Nurdan Haber

RİSALE-İ NURUN ŞERH VE İZAHI HAKKINDA-1

RİSALE-İ NURUN ŞERH VE İZAHI HAKKINDA-1
25 Eylül 2017 - 11:31
  • RİSALE-İ NUR’UN ŞERH VE İZAHI YAPILABİLİR Mİ?

1. Risale-i Nur, hemen umumiyetle ilham ve sünuhat mahsulü olduğundan orjinaline müdahale etmek ve değiştirmek mümkün değildir. Belki her kelimesi, muhtevasındaki manalara alem ve nam hükmündedir. Risale-i Nur başka eserlere kıyas edilmez. Üstad Hazretleri, on dakika veya bir saat gibi kısa bir zamanda yazılan bir kısım risaleleri, telifi vaktinin haricinde on saatte ve iki günde fikriyle ve çabasıyla yapamadığını ifade etmektedir. (Şualar,684) Öyleyse sadeleştirmek ve asliyetini değiştirmek demek, ilham suretiyle gelen ve çekirdekler hükmündeki kelimeleri kırmak ve bozmak demektir.

Şerh ve izah ise; orjinaline dokunmadan, asli halini muhafaza ederek, ondaki mücmel manaları açmak, gizli manaları ortaya çıkarmak için yapılmaktadır.

Bir eserin şerh, izah ve tefsirinin yapılması; asıl metnin daha iyi anlaşılması, kelimelerinde ve ibarelerindeki kapalı manaların ortaya çıkarılması maksadına matuftur.

Risale-i Nur, tedvin edilip mazbut bir hale gelmek ve bugünkü haliyle insanlığın efkar-ı ammesine malolmakla, asli halinin muhafazasında herhangi bir proplem kalmamıştır.

Nasıl ki Kur’an’ın tercümesi mümkün değildir. Çünkü, Kur’anın cemiyetli, kapsamlı tabirlerinin yerini, beşerin tercümeleri tutamaz. Arapça orjinalini kaldıralım, “tercümesi onun yerinde okunsun” denilemez. (Şualar,243-Onbirinci Şua/ Onuncu Mes’ele)

F#495620-496031akat Kur’an’ın tefsiri yapılır ve Asr-ı Saadetten bugüne kadar üç yüz elli bin tefsir yazılmıştır. Tefsirlerin yazılması ona müdahale değil, aksine ondaki derinliği, ihatayı ve yüksekliği gösteriyor.

Aynen öyle de; -temsilde kusur yok- Risale-i Nur, Kur’an güneşinin bu asrımıza yansımasını gösteren bir aynadır. Nasıl ki ayna, güneşin hasiyetlerini taşıyor ve özelliklerini gösteriyor. Risale-i Nur‘da dahi, Kur’an’ın hususiyetlerinin yansımaları bulunuyor.

“…Kur’anın mümtaz bir hâssası olan usandırmamak, Kur’an hakikatlarının bir ma’kesi, bir âyinesi, bir hakikatlı tefsiri olan Nur Risalelerine de in’ikas etmiş bulunuyor.”(Tarihçe-i Hayat,597)#1154023-1154212

Risale-i Nur’un tabirleri, içinde çok manaları barındıran hülasalar nevindendir.

Risale-i Nuru sadeleştirmek, orijinal metnine müdahale etmek demektir. Üstelik Risale-i Nur’un çoğu Kur’an’dan çıkarılan, kendine has ve orijinal tabirlerini sadeleştirmek imkansızdır. Çünkü, orijinal metindeki mana zenginliğini muhafaza etmek mümkün değildir.

Kemalat, Velayet-i Kübra, İmam-ı Mübin, Kitab-ı Mübin, Vahidiyet, Ehadiyet, Akrebiyet, Kurbiyet, basiret, itkan, izan, devair-i rububiyet, saltanat-ı uluhiyet, Kayyumiyet gibi tabirleri sadeleştirmek mümkün müdür?

Fakat orijinal metni muhafaza ederek, onda mevcud bulunan manaları ortaya çıkarmak, herkesin anlayacağı şekilde izah vetafsil etmek şerh ve izahtır ki, bunun yapılmasına ziyadesiyle ihtiyaç vardır. İslam Tarihinde pek çok ilmî ve İslamî eserin şerhleri yapılmıştır. Risale-i Nur, kainatın en yüksek hakikatı olan imani meselelere ve İslamiyetin hakikatine taalluk ettiğinden ve o hakikatları azami bir surette izah ve ispat ettiğinden, şerh ve izah edilmeye ve üzerinde müdakkikâne çalışmalar yapılmaya daha elyaktır. İnsanların hem dünya hem de ahiret saadetleriyle alakadar olduğundan, ondaki hakikatların bir dirhem dahi anlaşılmasına vesile olacaksa, bunun yapılmasına ihtiyaç ve lüzum var demektir.

Üstad bazı mücmel yerleri izah etmiş, Üstadın Talebeleri de izahlar yapmışlardır.

Şerh ve izah şifahen yapılabileceği gibi, yazmak suretiyle de yapılabilir. Şüphesiz yazı; şerh ve izah tarzındaki manaların muhafazasında ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmasında daha müessir bir vasıtadır.

Üstad Hazretleri, “Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enaniyet-i ilmiyeden aldığı bir his ile, şerh ve izah haricinde bir şey yazsa; ….”ifadesiyle, açık bir surette, yazılı olarak şerh ve izah yapılabileceğini ifade etmektedir.

2. İzaha ve tafsile muhtaç olan yerlerin izah edilmesi bir ihtiyaçtır. Üstad Hazretlerinin kendisi de, izaha muhtaç olan yerleri sorular üzerine izah etmiştir.

Risale-i Nur, Üstadın hayatında tekmil edilmiştir. Fakat kendisinden sonra Risale-i Nur talebelerinin vazifesinin Risale-i Nur’un şerh, izah ve tanzimleri olduğunu ifade etmiştir:

Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enaniyet-i ilmiyeden aldığı bir his ile, şerh ve izah haricinde birşey yazsa; soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklidcilik hükmüne geçer.” (Mektubat,426)

Yani; Risale-i Nur dairesi içinden birinin, ilmi bir enaniyetle, Risale-i Nur’un izah ettiği meselelerde başka bir eser yazması, bir nevi muhalefet veya taklidçilik olur. Risale-i Nur iman hakikatlarına dair meselelere kafidir.

Üstad Hazretleri, iman hakikatlarına dair meselelerde, Risale-i Nurun dışında bir şey yazmak değil, Risale-i Nur’daki hakikatların şerh ve izahının yapılması lüzumunu nazara vermektedir. “şerh ve izah haricinde” tabiriyle; şerh ve izah haricine çıkılmadan, bu maksad çerçevesinde çalışmalar yapılması gerektiğini ifade etmektedir.

3“Onuncu Şua namında, yazdığınız Fihriste’nin İkinci kısmı bana şöyle kuvvetli bir ümid verdi ki: Risale-i Nur benim gibi âciz ve ihtiyar ve zayıf bir bîçareye bedel, genç, kuvvetli çok Said’leri içinizde bulmuş ve bulacak. Onun için bundan sonra Risale-i Nur’un tekmil ve izahı ve haşiyelerle beyanı ve isbatı size tevdi’ edilmiş tahmin ediyorum. Bir emaresi de şudur ki; bu sene çok defa ihtar edilen hakikatleri kaydetmek için teşebbüs ettim ise de çalıştırılamadım.”(Kastamonu Lahikası,56)

Onuncu Şua’da bazı risalelerin fihristesini, Üstadın bir kısım talebeleri yazmıştır. Fihrist Risalesinde, yazılan risalelerin muhteviyatı, talebelerinin kendi üsluplarıyla çok güzel hülasalandırılmak ve ifade edilmekle, Üstadın takdirine mazhar olmuştur.

Fihriste’de, risalelerin hülâsalarını, kendi üsluplarıyla nasıl mükemmel bir surette yazmışlarsa; Risale-i Nur’un haşiyelerle açılması ve izahı vazifesini dahi ifa etmeleri gerektiğini, fihristeyi yazmalarının, şerh ve izah vazifesini de yapabilecekleri hususunda kendisine ümid verdiğini ve bu vazifeyi kendisinden sonra Nur Talebelerine tevdi ettiğini beyan etmektedir. Hatta tafsili verilmeyen mücmel hakikatların ispatı vazifesi dahi Nur Talebelerine bırakılmıştır.

4. Esasen, Bediüzzaman Hazretleri, şerh ve izahı, Nur Talebelerine bir vazife olarak yüklemiştir:

“Bu dürûs-u Kur’aniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müçtehidler de olsalar; vazifeleri -ulûm-u imaniye cihetinde- yalnız yazılan şu Sözler’in şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir.” (Mektubat,426-Yirmidokuzuncu Mektub/Altıncı Risale olan Altıncı Kısım#865296-865305)

“Risale-i Nur size mükemmel bir me’haz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, meselâ Kur’an kelâmullah olduğuna ve i’cazî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı bürhanlar cem’edilse ve hâkeza… mükemmel bir izah ve bir haşiye ve bir şerh olabilir. Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor.

Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşâallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve talim ile, belki Yirmibeşinci ve Otuzikinci mektubları te’lif ile ve Dokuzuncu Şua’ın Dokuz Makamını tekmil ile ve Risale-i Nur’u tanzim ve tertib ve tefsir ve tashih ile devam edecek.” (Kastamonu Lahikası,56)

Nur talebelerinin vazifelerinin; şerh, izah, tekmil, tahşiye, neşir, talim, tanzim, tertip, tashih, hatta bazı risaleleri telif ve Risale-i Nur’u tefsir olduğu ifade edilmiştir.

5“Evet, mücmel ve mutlak hakaik; biz, zahirî vesile olup çıkıyor. Tanzim ve tasfiye, tasvir ise; kıymetdar, muktedir ders arkadaşlarıma aittir. ”(Barla Lahikası,138)

Hakikatlar; mücmel ve mutlak olarak, Üstad vesile olmakla ortaya çıkıyor. Fakat bir mücmel hakikatı, Risale-i Nur’un sair yerlerindeki tafsilli izahlarıyla bir araya getirerek o mücmel hakikatı açmak (tanzim), daha safi ve anlaşılır hale getirerek sunmak (tasfiye) ve hakikatları her seviyedeki insanın zihninde şekillendirip anlayabileceği surette izah etmek (tasvir) ise, Nur Talebelerine bırakılmıştır.

“…risaleler kendi malım değil, Kur’anın malı olarak, Kur’anın reşehat-ı meziyatına mazhar olduklarını izhar etmeye mecburum. Evet lezzetli üzüm salkımlarının hasiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle bir kuru çubuk hükmündeyim.” (Mektubat,369-Yirmi Sekizinci Mektub/Yedinci Risale olan Yedinci Mes’ele#769634-769679 )

“İşte bunun gibi, ben de sesim yetişse, bütün Küre-i Arz’a bağırarak derim ki: Sözler güzeldirler, hakikattırlar; fakat benim değildirler, Kur’an-ı Kerim’in hakaikinden telemmu’ etmiş şualardır.” (Mektubat,369-Yirmi SekizinciMektub/Yedinci Risale Olan Yedinci Mesele)#769634-769679

Lezzetli üzümler, kuru çubuk vesilesiyle verildiği gibi, Risale-i Nurdaki hakikatlar da, imani ve Kur’ani hakikatlar olup, Üstad Bediüzzaman Hazretleri bir vesiledir.

Nasıl ki; üzümden aynen istifade edildiği gibi; bazen de muameleden geçirilerek çeşitli şekerlemeler ve tatlılar yapmak suretiyle her zevkin ve ihtiyacın istifadesine sunuluyor.

Aynen öyle de; Üstad vesile olmakla ortaya çıkan hakikatlardan doğrudan istifade etmek mümkün olduğu gibi, Risale-i Nurdaki mutlak ve mücmel hakikatları tanzim, tasfiye ve tasvir gibi muamelelerden geçirerek her seviyedeki ve her fıtrattaki insanların ihtiyacına göre sunmak, bu çeşitliliğin ve ihtiyacın fıtrî neticesidir.

Alaaddin SONKUR

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )