Nurdan Haber

Yarım Hoca, Dinden Eder

Yarım Hoca, Dinden Eder
07 Eylül 2017 - 22:27

YARIM HOCA DİNDEN EDER!

 

1. Ey yarım hoca!

“Buharî ve benzeri hadis kitapları Hicri ikinci asırda yazıldı” diyerek hadise ilişiyorsun. Ya hadis tarihinden haberin yok ya da biliyor ama gerçeği gizleyerek milleti dalalete sevkediyorsun. Hayır, daha önce hiç hadis yoktu da bu alimler sıfırdan kitap yazmadılar. Yaptıkları iş, tedvindir. Yani derleyip düzenleme. Hadis yazma işi Peygamber Efendimiz zamanında başladı. Mesela ünlü hadis ravisi Abdullah İbn Amr radıyallahu anh işittiği hadisleri yazardı. Sahabilere talebelik eden Tabiîlerin hadis yazdıkları defterleri vardı. Bunlara ‘Sahife’ denirdi. Bir kısım hadisler de hafızadan hafızaya nakledilerek geliyordu. Bunlar yüzbinlercedir. Başta Buhari olmak üzere büyük hadis allameleri gerek yazılı, gerekse sözlü nakilleri dikkat ve özenle incelediler, sıhhatinden emin oldukları hadisleri, rivayet zincirini ve senedini de zikrederek kitaplarına aldılar. Mesela Buhari, dokuz bin küsur hadis bulunan meşhur kitabını altı yüz bin hadis arasından seçerek tedvin etmişti. Tekrarlar elenirse hadis sayısı dört bin civarına iner. Bunların ekserisi öbür hadis kitaplarında da mevcuttur. Bu büyük ittifaka karşı senin hezeyanlarının ne kıymeti olur ki dikkate alınsın!

Not: Bu konunun ayrıntılarını Hadis El Kitabı adlı kitabımda anlattım, dileyen bakabilir.

 

2. Ey yarım hoca!

“Nereden bilelim ki bunlar Peygamber sözüdür” diyerek hadise ilişiyor, hadislerin senet ve ravilerini “güvenilmez” buluyorsun. Senin bu çürük muhakemenin ne kadar tehlikeli olduğunu göremiyor musun? Yirmi üç senede peyderpey yani farklı zamanlarda ayet ayet, sure sure inen Kuran-ı Kerim’i bize kimler naklettilerse hadisleri de onlar naklettiler. Biri çıkar da, “Madem bu raviler güvenilmez ve madem Kuran’ı da bunlar nakletmişler, öyleyse Kuran da güvenilmezdir, onun bazı sure ve ayetleri de uydurulmuş olabilir” derse ne diyeceksin! Belki şunu dersin: “Zikri Biz indirdik, onu koruyacak olan da Biziz” ayeti var. Evet, amenna! Fakat biri çıkar da “Bu ayeti senin ‘güvenilmez’ dediğin raviler uydurdular” derse ne cevap vereceksin? Sen bu tavrınla İslamiyet binasının temeline dinamit koyuyorsun! Halbuki bu hadisler, binlerce hadis allamesinin gayretiyle, cerh ve tadil alimlerinin eleklerinden geçerek günümüze ulaştı. Milyonlarca alim ittifakla kabul ve tasdik ettiler. Manası vahye dayanan ve Kuran-ı Azimüşşan’ın tefsir ve tatbiki olan hadisleri, değil senin gibi bir insi şeytan, dünyanın bütün şeytanları bir araya gelseler çürütemezler!

 

3. Ey yarım hoca!

Bir konuşmanda “Hadisler elimizde olmasa namaz kılamazdık” diyen alimlerle alay ediyorsun. “Kuran namazı emrediyor. Hem namaz eski dinlerde de vardı” diyorsun. Bunun daha açık manası şudur: Müslümanlar namazı eski dinlerin kitaplarından veya uygulamalarından öğrendiler! Eski dinler derken de sadece ikisi söz konusu edilebilir: Hıristiyanlık ve Yahudilik. Yani Peygamberimiz ve sahabiler namazı bunlardan mı öğrendiler, bunu mu diyorsun? Heyhat, insan bir sapmayagörsün, nereye gideceğini kendi de bilmez! Evet, namazı emreden elliden fazla ayet var. Evet, eski ümmetlerde de namaz vardı. Fakat sen de biliyorsun ki Kuran namazı tarif etmez. Kaldı Tevrat, Zebur ve İncil gibi sabık kitaplar. Ben bunları dikkatle inceledim. İslam namazının zerresi yok! Varsa göster, görelim! “Kitaplarında yok ama uygulamalarında vardır” diyebilirsin. Nereden biliyorsun? Bunların malum İslam namazını kıldıklarına dair hiçbir kaynak yok. Velev olsa bile nasıl güveneceksin? Namaz emrini tefsir ve tarif eden hadisleri inkar uğruna bu kadar maskara olmaya değer mi? Bu konu burada kapandı sanma. Kuran, hadis ve namaz meselesini daha ayrıntılı biçimde anlatacağım inşallah. Senin o süslü maskeni düşürmek, altındaki çirkin yüzü göstermek boynumun borcu olsun!

 

4. Ey yarım hoca!

Bilmiyoruz sanma! Kuran maskesi altında hadisleri inkar, yahut en azından zihinlerde şüphe uyandırmakta senin üstadın Musevi asıllı bir Macar olan İgnaz Goldziher’dir. Tefsir metodu, hadis tedvin ve tasnifi konusunda kitaplar yazan bu dessas Yahudi, senin gibi yarım hocaların da zihnini çeldi, maksadına bir derece muvaffak oldu. 1850-1921 yılları arasında yaşayan bu oryantalistin kitapları hadis konusunda iftiralarla doludur. İslam hakkında kuşkular uyandırmak için elinden geleni ustaca yapmıştır. Doğrudan Kuran’a saldırdığı takdirde sözüne önem verilmeyeceğini bildiği için ikinci kaynağa yani hadislere saldırmıştır. Zaten Yahudiler bir dini içeriden çökertmekte pek mahirdirler. Hıristiyanlığı tevhid dini olmaktan çıkaran Pavlus bunların en meşhurudur. Büyük bir İsa düşmanı olan bu adam, İsa dinini dışarıdan yıkamayınca, kendini hidayete ermiş gibi göstermiş, neredeyse bir aziz gibi saygı kazanmış, ‘din rehberi’ maskesi altında maksadına ulaşmıştı. Bu meselenin oluş biçimini Gizli Saklı Mevzular kitabımda anlattım. Fakat yağma yok! Bu memlekette hakiki Kuran talebeleri var oldukça, bunlar Kuran nurlarını ve hadislerin harikalarını neşrettikleri sürece, senin gibi şöhret ve servet sevdalıları hakiki İslamı, asla yıkamayacaktır!

 

5. Bu yarım hocalar mezheplere, hadislere, Buhari, Müslim, İmamı Azam, İmamı Şafii, Gazali, Mevlana, Rabbani, Geylani, Bediüzzaman gibi İslam büyüklerine niçin saldırıyorlar bilir misin? Bir anekdot anlatayım, cevabı kendin bul…

Eski zamanlarda bir adam varmış. En büyük tutkusu ün kazanmak, herkes tarafından tanınmak, her yerde parmakla gösterilmekmiş. Fakat olumlu yollardan üne kavuşamıyormuş adam, yeteneksizin biriymiş. Bu adamcık, her ne yolla olursa olsun mutlaka ün kazanmak için sürekli yöntemler tasarlıyormuş. Bir yol bulmakta gecikmemiş. Hac mevsiminde Zemzem kuyusunun yanına varmış. Orası mahşer gibi kalabalıkmış. Herkesin gözü önünde Zemzem kuyusuna işemeye başlamış. Bunu gören kişiler, lanetlemişler adamı, engellemek için ellerinden geleni yapmışlar. Yaka paça dışarıya atmışlar. Bu arbede sırasında herkes onu görmüş. Daha sonra da görenler görmeyenlere göstermişler. “İşte, Zemzem kuyusuna işeyen alçak şu adam!” diyorlarmış. Bu haber caddelere, sokaklara, evlere kadar yayılmış. Zamanla başka beldelere ulaşmış. Adam, her nereye gitse, onu tanıyan biri çıkıyor, yanındakine tanıtmak istiyor, parmağını uzatıp, “İşte, Zemzem kuyusuna işeyen densiz bu!” diyormuş. Adam da, her parmakla gösterilişinde, her adının anılışında, her lanetlenişinde gururlanıyor, böbürleniyor, tanınmanın, ünlü olmanın keyfini yaşıyormuş! “Sonunda meşhur oldum işte! Sıradan biri değilim artık. Herkes beni parmakla gösteriyor. Yakında ünüm bütün ülkeye, hatta belki de bütün dünyaya yayılacak” diye düşünüyormuş. Gerçek adı unutulmuş adamın, ona “Bevvalizemzem” yani “zemzem kuyusuna işeyen adam” diyorlarmış.

 

6. Ey yarım hoca!

Güya Kuran adına hadisleri, mezhepleri, Kuran ve Hadisten hareketle yazılmış fıkıh kitaplarını, kısacası, İslam dininin on dört asırlık birikimini silip atmak istiyorsun. Kuran deyip duruyorsun ama onu da anlamıyorsun yahut anlamak istemiyorsun. Bak ne buyuruyor Rabbimiz:

“Resul size her neyi emrederse onu alın, her neyi nehyederse ondan uzak durun!” (Haşir Suresi, 7)

Burada kelam ‘mutlak’tır, ‘mukayyed’ değildir. Bu demektir ki, Efendimizin akval, ahval ve etvarı da örnek alınacak. Biz müslümanlar buna ‘Sünnet-i Seniyye’ der ve tabi oluruz.

Lakin senin ortaya çıkıp böyle şeyler söylemen beni şaşırtmadı. Çünkü ‘hevasından konuşmayan’ ve hakkında ‘bir vahiydir ona vahyedilir’ buyurulan Peygamberim bu nevi fitneleri haber vermişti. Hadislerde var. Sen silip atmak istesen de Muhammed ümmeti hadisten vazgeçmez. Bak ne buyurmuş:

“Sizden birinin, benden rivayet edilen hadisleri, rahat koltuğuna kurulmuş hâlde dinlerken ‘Kurán oku!’ dediğini duymayayım!” (Ebu Hüreyre radıyallahu anh., İbn-i Mâce)

Yine buyurmuş:

“Dikkat edin! Bana Kitap verildi, yanı sıra bir o kadar daha verildi. Dikkat edin! Karnı tok bir adamın, koltuğuna yaslanarak ‘Aramızda Kurán var. Onun içinde helal olarak bulduğumuzu helal sayar, haram olarak gördüğümüzü de haram sayarız’ demesi yakındır. Halbuki Allah Resulü’nün bir şeyi haram kılması Allah’ın haram kılması gibidir.” (Mikdam radıyallahu anh., Ebu Dâvud)

Fakat o şefkatli Nebi bize senin gibi ehli bidat fettanlardan korunmanın yolunu da gösteriyor:

“Benden sonra yaşayacak olanlar birçok fitneler görecekler. Bu durumda benim sünnetime ve raşid halifelerimin sünnetine sarılın. Ona sımsıkı tutunun, azı dişlerle ısırıp bırakmayın. Sonradan uydurulmuş işlerden uzak durun. Çünkü sonradan uydurulmuş her şey bidattır ve her bidat dalalettir.” (Zeyd radıyallahu anh., Tirmizî)

 

7. Daha önceki notlarımdan birinde Goldziher adlı bir Yahudi müsteşrikten söz etmiştim. Bana özel yollarla mesaj ileten dostlar bu adam hakkında ayrıntılı bilgi istediler. Evvela şu müsteşrik teriminden söz edeyim.

Müsteşrik, genelde Şark yani Doğu hakkında, özelde ise İslam ve Müslümanlar hakkında inceleme ve araştırmalar yapan fakat kendisi Müslüman olmayan kimsedir. Bunlara şarkiyatçı veya oryantalist de denir.

Goldziher bunlardan biridir. Bu adam tefsir usul ve tarihi ile hadis usul ve tarihi konusunda derin bilgi sahibidir. Yarım hocalar üzerindeki etkisi de buradan geliyor. Son yüzyılda yapılan İslami araştırmalarda bu adamın ismi sık sık geçer. Bazı İslam alimleri fikirlerini çürütecek eserler yazmıştır ama bunlar ancak sınırlı sayıda Müslümana ulaşabilmiştir. Peki, Goldziher bu fitneyi nasıl becerdi? Bu meyanda Hüccet-ül İslam İmamı Gazali Hazretlerinin bir sözünü hatırlamak lazım. El Munkız kitabında özetle der ki: Bir görüşü çürütmek isteyen kişi, o görüş hakkında, onların en büyük alimleri kadar bilgi sahibi olmalıdır, aksi takdirde ciddiye alınmaz. İşte, Goldziher bu önemli düsturu İslamda kuşkular uyandırmak ve yarım hocaları etkilemek için kullanmıştır. Tefsir ve hadis hakkındaki bilgisini gören bazı sathi araştırmacılar, onun kuşku uyandırıcı, tahrip edici fikirlerini matah bir şeymiş gibi İslam aleminde dillendirmeye çalıştılar. Mesela bu dessas Yahudinin tefsir usulü hakkındaki bir kitabını yarım hocalardan biri Türkçeye tercüme etti ve ülkemizde yayınladı. Şimdi de, Kuran taraftarlığı maskesi altında hadisleri reddederek etrafına adam toplamaya çalışıyor. Mesele ciddidir! Mesele mühimdir! Kurt gövdenin içindedir!

 

8. Ey dinden eden yarım hoca!

Sen Kuran perdesi altında Hadise, Sünnete saldırıyor, Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin yolunu, izini, tarzını silmek için elinden geleni yapıyorsun. Gerçek şu ki, bu tavrınla bizzat Kuran’a muhalefet ediyorsun.

Bak Allah Teala Resulüne ne buyuruyor…

De ki: “Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve size mağfiret eylesin. Allah Gafûrdur, Rahîmdir.” 

De ki: “Allah’a ve Resule itaat edin!” Yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri katiyen sevmez! (Âl-i İmran Suresi, 31-32)

Senin kibirli kafan ne düşünürse düşünsün, biz Müslümanlar Habibullah aleyhissalatü vesselamı kendimize model, rehber, üstat, mürşit kabul ettik ve etmeye devam edeceğiz. Her hareketinde, her tavrında, her halinde vahye istinat eden, itidal ve istikametin ta kendisi olan o Zatın yolunda yürüdük ve yürümeyi de sürdüreceğiz.

Her namazda okuduğumuz “İhdina’s Sırat’al müstakim” ayetindeki ‘müstakim yol’ sünnet yoludur. Bu yolun rehberi, mürşidi Efendimizdir. İnsaniyetin ve İslamiyetin zirvesi olan O Zat Kuran’ı nasıl anlamış, nasıl tefsir ve tatbik etmişse biz de öyle yapacağız.

Sen, Yahudi üstatlarına tabi olarak, çürük muhakemene, bozuk niyetine, kısa aklına uyarak ‘mağdub’ ve ‘dallin’ yoluna süluk edebilirsin. Bize ‘rahmet’en lil âlemîn’ olan ‘Habibullah’ yeter. Biz Müslümanlar inanıyoruz ki, sünnet yolu rahmet yoludur. Bu yolun salikleri Hakkı bulur, inşallah cennete vasıl olur. Sünnete tabi olmamak ise… Eğer kişi tembellik ederse pek büyük hüsrandır, zarardır. Küçümser, önemsiz görürse, pek büyük cinayettir. Yalanlama yoluna giderse, pek büyük bir dalalettir, sapkınlıktır.

 

9.
 Ey müminler, dikkat ediniz! 
Bu yarım hocaların arkasında gizli zındıklar, dessas münafıklar var. Kibir, gurur, enaniyet, şöhret arzusu, servet beklentisi gibi damarlarını tutuyor, kendilerine râm ediyorlar. İslamiyeti cepheden saldırarak mağlup edemeyeceklerini anladılar ve plan değiştirdiler. Bu yarım hocaları istihdam ederek İslamiyetin içini boşaltmaya, muharref bir İslam tesis etmeye çalışıyorlar. Eğer acilen tedbir alınmaz, bu dessasların maskeleri düşürülmezse pek çok mümin sahih İslam inancını kaybedecek. Peygamber Efendimizin “Her bidat dalalettir ve her dalalet ateştedir” hadisi tam da bunları tarif ediyor.

Bu dessaslar, Kuran perdesi altında, insanların enaniyet damarını ve dünya sevgisini kullanıyorlar. “Sen de zekisin, sen de akıllısın, sen de müçtehit imamlar gibi içtihat yapabilirsin, onlara ne ihtiyacın var” diyerek mezhepleri tahribe çalışıyorlar. İş burada bitmiyor, çünkü mezhepler ayrıntılarla ilgilidir. Halbuki bunlar dinin temellerini de tahrip ve tahrif etmek istiyorlar. Bu nedenle sahabilere, hadise, sünnete ilişiyorlar. Muhataplarına “Bu hadisler zaten rivayetlerle günümüze gelmiştir. Hem Buhari, Müslim vesaire sonradan yazılmıştır. Kuran varken bunlara ne gerek var. Sen zekisin, ayetlerden hüküm çıkarabilirsin” diyor, onların enaniyet damarını tahrik ediyorlar. Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas denilen şeri delillerin yerini, önemini bilmeyen kimseler bu fettanların fitnesine kanabiliyorlar. Kuran’ın tabiriyle ‘harsı ve nesli mahva çalışan’ bu fitneciler gençlerimizi ablukaya aldılar. Neslimizi korumak zorundayız! İslami tağyir ve tahrif etmek isteyenlerin yaldızlı yalanlarını, iftiralarını çürütmekle mükellefiz. Vesselam!

 

10. Ey ‘şefaat’ hakikatini inkâr eden yarım hoca!

Hadi işine gelmediği için ulemanın kitaplarını, hatta hadisleri görmezden geliyorsun, apaçık şefaat ayetini de mi görmüyorsun? Kalbin bu kadar mı köreldi? Bak, Rabbimiz ne buyuruyor ayetinde:

O gün kimsenin şefaati fayda vermez, ancak Rahman’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu.” (Taha Suresi, 109)

‘O gün’ hangi gündür? Belli ki mahşer günü. Burada bir istisna var mı, yok mu? Elbette var! ‘Kimsenin şefaati fayda vermez’ dedikten sonra ‘illa’ yani ‘ancak’ diyerek bir istisna yapıyor. ‘İzin verdiği’ kimse şefaat edebilir. ‘Sözünden razı olduğu’ şahıs veya şahıslar şefaat edebilir. Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin şefaatine bundan daha açık delil olur mu?

Üstelik ayette ‘takyid’ de yok. Yani şefaat izni muayyen bir şahsa münhasır da değil. Sair enbiya, hatta ümmetlerin salih kısmı, izni ilahi ile şefaat edebilir, demektir. Bu kadar sarih bir hakikati nasıl inkâr edersin! Milletin gözünün içine baka baka nasıl yalan söylersin!

Efendimizin şefaatine mazhar olmanın en mühim vesilesi de, hiç şüphesiz, sünnet-i seniyyesine ittibadır.

 

11. Ey riyakâr yarım hoca!

Seni unuttum sanma. Bu kahraman milletin evlatlarını Hazreti Peygamberin yolundan saptırmaya çalıştığın sürece gözüm üstünde, nefesim ensende olacak! Kendine ‘Kuran Müslümanı’ namını takarak kimi kandırıyorsun! Bu senin çirkin bir oyunun ve maskendir. Her halis Müslüman zaten Kuran Müslümanıdır. Çünkü Kuran, İslamiyet aleminin güneşidir. Sünnet de o güneşin ışıkları mesabesindedir. Hadisler, ayetlerin tefsir ve tatbikinden ibarettir. Sen Hadislere ilişerek, sünneti devre dışı bırakarak o ışıkları söndürmek istiyorsun. Aslında sen bu tavrınla Kuran Müslümanı olmadığını göstermiş oluyorsun. Bizim itikadımızda, Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Bu hakikati bizzat Kuran söylüyor. Bak, Allah ne buyuruyor ayet-i kerimesinde:

Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Yan çizene gelince… Biz seni onlara muhafız olasın diye göndermedik ya!” (Nisa Suresi, 80)

 

12. Sen tarih bilir misin yarım hoca?

Senin ataların da bir zamanlar Hazret-i Peygamberle gönderilen ahkam-ı ilahiyeyi tebdil, tağyir ve tahrif için çok çalıştılar. Türk milletine şirin görünmek için de, hakiki Türk olmadıkları halde, kendilerine ‘Turancılık’ maskesini taktılar. Senin gibi dinini dünyaya feda eden bazı bidatkâr hocaları kendilerine fetvacı yaptılar. Sen de şimdi kendini sevimli göstermek için ‘Kurancılık’ maskesini takarak onların izini takip ediyorsun. Bu maskenin altındaki yüzü cümle aleme göstermek ve bin yıldan beri İslamın bayraktarlığını yapmış bu milletin evlatlarını senin desiselerinden korumak her şuurlu Müslümanın vazifesidir ve inanıyorum ki onlar bu vazifeyi yapacaklar. Bir sinek kısa süre kendini kartal gibi gösterip seyredenleri kandırabilir, fakat ilelebet öyle görünemez. Sen de menhus bir sineksin ve kısa sürede foyan meydana çıkacak inşallah.

Biz Müslümanlar, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin nurlu yolunda yürüyoruz ve ondan asla ayrılmayacağız. O şefkatli Nebi, senin gibiler hakkında ümmetini uyarmıştı zaten:

“İsrailoğullarının başına gelenler ümmetimin de başına gelecek. Onlar yetmiş iki fırkaya bölünmüştü, ümmetim yetmiş üç fırkaya bölünecek. Bunların biri dışında hepsi ateştedir.”

“Bu fırka hangisidir?” diye soruldu.

“Benim ve sahabilerimin üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır!” buyurdu.

Abdullah İbn Amr radıyallahu anh. Tirmizî.

 

Bidatten sakınmak …

Resule itaat Farzdır…

Allah’ı seviyorsanız…

Allah’ın nurunu söndürmek…

Resule itaat eden…

Şefaat ayeti…

 

 

 

EK

 

Bir genç okurum diyor ki: “Ömer Abi, sana bir şey sormak istiyorum… Deizm diye bir akım var… Hep duyuyorum ama anlamını tam bilmiyorum. Tanıdıklarım arasında bunu savunanlar oluyor… Nasıl bir şeydir bu?”

Mesele önemliydi. Hemen cevap yazdım: “Sevgili kardeşim! Deizm, ‘tamam, evreni yaratan bir tanrı var, kabul ediyorum ama hiçbir dine inanmıyorum’ diyenlerin inancıdır.

Deist, amentü esaslarından sadece birine, ‘tanrı’nın varlığına inanır, fakat o da tam değildir. Çünkü deizmin tanrısı, evreni yaratan ama işleyişine karışmayan, emirleri ve yasakları olmayan muhayyel bir tanrıdır… Deizmde ahiret yoktur, melekler yoktur, ilahi kitaplar yoktur, peygamber yoktur. Deizm hiçbir dine inanmamadır, yani ‘dinsizlik’tir. Bu akımı, sahih bir imana sahip olmayan, fakat imansız da yapamayan kimseler uydurdular… Voltaire vesaire…

Son yıllarda tekrar canlandı. neden? Çünkü ilahi emir ve yasakları kaldırıyor. Ne helal var ne haram. Bu durum hevesinin peşinde koşmak isteyen kimselere canları nasıl isterse öyle yaşama imkanı sunuyor…

Bu melun illet maalesef bize de sıçradı. Kimi sözde teologlar ve şöhret delisi, kibirli, mağrur ‘yarım hoca’lar, güya Kuran adına hadisi, sünneti, mezhepleri küçümsüyor, hatta reddediyorlar.

Bu tavır, dozajı hafifletilmiş bir deizmdir.

Gidiş o gidiş…

Alıştıra alıştıra ilerliyorlar…

Aman dikkat!”

 

Ömer Sevinçgül

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )