Nurdan Haber

EŞSİZ KÜLTÜR MİRASIMIZ TİLLO IŞIK HADİSESİ

EŞSİZ KÜLTÜR MİRASIMIZ TİLLO IŞIK HADİSESİ
10 Ağustos 2017 - 12:00

Siirt İlimizin yaklaşık 8 kilometre doğusunda, evliyaları ve türbeleriyle tanınmış, Cumhuriyet döneminde adı “Aydınlar” olan, 6501 sayılı kanun ile 7 Kasım 2013 tarihinde, “Yüksek Ruh” anlamına gelen TİLLO eski adına kavuşan, şirin bir kasaba vardır. Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin 1890 yılında Tillo’ya geldiği ve Zemzemil Hassa Hazretlerinin türbesi, Kubbet-ül Hassa da altı ay inzivada kaldığı, orada sin harfine kadar “Kamus-u Okyanus” adlı sözlüğü ezberlediği bilinmektedir. Neden sorusuna karşılık olarak “Kamus, her kelimenin kaç mânâya geldiğini yazıyor. Ben de bunun aksine olarak, her mânâya kaç kelime kullanıldığını gösterir bir kâmus vücuda getirmek merakına düştüm” demiştir. Kendisine getirilen çorbanın suyunu içiyor, tanelerini karıncalara veriyordu. Sebebi sorulduğunda “Bunlarda hayat-ı içtimaiyeye malikiyet ve fevkalâde vazifeşinaslık ve çalışma bulunduğunu müşahede ettiğim için, cumhuriyetperverliklerine mükâfaten kendilerine muavenet etmek istiyorum”1cevabını vermiştir.

Risale-i Nur külliyatında anlatılan bu hatıralar ile özel yeri olan Tillo’nun bir başka önemi, risalelerde geçen, “Mevla görelim neyler, Neylerse güzel Eyler”2 dizelerinin sahibi, 1703 -1780 yıllarında yaşamış Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin türbesinin Tillo’da olmasıdır. Bediüzzaman hazretleri ile İbrahim Hakkı hazretleri arasında çok dikkat çekici benzerlik vardır. Her ikisi de zülcenaheyndirler. “Zülcenaheyn” iki kanatlı demektir. Hem fen, yani fizik, kimya, biyoloji, tıp, matematik, astronomi gibi bilimleri, hem de hadis, kelam, fıkıh, sarf, nahiv gibi islami bilimleri birlikte götüren islam âlimlerine verilen bir ünvandır. Şair ve mutasavvıflığıyla ün yapmış İbrahim Hakkı hazretleri, bölgede Zülcenaheyn olarak tanınan Tillo İsmail Fakirullah medresesinde yetişmiş, astronomi alanında daha öne çıkmış örnek, saygın bilim adamlarımızdandır. Ömrünün ilk yarısında Osmanlı medreselerinde fen derslerini güçlendirmek, ikinci yarısında Cumhuriyet dönemi okul ve üniversitelerine dini ilimler ekletmek için gayret eden Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin “Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.”3 sözleri, eğitimde zülcenaheyn yaklaşımının önemine işaret etmektedir.

Klasik ortaçağ İslam astronomlarının sonuncusu, İbrahim Hakkı hazretleri, Güneş merkezli modeli İslam âlemine ilk tanıtan birkaç yazar arasındadır. Bunlardan biri “Cihannüma” adlı eserin sahibi İbrahim Müteferrika (1674-1747), diğeri 1749-1751 yıllarında çevrilmiş “Tercüme-i Coğrafya” kitabınının tercümanı Osman Bin Abdülmennan’dır. Newton’un Avrupa’lılara önerdiği bu kitabın aslı Yer merkezli sistemi savunur. Abdülmennan kitabın aslına sadık kalmamış, Güneş merkezli sistemi “Eğer bir kişi kebap pişirmek isteyip şişe et taksa, makul ve münasip olan, kebabı ateş etrafında döndürmektir, ateşi kebap etrafında değil” diyerek savunmuştur. O dönemde Dünya’nın Güneş etrafında dolandığı bilgisi, Avrupa’da bile tam değildir. Bu yüzden, Marifetname4de, hem Yer, hem de Güneş merkezli sistem hakkında bilgi verilmiş; Güneş merkezli sistem şişe geçirilmiş et parçası gibi resmedilmiştir5.

İbrahim Hakkı hazretlerini, çok özel yapan bir başka eseri, Osmanlı Sultanı 1. Mahmut’un (1696-1754) gönderdiği ödenekle inşaa ettirdiği, Dünya’da tek, eşi ve benzeri olmayan, her sene sadece gece ve gündüzün eşit olduğu günlerin (21 Mart, 23 Eylül) sabahında, doğan Güneş’in ışıkları henüz Tillo sokaklarına düşmeden, öncelikle hocası İsmail Fakirullah’ın (1657-1734) kabrinin başucuna düşmesi anlamına gelen “Tillo Işık Hadisesi” olayını yaşatan türbedir. İbrahim Hakkı tarafından tasarlanan ışık sistemi 1700 lü yılların ortalarından, 1960 lı yılların başlarına kadar çalışmış, ancak ne yazıktır ki, asırların yükünü taşımaktan yorulmuş, türbenin “sözde” restorasyonu sırasında, türbedeki ışık sistemi bir daha çalışamaz hale gelmiştir. Türbeye bu eşsiz özelliğini kazandırmak üzere, bölgeye gelen, hatta davet edilen, yerli yabancı çok sayıda bilim adamlarının uğraşları da sistemi çalışır duruma getirememiştir.

Başkent Üniversitesi öğretim üyelerinden, arkeolog Prof. Dr. Cengiz Işık’ın 2011 yılı başında ani gelişmiş bir Tillo ziyareti sırasında, dönemin Siirt Valisi Musa Çolak, çalışmayan sistemin tekrar çalıştırılmasını ısrarla rica etmiştir. Arkeolojik gibi görünen konunun teknik açıdan astronomiyi ilgilendirdiğini, bu yüzden katkısının olamayacağını belirten Profesör Işık, ısrarlara dayanamayıp, konuyu araştıracağına, uzmanlarına ulaşabilirse bir çalışma ekibi oluşturmaya gayret sarf edeceğine dair söz vermiştir. Konu, o günlerde TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) Müdürü, Prof.Dr. Zeki EKER’e (Akdeniz Üniversitesi, Astrofizik) intikal etmiştir. Görev kabul edilmiş, Prof.Dr. Cengiz İşık, Prof.Dr. Zeki EKER, Dr. Tucay Özışık (TUG), Prof.Dr. Adnan Ökten (İstanbul Universitesi, Astronomi), ve Doç.Dr. Oğuz Özer’den (Mimar Sinan Üniversitesi, Mimar) oluşan ilk ekip6 2011 yılı ekinoksundan bir gün önce (20 Mart) Tillo’ya ulaşmış araştırma ve ölçümlere başlamıştır. Hava şartlarının müsaade ettiği anlarda yapılan ölçümler ve çekilebilen birkaç doğu ufku fotoğrafının değerlendirilmesinden sonra, 6 Mayıs 2011 tarihli rapor ile çözüm önerileri Siirt Valiliğine sunulmuştur. 5 Temmuz 2011 tarihli, Elazığ, Bölge Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan alınan, Cengiz Işık ve Zeki Eker gözetiminde türbe’ye sınırlı müdahale izninden sonra, önerilen çözüm 17 Temmuz’da uygulayama konmuş, titiz bir çalışma ile türbenin doğu duvarında, ışık yolu üstünde Güneş ışığının geçeceği kadar 30 cm çapında bir delik açılmış, türbenin hemen doğusundaki kulenin tavanındaki düz aynayı, düz ayna içinde 3 km doğuda Kal’at-ül Üstad tepesindeki taşduvarı görebilen, portatif 12.5 cm çaplı teleskop kullanılarak düz aynaya yapılan ince ayar sonucunda Tillo Işık Hadisesinin optik sistemi, 50 yıl aradan sonra, bir sonraki ekinoksta (23 Eylül) çalışacak duruma getirilmiştir. Sistemin nasıl çalıştığını anlatan bir pano, Türbenin kuzey duvarına yerleştirilmiştir. Türbede medfun, tevazunun zirvesine ulaşmış zatlar hürmetine, ekip de örnek bir tevazu göstermiş, bozuk sistemi kimin düzelttiğine dair bilgiyi panoya koymamıştır.

Ancak, yaklaşık iki asırdır batılılar ve içimizdeki uzantılarının menfi propagandaları ile insanlarımız arasında yaygınlaşmış “bunu biz yapamayız”, “yaparsa yabancılar yapar” gibi önyargıların kesilmesi, yeisin öldürülmesi, ümidin aşılanması için, bu başarı hikayesinin bilinmesi ve zaman zaman yazılması ve sık sık anlatılması gerekmektedir. Kaldı ki, bize bu sistemi kurup, miras bırakan üstadlarımızın doğru bir şekilde tanıtılması da boynumuzun borcudur. Ayrıca, sistemin nasıl çalıştığına dair yazılı ve görsel medyada hatalı ve çelişkili bilgiler vardır. Bilginin kaynağını yücelten, hocaya hürmeti ve bilime saygıyı somutlaştıran Tillo Işık Hadisesi için gönül rahatlığıyla diyebilirim ki: bu olayın işitenlerde hayranlık uyandıran, içimizdeki yeisi öldüren, “biz de yaparız”, “hatta yabancıların yapamadıklarını da!” ümidini aşılayan, yerleştiren ve yeşerten bir özelliği vardır. Bu olayı ilk işitenler veya yetersiz bilgi sahibi olanlar internet arayıcısına “Tillo Işık Hadisesi” yazsınlar, videolarını seyretsinler. Kendine “Zülcenaheyn” yaklaşımını prensip etmiş bir eğitim programı sayesinde, ceddimiz, üç yüzyıl önce dünyada başka örneği olmayan, dini ve bilimsel bilgi sayesinde teşekkür etmenin, özellikle, bize bilgisini aktaran hocaya teşekkür etmenin somutlaşmış abidesi “Tillo Işık hadisesi” olayını tasarlamış ve sınırlı teknoloji ile işler hale getirmiştir. 2023 hedeflerinden muasır medeniyetin üstüne çıkmak! Nedir ki? Yeter ki, toplum olarak “biz yapamayız” yeisini kıralım.

Eskiden yaptık, bu gün de yapabiliyoruz ve bi-iznillah yapacağız!

 

Unutmayalım:

–“Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz.” (Zümer Sûresi, 35.)

– “Yeis, aczden gelir. Yeis, mâni-i herkemâldir.” (Bediüzzaman S.Nursi, Münâzarât, s.30.)

– “İnsanları canlandıran emeldir, öldüren yeistir.” (Bediüzzaman S.Nursi, Mektûbât, s.447.)

 

 

Prof.Dr. Zeki EKER

Akdeniz Üniv. Fen Fakültesi.

Uzay Bilimleri ve Teknolojileri Bölümü

Antalya

 

1 Tarihçei Hayat, s.39, Envar yayınları

2 Mektubat, s.225, Envar yayınları

3 Münazarat, s.86, Envar yayınları

4 İbrahim Hakkı hazretlerinin 1700 lü yılların ortalarında İstanbul kütüphalerinden derlediği en meşhur kitabıdır.

5 Marifetname, sadeleştiren: Prof.Dr. Durali Yılmaz, İpek Dağıtım, Çalış Ofset, DavutPaşa Cad. Yılanlı Ayazma Sk. No.8, 10 ncu Baskı, İstanbul,2013, s.198.

6 Yrd.Doç.Dr. Mustafa Helvacı (2011 de, Akdeniz Üniversitesi, Astronomi) iki gün sonra ilk ekibe katılmıştır.

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )