Nurdan Haber

Risale-i Nur’da Genelleme ve İzafiyet-3

Risale-i Nur’da Genelleme ve İzafiyet-3
16 Mart 2018 - 7:00

GENELLEME

İnsanların çoğu lineer yani doğrusal düşünür ve sınırlı bilgileri genellemeye meyillidir. Söylenen bir sözün her zaman ve zeminde geçerli olduğunu düşünür. Yani herşeyi siyah veya beyaz olarak görme basitliğine kaçar ve zor olan gri tonları ayırdetme zahmetine katlanmak istemez. Çoğu insana göre hüküm ifade eden bir söz ya doğrudur ya da yanlıştır – her zaman ve her zeminde. Doğru addedilen bir hüküm ile durumlar arasında katı bir determinist ilişki kurarlar ve bir fayda/zarar analizi yapmadan adeta bir robot gibi hüküm verirler. Zaten ezbercilik denen şey de aslında budur. Yani akıl ve muhakemeyi iptal ederler ve eleştirel düşünceyi tehdit olarak görürler. Sonra da kendi ürünleri olan ‘kutsal dogma’larla akılları arasında sıkışıp kalırlar ve pasifize olurlar. Akıl, ilim ve fennin hükmettiği bu bilgi çağında, zaman da onları ekarte edip devre dışı bırakır ve onlar zillet içinde hayattan koparlar. Kara bir örtü olan genellemeden kaçınıp bir hükmün farklı durumlarda farklılık arzedebileceğini ve de en büyük hikmet hazinelerinin gri tonlar arasında gizli olduğunu bilerek müdakkik bir yaklaşım sergileyenler ise ilmin şahikalarına uçarak dünyaya hükmetmektedirler.

Genelleme ile ilgili bir örnek vermek gerekirse, doğruluğundan zerre kadar şüphe edilmeyen şeylerin doğruluğunun ‘2+2 = 4’ kesinliğinde olduğu ifade edilir. Aslında kesinliğin kıstası olarak sunulan bu önerme dahi kesin değildir; sadece belli şartlarda geçerlidir. Yani 2+2 = 4 olabileceği gibi, 2+2 = 0, 1, 3, ve hatta 7 dahi olabilir. Meşhur 2+2 = 4 ifadesi, sadece ‘koruma kanununa tabi olan’ maddi şeyler için geçerlidir – içinde 5 ekmek olan bir torbadan 2 ekmek alınınca torbada 3 ekmek kalması gibi. Ancak, ‘Mutluluk paylaştıkça artar, keder paylaştıkça azalır’ sözünde ifadesini bulduğu gibi, maddi olmayan şeylerde – ki çok defa maddi şeylerden bile önemlidirler – durum tam tersi olabilir.

Yaygın olarak kullanılan yanlış genellemeye diğer bir örnek ‘Birlikten kuvvet doğar’ sözüdür. O kadar ki zihnimizde ‘birlik’ ve ‘kuvvet’ adeta eşleşmiştir. Ancak öyle durumlar vardır ki birlikten kuvvet değil, tam tersine zayıflık doğar. İyi muhakeme edilmeden ve fayda/zarar analizi yapılmadan oluşturulan birliklerden hüsran doğduğu çok vakidir. Uyumsuz kişilerin yaptığı evliliklerden firma evliliklerine ve ülke birleşmelerine kadar bunun çok örneği vardır.

Bediüzzaman yanlış birlikten kuvvet yerine zayıflık doğacağını veciz bir tarzda şöyle ifade eder: “Cemaatte vâhid-i sahih [sıhhat ve istikametli bir birlik] olmazsa; cem’ [toplama, farklı şeyleri bir araya getirme] ve zamm [ekleme, artırma], kesir darbı [çarpma] gibi küçültür. Hesapta malûmdur ki, darb ve cem ziyadeleştirir. Dört kere dört, on altı olur. Fakat kesirlerde, darb ve cem, bilâkis küçültür. Sülüsü (üçte bir) sülüsle darb etmek, tüsu’ olur, yani dokuzda bir olur. Aynen onun gibi, insanlarda sıhhat ve istikamet ile vahdet olmazsa, ziyadeleşmekle küçülür, bozuk olur, kıymetsiz olur.”20 Başka bir ifadeyle, uygun şartlar oluşmamışsa, 2+2 = 4 yerine belki 1 olur. Bu, ezber bozucu bir yaklaşımdır ve genellemeye dayalı hükümlerin tehlikeli boyutunu gösterir. Termodinamik biliminin ikinci kanunu da enerji alanında hangi birleşmelerin yani karışımların doğru hangilerinin de yanlış olduğunu rakamlarla net olarak ortaya koyar.

Bir diğer örnek vermek gerekirse, bilimsel olarak net bir şekilde ortaya konmuştur ki sigara kansere sebep olan en kuvvetli maddelerden biridir. Sigara kullanımı akciğer kanseri ile yakından ilişkilidir ve ABD’de akciğer kanseri ölümlerinin yüzde 90’ının sorumlusu sigaradır. Günde bir paket sigara içen bir adamın akciğer kanserine yakalanma riski, içmiyenlere kıyasla 10 kat daha fazladır. Keza, sigara içenlerin kalp krizi geçirme rizki, içmiyenlere göre 6 kat daha fazla olabilmektedir.21 Bu istatistik bilgilere bakan sıradan bir kişi için sigaranın kansere sebep olduğu bilgisi gayet açıktır ve akıllı bir kişinin sigaradan uzak durması gerekir. Ancak istatistiklerin de gösterdiği gibi, sigara içmediği halde akçiğer kanseri olan ve sigara tiryakisi olduğu halde kanser olmadan 90 yaşına ulaşanlar da vardır. Akciğer kanseri olmamış yaşlı bir sigara tiryakisini göstererek sigaranın kansere sebep olmadığını ifade etmek veya sigara içenlerden de içmeyenlerden de akciğer kanseri olanların olduğunu ve dolayısıyla sigara ile kanserin bir ilgisinin olmadığını ileri sürmek, yanlış genellemeler yapmaktır. Zira hüküm çoğunluğa göre verilir ve koca bir dağ ile bir taş yığınını eşit tutmak mizansızlık ve dengesizliktir. Kansere sebep olan çok faktörlerler vardır ve sigara önde gelenlerden biridir. Sonuç, kansere sebep olan etkenlerle kansere engel olan etkenlerin hasılasının net etkisine göre tezahür eder. Yani ‘hüküm, çoğunluğa göredir’ kaidesi yine hükmünü icra eder.

Bir bütün hakkında hüküm verirken, bütünün tüm cüzleriyle ve her yönüyle dikkate alınması gerekir. Yoksa sadece bir kısmına veya bir yönüne dayalı olarak verilen hüküm bütün için yanıltıcı olabilir. Olumlu ve olumsuz yanların izafi büyüklüklerine bakmak lazımdır. Yoksa, olumlu yanları kale almayarak, bir parçadaki bir olumsuzluğu bütün için genellemek yanlış hüküm vermek olur. Mesela küçük bir zarar gelmesin diye büyük bir faydayı netice verecek bir işi terketmek, büyük bir zarardır: “Hayr-ı kesîr [büyük hayır] için, şerr-i kalil [küçük şer] kabul edilir. Eğer şerr-i kalil olmamak için, hayr-ı kesîri intac eden [netice veren] bir şer terkedilse; o vakit şerr-i kesîr irtikâb edilmiş [işlenmiş] olur.22 Az bir şer veya zarardan sakınmak için içinde çok hayır bulunan bir işi terketmek büyük bir şer işlemektir ve zarardır. İki şey arasında seçim yaparken de izafi olarak zararı az olanı seçmek esastır.

En yaygın genelleme hataları, kudsiyete ve imtisale olan taalluklarından dolayı ayet, hadis ve alimlerin sözlerinin her zaman ve duruma uygulanmasından doğan hatalardır. O kadar ki bir din büyüğünün ve hürmete şayan bir zatın bir zamanlar belli bir duruma istinaden söylemiş olduğu bir söz zamanımıza taşınmakta ve her duruma teşmil edilip akılları susturmak için delil olarak kullanılmaktadır. Halbuki Resulullah bile mesela öpmenin urucu bozup bozmayacağı hakkında soru soran kişilere farklı zamanlarda, soruyu soranların durumlarına uygun olarak, farklı cevaplar vermiştir. Zaten o yüzden hak taaddüt edebilir ve aynı durumla alakalı zıt hükümler içermelerine rağmen (kan akmasının veya namahremle temasın abdesti bozup bozmaması gibi) birçok mezhep hak mezhep olarak telakki edilmiştir.

Aslında bu somut farklılıklar arkasındaki soyut birlik, dinde maslahatın ve kolaylığın esas olması ve bu esasın ‘hüküm ekseriyete göredir’ prensibi doğrultusunda farklı yerlerde farklı şekillerde tezahür etmesidir. Yani belli bir durumun farklı bakış açılarıyla farklı tarzlarda genelleştirilmesidir. Burada maslahatı gözetme ve kolaylaştırmada birlik, uygulamada ise durumların farklılığından kaynaklanan farklılık vardır. Hale uygun bu yaklaşım hikmet, tek tipçi bir yaklaşımla genelleme ise hikmeti iptaldir. Determinizme meyyal ve basitliğe meftun mütehakkim zihinler bu değişik renkleri kabulde zorlanacaktır. Hatta her istidatlı kişi sorumluluğunu alarak kendi durumu için hüküm çıkarabilir, ancak bunu genelleyemez: “Her müstaid, nefsi için içtihad edebilir, teşri’ edemez.”23

Bediüzzaman, “Hak bir olur. Nasıl böyle dört ve on iki mezhebin muhtelif ahkâmları hak olabilir?” sorusuna, su örneği ile şu cevabı verir: “Bir su, beş muhtelif mizaçlı hastalara göre nasıl beş hüküm alır. Şöyle ki: Birisine, hastalığının mizacına göre su ilâçtır; tıbben vâciptir. Diğer birisine, hastalığı için zehir gibi muzırdır; tıbben ona haramdır. Diğer birisine az zarar verir; tıbben ona mekruhtur. Diğer birisine zararsız menfaat verir; tıbben ona sünnettir. Diğer birisine ne zarardır, ne menfaattir; âfiyetle içsin, tıbben ona mübahtır. İşte hak burada taaddüt etti. Beşi de haktır. Sen diyebilir misin ki, ‘Su yalnız ilâçtır, yalnız vâciptir, başka hükmü yoktur’? İşte bunun gibi, ahkâm-ı İlâhiye, mezheplere hikmet-i İlâhiyenin sevkiyle, ittibâ edenlere göre değişir. Hem hak olarak değişir ve herbirisi de hak olur, maslahat olur.” 24

Görüldüğü gibi, temel mahiyeti aynı kaldığı halde su, kullanıldığı yere bağlı olarak farklı hükümler alır. Su hakkındaki hükmü bire indirip bunu genellemek fikir ayrılıkları ve büyük bir kargaşa yaratacaktır. Hakikatlerin izafi değil sabit olarak görülmesi ve mezhep taassubundan kaynaklanan genelleme de mezhepler arası çatışmalara sebep olur: Derd ile dermanlar, taaddüdü [adetlenme, çok olma] hak olur, hak da taaddüd eder. Hâcât [ihtiyaçlar] ve ağdiyenin [gıdalar] tenevvüü [çeşit çeşit olması] hak olur, hak da tenevvü eder [çeşitlenir]. İstidat, terbiyeler tekessürü [çoğalmahak olur; hak da tekessür eder [çoğalır]. Bir madde-i vâhide [tek bir madde], hem zehir ve hem panzehir. İki mizaca göre mesâil-i fer’îde [öze değil teferruata dair meselelerhakikat sabit değil; izafî [göreceli] ve mürekkep [terkip edilmiş, bileşik]. Mükellefîn [mükellef olan] mizaçlar ona bir hisse verip ona göre ederek tahakkuk [gerçekleşme] ve terekküp [birleşme], her mezhebin sahibi mühmel [boşlanmış] mutlak [ıtlak olunmuş, sınırları belirlenmemiş] hükmeder. Mezhebinin hududu tayinini, bırakır temayül-ü mîzaca [mizacın eğilimi]. Taassub-u mezhebî [mezhep taassubu] tâmime [genellemeye] sebep olur. Tâmimin iltizamı [genellemeye taraf çıkılması] sebep olur nizâa [çekişme, anlaşmazlık].” 25

20 Nursi, B. S., Mektubat, Hakikat Çekirdekleri No. 73, Envar Neşriyat, İstanbul, 1998, s. 465.

21 U.S. National Institutes of Health, National Cancer Institute, http://www.cancer.gov/cancertopics/smoking.

22 Nursi, B. S., Mektubat, 12. Mektup, Envar Neşriyat, İstanbul, 1998, s. 43.

23 Nursi, B. S., Mektubat, Hakikat Çekirdekleri No. 24, Envar Neşriyat, İstanbul, 1998, s. 462.

24 Nursi, B. S., Sözler, 27. Söz, Hatime, Envar Neşriyat, İstanbul, 1998, s. 485.

25 Nursi, B. S., Sözler, Lemeat, Envar Neşriyat, İstanbul, 1998, s. 710.

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )