Hikmetli iş yapan Allah, insan vücudunu gayet muntazam bir şehir, mükemmel bir saray şeklinde yaratmıştır. Bu muntazam şehre ve mükemmel saraya biraz yakından bakalım, tefekkür edelim.

Sinirlerin ve damarların bir kısmı telgraf ve telefon vazifesini görür. Aldığı haberleri anında beyne iletir ve o bilgiler değerlendirilip saniyeler içinde olumlu veya olumsuz cevap verilir. Damarların bir kısmı da, çeşmelerin boruları hükmünde, hayat suyu olan kanın dolaştığı yerlerdir. Yani ana atardamarlar ve toplardamarlardır.

Kan ise, içinde iki kısım küçük küreler, kürecikler yaratılmış. Bir kısmı “alyuvarlar-eritrosit“ diye adlandırılır (1 mm3 – bir damla kanda 5 milyon civarında vardır). Vücudun hücrelerine erzak-ihtiyaç maddeleri oksijen dağıtıyor. Bir İlâhî kanun ile hücrelere erzak yetiştiriyor (tüccar ve erzak memurları gibi). Diğer kısmı “akyuvarlar-lökosit”lerdir ki,alyuvarlara nisbeten azınlıktadırlar (1 mm3 – bir damla kanda 10 bin civarında mevcutturlar.). Vazifeleri, hastalık gibi düşmanlara karşı asker gibi müdafaadır ki, ne vakit müdafaaya girseler, Mevlevî gibi iki dönme hareketi ile süratli bir acayip bir vaziyet alırlar. Yani mikroplara karşı vücudu savunmada hızlı bir şekilde düşman olan mikropların bulunduğu sahaya giderler hem kendi etraflarında hem de mikropların etrafında dönerek savunma yaparlar.

Kanın hepsinin, iki genel vazifesi var: Biri bedendeki hücrelerin tahribatını tamir etmek, diğeri hücrelerin enkazlarını toplayıp bedeni temizlemektir. Atar ve toplardamar adında iki kısım damarlar vardır. Atardamar saf, temizi kanı getirir, dağıtır, temiz kanın dolaştığı yerlerdir. Diğer kısmı, toplardamarlar enkazı toplayan bulanık kanın-kirli kanın dolaştığı yerdir ki, şu ikinci yani toplardamar ise, kanı “Akciğer“ denilen, nefesin geldiği yere getirirler. Orada da alveollerde kan temizlenir.

Hikmetli iş yapan Allah, havada iki madde yaratmıştır: biri azot, biri oksijen. Oksijen ise, nefes içinde kana temas ettiği vakit, kanı kirleten karbon kimyevi maddesini kehribar gibi kendine çeker. İkisi uyuşur. Buhar gibi karbon dioksit denilen, zehirli gibi gaz şeklinde bir maddeye dönüşür. Hem vücut ısısını temin eder, yani sabit olan 37 derece vücut ısısı sağlanır. Hem kanı temizler.

Bütün bu işler nasıl olmaktadır?

SİNGAPUR’DA İSLAMİYET VE RİSALE-İ NUR HİZMETLERİ…

Hikmetli iş yapan yaratıcı olan Allah, kimya fenninde kimyevi çekim, cazibe diye adlandırılan bir şiddetli alakayı, oksijen ile karbona vermiş ki, o iki unsur birbirine yakın olduğu vakit, o İlahi kanun ile o iki madde birleşirler. Fen olarak sabittir ki, birleşmekten ısı-sıcaklık meydana gelir. Çünkü birleşme bir nevi yanmaktır.

Şu sırrın hikmeti budur ki: O iki maddenin, her birisinin atomlarının ayrı ayrı hareketleri var. Birleşme vaktinde her iki atom, yani onun atomu bunun atomuyla birleşir, bir tek hareketle hareket eder, bir hareket boşlukta kalır. Çünkü birleşmeden önce iki hareket idi. Şimdi iki atom bir oldu; her iki atom, bir atom hükmünde bir hareket aldı. Diğer hareket, hikmet sahibi olan yaratıcı Allah’ın bir kanunuyla ısıya değişir. Zaten “Hareket harareti, ısıyı doğurur” bir sabit kanundur.

İşte bu sırdan dolayı, insan vücudundaki yaratılışa ait ısı, bu kimyeviye birleşme ile temin edildiği gibi, kandaki karbon alındığı için kan dahi temiz olur. İşte nefes dahile-içe girdiği vakit, vücudun hem hayat suyunu temizliyor, hem hayat ateşini yakıyor. Çıktığı vakit, ağızda, İlahi kudret mucizeleri olan kelime meyvelerini veriyor.

Fesübhâne men tehayyere fî sun’ihi’l-ukul! (Sanatıyla, eserleriyle akılları hayrete düşüren, Allah’ı tesbih ederim. Ziya Paşa) (32. Söz’den faydalanılmıştır.)

Sonuç olarak evet, insan kâinatın en şereflisi ve sebepler içinde iradesi en geniştir. İrade ile yaptığı işler içinde yemek ve içmek gibi en basit bir işinde, yüz parçasından ancak bir parçası insana ait olabilir. Sebeplerin sultanı olan insan, böyle eli bağlı, tesirsiz olursa öteki cansız sebepler ne halt edebilir? Hülasa “O (Allah) her şeyi en güzel şekilde yaratandır.” (Secde, 32/7)