“EYVAH! HANGİ CÜRETLE GÖRÜŞECEĞİM BEN?” DİYE HEYECANLA TİTREMEYE BAŞLADIM

Üstad’ın kapısını çalacağım, fakat birden bir heyecan kapladı beni. “Yahu ben kiminle görüşeceğim? Eyvah! Hangi cüretle görüşeceğim ben?” diye heyecanla titremeye başladım. Sonra kendimi toparlayıp, “Tevekkeltü alâllah, Bismillah” deyip çaldım kapıyı. “Buyruuun!” diye ince bir ses geldi. “Allah-ü Ekber!” deyip girdim içeri. Baktım, Mübarek Üstad oturmuş böyle karyolanın üstüne, nur gibi ışıldıyor… Ama anlatamam nurlar fışkırıyor mübarekten…

ÜSTAD, İNSANIN ÖZ ANNESİNDEN BİLE GÖREMEYECEĞİ BİR ŞEFKATLE KARŞILADI BENİ

“Hoş geldin evladım! Maşallah! Maşallah! Maşallah kardeşim” diyordu Üstad. “Allah Allah bana mı diyor acaba” diye şaşırmıştım bir an. İçerde başka kimse de yoktu. İnsanın öz annesinden bile göremeyeceği bir şefkatle karşılaşmıştım ben. “Allah Allah bu nasıl şey böyle, hiç görmediğim bir şey” diye içimden geçiyordu. Sonra eliyle yere doğru otur işareti yaptı. Önüne oturdum. Başladı şefkatle başımı, saçlarımı okşamaya… “Maşallah kardeşim! Maşallah kardeşim! Maşallah kardeşim!” diyordu mütemadiyen. Sonra adımı, annemin, babamın isimlerini sordu. Bunlar herkese sorduğu sorulardı tabi. Sonra birden ses tonunu değiştirerek: “Kardeşim, şu anda seni manevi evlatlığıma aldım” dedi.

KARDEŞİM! ZANNETME Kİ RİSALE-İ NUR SADECE BU ZAMAN İÇİNDİR

Sonra Üstad çok önemli bir şey daha söyledi. “Kardeşim! Zannetme ki Risale-i Nur sadece bu zaman içindir, bunun esas sahipleri çok sonra gelecek. Çok dikkatli, ihlâslı çalışmamız gerekiyor. Sen gelecekte bunun kıymetini çok iyi anlayacaksın” dedi.

SENİN ASIL VAZİFEN BU HAKİKATLERİ MEKTEPTE ANLATMANDIR

Üstad bir müddet durdu, elindeki pusulaya bakarak, “Haa sen tatilde burada benim yanımda kalmayı istiyormuşsun” dedi. “Evet, üstadım” dedim. “Evladım, Muhsin benim tarzımı bilmiyor ki; bilseydi zaten yazmazdı ki” dedi. “Ben seni yanıma alacağım, ama şimdi değil” dedi. “Eğer şimdi alsam ne olur bilir misin? Bu Emirdağ şimdi devamlı kontrol altında… Seni hemen tespit edecekler. Hangi okulda okuduğunu bulup, senin okulda Risalelerle rahat hizmet etmene fırsat vermeyeceklerdir. Hâlbuki senin asıl vazifen bu hakikatleri mektepte anlatmandır. Senin esas vazifen budur. Onun için ben konuşmamı bitirdikten sonra, sana işaret verdiğim anda, ok yaydan çıkmış gibi fırlayacaksın, doğru otobüse gideceksin…” dedi.

ALLAH ŞAHİTTİR, OTOBÜSÜN TEKERLEKLERİ HENÜZ DÖNMEYE BAŞLAMIŞ

Üstad bunlardan başka birkaç şey daha söyledi. Ama ben önemli olanları hatırlıyorum şimdi. “Sen safa geldin kardeşim! Sen safa geldin kardeşim!” deyince ben hiç durur muyum? Hemen ok gibi fırladım doğru otobüsün kalktığı yere. Ben zaten üstadın “kalk” işaretinin böyle olduğunu ağabeylerden duymuştum. O kadar koştum ki, baktım arabanın tekerlekleri henüz dönmeye başlamış. Allah şahittir, gitmeye başlamış olan otobüse son anda yetiştim. O zaman, araba da her zaman yok. Otobüs kaçtı mı en az bir gün daha beklersin.

ASKERLİĞİMİN BİR SENESİNİ ÜSTAD’IN YANINDA KALARAK TAMAMLADIM

Bu ilk ziyaretimdi. 1953’den sonra Üstad Isparta’ya geldi… 1956’ya kadar tam on bir kere daha Üstad hazretlerini ziyaret ettim. Biraz sonra anlatacağım. 1956’da askerliğimi Isparta’da yaptım ve bunun bir senesini Üstad’ın yanında kalarak tamamladım.

Üzeyir Şenler ve kız kardeşi Şule Yüksel Şenler 18 Mayıs 1969 tarihinde tesettürle ilgili bir konferans sonrasında İzmir Ülkü Sineması’ndan çıkarken… Önde bıyıklı, kravatlı olan Üzeyir Şenler, yanında kardeşi Şule Hanım…

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )