Nurdan Haber

BİRLİK

BİRLİK
30 Eylül 2017 - 23:29

Ancak Allah’a inandığım zaman, yaşadığımı anladım.”

Tolstoy

Güneşin deniz yüzüne yansımasına bakalım. Okyanusta parlayan o tek güneş, güneşin birliğinden haber verir. Bir de güneşin her su damlasına, her su kabarcığına, karın her parlak desenine aksetmesini bakalım. Bu da güneşin başka bir açıdan birliğine, tekliğine işarettir.

Şimdi Rabbimizin eserlerine bakalım. Kâinata toptan nazar ettiğimizde, O’nun tekliğini görürüz. Ay, Güneş’le bağlı. Yeryüzü, gökten gelecek rahmet damlalarına hasret. O kerteler, deryaların buharlaşmasını gözlüyor. Hayvanlar, otların yeşermesini bekliyor. Buğday başakları, bizler için güneşin altında yanmaya razı. Yani her şey “bir”likten haber veriyor. İnsanların tamamına nazar ettiğimizde, Vahdet parıltılarını müşahede ediyoruz. Aslında âlemde paramparça bir birlik var. Bu, yüce Allah’ın vahdetini ifade ediyor.

Âlemin en küçük parçalarına bakalım şimdi de. İnsanlara tek tek seyrettiğimizde Ehadiyet mühürlerini görürüz. Atomlar, zerreler, tek tek menekşeler, bir bir yıldızlar… O’nun Ehad olduğunu haykırır sessizce.

Bu, Vahidiyet ve Ehadiyet hakikatı aslında bir Tevhid gerçeğidir. Evrene, başka ellerin karışmadığı açıktır. Bütün peygamberler bu gerçeği neşretmek için gönderilmişlerdir. Bu önemli tespiti yaptıktan sonra konumuza gelelim.

Her insan bir âlemdir. Konuşmasıyla, giyimiyle, yediği içtiğiyle, kültürüyle, inançlarıyla… Her şehir bir başka âlemdir. Paris’le, İstanbul’u, Roma ile Bağdat’ı kıyaslayamazsınız. Hocaya, kovboy elbisesi gider mi? Cami, kiliseye benzer mi? Bunların mukayese götürmediği açıktır.

Aslında biz de bir milletiz. İslâm’la şereflenmiş, dinine büyük hizmetleri geçmiş necip bir milletiz. Bizim de kendimize has âdetlerimiz, kültürümüz vardı.

Yıllar var ki Batı’ya benzemek için kendimizden yonttuk. “Etrafına benzemek için kendinden yontanlar zamanla yok olurmuş.” Sözünde ifadesini bulduğu gibi yoklukla burun buruna geldik.

Muasır medeniyet seviyesinin zirvelerine bakarken gözlerimiz, çağdaşların kazdığı kuyuda bulduk kendimizi. “Artık biz de Batı’lıyız.” dedik. Kıyafetimizle, konuşmamızla, düşüncelerimizle… onlara benzedik.

Ancak onlar gibi olduk, lakin onlar olamadık. Olamayız da. Çünkü ruh farklı. Cevher değişik.

Oysa ceddimiz, küheylanlarıyla yerküreyi doludizgin çiğnerken Rabbimizin Vahidiyet turasını izhar ediyordu. Tekkelerde, camilerde de O’nun Ehadiyetini gönüllere işliyordu.

Ecdadımız, gittiği her yere Tevhid’in birer simgesi olan kubbeleri oturtmuş çil çil…

Ezanlarla haykırmış vahdeti. Secdelerle fısıldamış Ehadiyeti…

Artık kendi kimliğimize dönme zamanı gelmiştir. Çok diyarlar gezdik, çok kapıların tokmağına dokunduk. Ses gelmedi. Ya da reddedildik.

Şimdi kovulmayacağımız bir kapımız var. Ona dönme zamanı.

Birisi avaz avaz şöyle yakarıyormuş:

– Allah’ım, af kapılarını aç!

Feryadı duyan Hz. Rabia:

– A gafil, demiş. O kapılar ne zaman kapandı ki…

Artık bizler de yalancı, yabancı kapıları terk edip O’nun kapısına dönelim. Hakiki kimliğimize bürünelim.

Vesselâm…

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )