Nurdan Haber

HADİSE İLİŞEN MÜFSİTLERE DİKKAT!

HADİSE İLİŞEN MÜFSİTLERE DİKKAT!
24 Temmuz 2017 - 14:28

Baktım ki, gelen gidiyor, giden gelmiyor. Zaman rüzgârı, ömür günlerimi sonbahar yaprakları gibi döküyor. Hüsran yangını kalbimi sarınca, fani ömrümü bakiye tebdil edecek bir yol aradım. Bu yolu bana “Resul size her neyi emrederse onu alın, her neyi nehyederse ondan uzak durun!” ayeti gösterdi. Emre tabi oldum, tarifsiz kederlerden kurtuldum.

Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yoluna, izine, tarzına sünnet denir. Bu da üç kısımdır. Konuşmaları kavlî sünnet, yaptıkları fiilî sünnet, görüp de müdahale etmedikleri takrirî sünnettir.

Sünnetin şümul bakımından da iki manası var. Biri hususi, biri umumi. Hususi manada sünnet, farzın ve vacibin hemen arkasından gelen hüküm demektir.

Umumi manada sünnet ise, Peygamber Efendimizden bize miras kalan her şeydir. İnanışı, ibadet edişi, âdetleri, toptan ifade edersek, İslamı yaşama biçimidir.

Biz ümmeti ise, onun mübarek izlerine azami hassasiyetle basarak yürümekle yükümlüyüz.

Şüphesiz, sünnet yolu rahmet yoludur. Bu yolda gidenler ebedi saadeti bulur. Allah onlardan razı olur.

Bu yoldan ayrılanlar ise, hevâ ve heveslerine uyar, bidat ve dalalet uçurumlarına yuvarlanır, ebedi hayatlarını mahvederler.

Peygamber Efendimizin sünnetine uymak için önce onu bilmek gerekir. Bilmenin yolu da hadis okumaktan geçer. Hadis, sünnetin sözlü veya yazılı ifadesidir.

Efendimizin ‘Allah buyurdu’ diye başlayan sözleri de vardır ki, bunlar kudsi hadis tabiriyle öbürlerinden ayrılır.

Hadis kitaplarında Sahabi ve Tâbii sözlerine de yer verilir. Bunlara bazen eser, bazen de hadis denir ve yanlış anlamaları önlemek için ayırt edici terimler kullanılır.

Nakledilen söz bizzat Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme ait ise merfu, sahabiye ait ise mevkuf, tâbiiye ait ise maktu diye adlandırılır.

Rivayet zincirinin ilk halkasını sahabiler oluşturur. Yüz bin civarında sahabi bulunmakla birlikte hadis rivayet eden sahabilerin sayısı mahduttur. Yalana asla tenezzül etmeyen, hak için candan ve canandan geçen bu halis müminler, hadisleri ezberlediler, yazdılar, yaşadılar, kalıcı kılmak için ellerinden geleni yaptılar.

Sonra bu hadisleri Tâbiiler, yani sahabilere talebelik eden muttaki müminler aldılar. Resulü Ekrem Efendimizin manevi mirasına var güçleriyle sahip çıktılar. Derlediler, düzenlediler, kaydettiler, bu mukaddes mirası kendilerinden sonra gelenlere aktardılar.

Hicrî ikinci asırda hadisler tedvin edildi. Yani derlenip düzenlendi. Hadis sahasında büyük âlimler yetişti. Bu zatlar en yüksek düzeyde muhakkik idiler. Bir sözün Peygamberimize ait olup olmadığını üslubuna bakarak dahi anlayabiliyorlardı. Hadislerin sahihlik derecelerini tayin edebilmek, belirlemek için de son derecede hassas mizanlar ihdas ettiler, ölçüler oluşturdular.

Hadis derleme safhalarında azami hassasiyet gösteren, meselenin manevi boyutunu düşünerek Allah korkusuyla titreyen bu seçkin zatlar, senedli, belgeli, her türlü kuşkudan arınmış eserler kaleme aldılar. Yüz binlerce hadis arasından seçerek muhteşem kitaplar hazırladılar. Müelliflerine atfen Buharî, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizî, Nesaî, İbni Mâce, Mâlik, Beyhakî, Darimî, Ahmed İbni Hanbel, Bezzar, Rezîn, Taberanî diye anılan eserler umumun kabulüne mazhar oldu.

Buharî, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizî, Nesaî, İbni Mâce isimli altı kitap Kütüb-ü Sitte namıyla ün kazandı. Buharî ve Müslim câmi, öbürleri sünen diye tavsif edildi.

Câmi, içinde her konuyu barındıran hadis kitabıdır. Sünen ise, daha ziyade ahkâm hadislerini bir araya getirir.

Burada mühim bir hususu beyan etmek lazım: Bazı kimseler hicri ikinci asırdan önce hiç hadis yazılmadığını sanıyor, hadisler hakkında ileri geri laflar ediyorlar. Belli ki bunların hadis usulü ve hadis tarihi gibi ilimlerden haberleri yok.

Hâlbuki hadis yazma işi ta sahabiler zamanında başladı. Mesela Abdullah İbn Amr radıyallahu anh Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemden işittiklerini yazardı.

Sonra, sahabilerden ders alan Tabiiler zamanında hadis yazma işi daha da hız kazandı. Pek çok âlim, ulaşabildikleri hadisleri yazar, kendilerinden sonra gelenlere naklederlerdi. Bunların kimler oldukları, hangi hadisleri yazıp naklettikleri hadis usulü ve hadis tarihi âlimlerinin eserlerinde mevcuttur. İşte, hicri ikinci asırda kaleme alınan Buhari, Müslim ve benzeri mufassal kitaplar bu kaynaklara dayanır.

Büyük hadis âlimine Muhaddis denir. En az yüz bin hadisi ezbere bilen muhaddise Hafız, üç yüz bin hadisi ezberleyene Hüccet, hem hadisleri hem de hadisle ilgili meseleleri gayet iyi bilene Hâkim adı verilir.

Hadis âlimlerinin bir kısmı hadisleri tedvin ederken, bir kısmı da hadislerin sıhhatini tayine çalıştı. İkinci kısma girenler cerh ve tâdil âlimleridir.

Cerh, hadis rivayetine ehil olmadığı ve rivayetinin reddedilmesi gerektiği iddiasıyla raviden ve senedden söz etmektir.

Tâdil, cerhte yapılanın tersini yapmak, ravi ve sened hakkında olumlu kanaat beyan etmektir.

Bu âlimler, hadislerin metnini ve senetini dikkatle incelediler. Ravilerin emin, âdil, dürüst, ezber kabiliyetine sahip kişiler olup olmadıklarını araştırdılar. Zira bu özelliklere sahip olamayan kimselerden hadis alınmaz. Hadisin metni ayetlere ve açıkça bilinen gerçeklere aykırı olmamalıdır.

Ve daha birçok ölçü, mizan, tartı vardır. Bunlar hadis usulü kitaplarında anlatılmıştır.

Hadis kitaplarında muhtelif şahıslardan söz edilir. Sahabi, Tâbii, Muhadrami, Ravi gibi.

Sahabi, Müslüman olarak Peygamber Efendimizi gören ya da onun tarafından görülen ve mümin olarak ölen kimsedir. Çoğulu ashab ya da sahabedir.

Tâbii, Peygamber Efendimizin sahabilerinden birini gören mümin zata denir.

Muhadrami, Efendimiz zamanında hayatta olup da onu görmeyen mümin kimsedir.

Ravi, bir haberi rivayet eden, nakleden, ileten kimsedir. Istılah olarak, hadisi şeyhinden alıp başkasına rivayet eden kişi manasında kullanılır.

Bu alanda başka ıstılahlar da vardır. Şeyh, Talib, Ahz, Eda, Sika, Adl, Zabt gibi. Hadisi alınan şahsa Şeyh, hadisi şeyhinden alana Talib, hadis almaya Ahz, hadis rivayet etmeye Eda, hadis rivayetinde ehil kişiye Sika denir.

Sika olacak kimsede iki şartın bir araya gelmesi gerekir: Adl ve Zabt. Adl, ravinin âdil, güvenilir, dürüst bir kimse olmasıdır. Zabt, rivayet eden şahısta ezber kabiliyetinin bulunmasıdır.

Senedinde eksik bulunmayan, ravileri güvenilir olan illetsiz hadis sahih kabul edilir.

İllet, hadisin metninde ve senedinde, bazen her ikisinde noksanlık ve kusur bulunmasıdır.

Bazı malumatfuruşlar, mufassal hadis kitapları yazarlarının, her işittiklerini hiçbir tenkide ve tahlile tabi tutmadan kitaplarına aldıklarını sanıyorlar. Ne büyük bir gaflet ve cehalet! Bunu bilerek yapıyorlarsa ne büyük bir hıyanet ve cinayet!

Hâlbuki gerçek bambaşkadır. Başta Buhari ve Müslim olmak üzere büyük hadis âlimleri, rivayet edilen haberleri pek çok elekten geçiriyor, ayetlere muhalif olup olmadığına bakıyor, ravileri güvenilir, senedi güçlü olanları alıyorlardı. Mesela Buhari, meşhur kitabını altı yüz bin hadis arasından seçerek tedvin etmişti.

Bir deryaya benzeyen hadis usulü sahasının mütebahhir ulemasının kitaplarında ayrıntılı biçimde anlattıkları hususları burada kısaca özetleyeyim.

Her hadisin mutlaka senedi bulunur. Sened, hadisi rivayet eden kimselerden oluşan silsiledir. Hadislerin sıhhat derecelerini tayinde önemi büyüktür. Senedin vasfını dile getiren bazı terimler vardır:

Âli, senedin kesintisiz olmakla birlikte az sayıda raviden oluşmasıdır.

Nâzil, ravi sayısının çok olmasıdır.

Munkatı, senedi muttasıl olmayan, yani rivayet zincirinin bazı halkaları eksik olan demektir.

Hadisin sahih ve hasen olması için, senedin muttasıl olması, rivayet zincirinde kesiklik bulunmaması gerekir.

Mürsel, sahabilerden ya da Tâbiilerden olan bir kimsenin Peygamber Efendimizden işitmediği bir hadisi Efendimize dayandırarak nakletmesidir.

Muallak, senedin baş kısmı zikredilmeyen demektir.

Mûdal, senedinde iki veya daha ziyade ravinin zikredilmemesidir.

Tedlis, mertebesinden daha yukarıda hissettirecek bir senedle hadis nakletmektir.

Muzdarib, ravilerin senedi veya metni hususunda ihtilaf ettikleri, hakkında hüküm de verilemeyen rivayettir.

İdrac, ravilerden birinin, ne yaptığını belirtmeksizin, hadis metnine şerh ya da izah gibi bir sebeple bazı sözler eklemesidir.

İhtisar, ravilerden birinin, bazı kısımlarını zikretmeyerek hadis nakletmesi, yani hadis metnini kısaltmasıdır.

Mana rivayeti, hadisin lafzını aynen tekrar etmeyip manasını rivayet etmektir.

Hadislerin sıhhat mertebeleri vardır:

Mütevatir, yalan üzerine birleşmeleri aklen imkânsız olan, sayıca kalabalık raviler tarafından rivayet edilen hadistir.

Tevatürün olabilmesi için rivayet zincirinin her halkasında bu şartın yerine gelmesi gerekir. Ravilerden birinin bile Sika olmaması hadisi sahihten hasen mertebesine düşürür.

Hasen, mertebe bakımından sahihten aşağıda, zayıftan yukarıda olan hadistir.

Zayıf, sıhhat bakımından sahih ve hasen mertebesine çıkamayan hadistir.

Zayıf hadis, manası yanlış olan hadis demek değildir. Hadis kıstaslarına uyum bakımından eksikleri olan hadis demektir.

Mevzu, hadis diye rivayet edilmekle birlikte hadis kıstaslarına uymayan sözdür. Böyle bir söz, manası doğru da olsa, hadis olarak kabul edilmez.

Ahad, ravilerinin kalabalık olmaması sebebiyle mütevatir sınıfına giremeyen hadistir.

Meşhur, aziz ve garib olmak üzere üç türlü olur.

Meşhur, üç ya da daha ziyade kimse tarafından rivayet edilmekle birlikte tevatür derecesine ulaşamayan hadise denir.

Aziz, sadece iki ravi tarafından rivayet edilen hadistir.

Garib, sadece bir kişinin rivayet ettiği hadistir.

 

Ömer Sevinçgül

 

Gelecek Bölüm: Hadislerin Hakikatı ve Ayâtın tefsirindeki Rolü

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )