Nurdan Haber

“Vesveselere karşı her Müslümana Risale-i Nur’u tavsiye ediyorum”-2

“Vesveselere karşı her Müslümana Risale-i Nur’u tavsiye ediyorum”-2
15 Nisan 2018 - 11:10

BİTLİS – ​Çağın önemli müceddidlerinden biri olan Üstad Bediüzzaman Said Nursi hakkında önemli tespitlerde bulunan bölgenin tanınmış âlimlerinden Molla Muhammed Beşir Varol, vesveselere karşı her Müslümana Risale-i Nur’u tavsiye ettiğini belirtti.

 

“Üstad Bediüzzaman izzette önem veriyordu. İslam âlimleri böyle olmaları gerekiyor”

Üstad Bediüzzaman’ın iman izzetine çok önem verdiğinin altını çizen Varol, yaşantısıyla ve duruşuyla İslam’ın izzetini ve İslam âlimlerinin izzetini muhafaza ettiğine dikkat çekerek, İslam âlimlerinin böyle olmaları gerektiğini ifade etti.

Varol, “Üstad Bediüzzaman izzette, iman izzetine çok önem veriyordu. Ruhu çok azizdi. Rus Harbi’nde esirken, Rus komutana geçerken bütün esirler ayağa kalkıyor. Ama Bediüzzaman ayağa kalkmıyor. Bediüzzaman Rus komutana, ‘Bir İslam âlimi, bir kâfirin karşısında ayağa kalkamaz.’ diyerek, izzetini muhafaza etmiştir. İslam ulemasının izzetini korudu. Birçok yerde üstad bu imanı izzeti korumuş ve muhafaza etmiştir. İslam âlimleri böyle olmaları lazım ve arihte de hep böyle olmuşlardır. İbni Teymiye’ler gibi. O günkü sultanlar, onlara çok eziyet etmiş, zindanlara atmışlar. İstemişlerdir ki onlara baş eğsin. Ama bir türlü onlara baş eğmemiş ve hakkı dobra dobra söylemiştir. İşte o şekilde İslam âlimlerinin izzetini muhafaza etmişlerdir. İmam Nebevi gibi, İzzettin bin Abdüsselam gibi, İmam Ahmet gibi, Said bin Cübeyr gibi, Üstad Bediüzzaman Elhamdülillah bunlardan biridir. Seyyid Kutup, Hasan El Benna gibi. Bu tür âlemlerin vasıtasıyla bu ümmet ayakta kalabilmiş ve bu din muhafaza edilmiştir. Her gün zalimlere dört köşe olanlar, zalimlerden korkanlar, hiçbir zaman İslam âleminin kimliğini kazanamamışlar. Hiçbir zaman da ümmete bir izzet getirememişler.” ifadesini kullandı.

“Üstad Bediüzzaman hakkı dobra dobra söylemeye talipti”

“Üstad Bediüzzaman hakkı dobra dobra söylemeye talipti. Her meydanda, nerede hakkı söylemeyi icap etmişse en tehlikeli zalimlere karşı, hakkı dobra dobra söylüyordu.” diyen Varol, sözlerine devamla, “‘Hazreti Peygamberin bu hadisinden cesareti almıştı. ‘Şehitlerin en efdalı Hamza’dır. Zalim sultana karşı hakkı dobra dobra söyleyendir.’ Üstad Bediüzzaman hayatında hiçbir zaman hakkı gizleyememiştir. En tehlikeli yerlerde bile hakkı dobra dobra söylemiştir.” dedi.

Varol, üstad Bediüzzaman’ın ihlas yönüne de dikkat çekerek, Üstad Bediüzzaman ihlasa çok önem verdiğini, İhlas Risalesini okuyanlar, üstadın ne kadar ihlası tavsiye ettiğini göreceklerinin belirtti.

“Üstad Bediüzzaman ümmetin maslahatına çok önem veriyordu”

Üstad Bediüzzaman’ın ümmetin maslahatına çok önem verdiğine dikkat çeken Varol, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üstad Bediüzzaman ümmetin maslahatın da çok önem veriyordu. O da ‘Ümmetin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir.’ hadisinden ders almıştı. Âlimin en başta vazifesi ümmetin derdiyle dertlenmektir. Çünkü Peygamber Efendimizin en önemli vazifesi ümmettin derdiyle hep dertleniyordu. Kendini aç bırakıp, onları tok ediyordu. Her tehlikede en önde o koşuyordu. Bütün enbiyalar böyleydi. İşte gerçek Enbiyaların, gerçek varisleri böyledir. Onlar, hep ümmetin derdiyle dertleniyorlar. Mesela baktı ki Kürt halkı, bölgemizde çok cehalet yaygındır. Onlar, bu cehalet yüzünden çok şeylerden mahrum kalıyorlar. Çok geri kalıyorlar. Üstad Bediüzzaman, ilk başta bu halkın, bu milletin ayağa kalkması için ve onları ileriye götürebilmesi için, diğer milletlerden geri kalmamaları için, ilk başta Medresetüzzehra kurmayı kafasına koymuş ve onun için İstanbul’a gitmiş. İstanbul’a gitmiş Medresetüzzehra için çapalamış. Her şeyden fazla kendi milletinin, halkının, maslahatını istemiş. İslam âlimleri böyle olmaları lazımdır. Kendi halklarına, Resulüllah’ın ümmetine, Müslümanlara sahip çıkmazsalar, kim sahip çıkacak? Peygamberlerin, evliyaların en başta görevleri budur. Ama maalesef âlimlerimizin birçoğu böyle halka, Müslümanlara, ümmete sahip çıkmadılar. İslam memleketlerine sahip çıkmadılar. Yeterince onlar için kendini tehlikeye atmadılar. Tehlikeyi göze almadılar. Birçok basit şeylere, bir kaç kuruş paraya tenezzül ettiler. Ümmet de işte bu hale geldi.”

“Üstad Bediüzzaman eğitime çok önem veriyordu”

Üstad Bediüzzaman’ın eğitime verdiğini vurgulayan Varol, “Üstad Bediüzzaman eğitime çok ehemmiyet ve önem veriyordu. Kürtlerin o aşiretlerini, kabilelerini, köylerini gezmiş. Onlara anlatmış, izahat yapmış. O zamanki siyaseti, şeriatı, ahkâmları, A’dan Z’ye kadar ne varsa o zaman ki Müslümanlara anlatıyordu. Sadece namazı değil, ümmet nasıl aziz olur, tekrar nasıl eski gücüne kavuşuyor, nasıl ayağa kalkar, her konuyu Müslümanlara izahat ediyordu. En ücra köylere bile gidiyordu. Onlara anlatıyor, uyandırıyordu ve onları aydınlatıyordu. Dert ediniyordu. Eğer bu şekil Seydalarımız, âlimlerimiz köy köy, ev ev gezmeseler, insanlara anlatmazsalar, bu zamanın asrını, bu zamanda ne gerektiğini Müslümanlar nasıl ayağa kalkacak?  Bu zamanki hastalıklar, bu zamanın ki sorunlara cevap verilmezse bu ümmet nasıl ayağa kalkar? İşte herkes Üstad Bediüzzaman gibi bu işi, bu meseleyi dert etseydi, ümmetin terbiyesini, eğitimini dert etseydi, şu anda ümmet böyle perişan olmazdı.” dedi.

“Üstad Bediüzzaman tebliğe çok önem veriyordu, hiçbir şey onu tebliğden alıkoyamıyordu”

Son olarak Üstad Bediüzzaman’ın tebliğe verdiği öneme değinen Varol, hiçbir şeyin üstadı tebliğden alıkoyamadığını belirtti.

Varol, “Üstad Bediüzzaman tebliğe çok önem veriyordu. Sürgün ediyorlardı bir dağ başına, bir köye, Kastamonu’nun köylerine. Onu zindanlarda tek hücreye atıyorlardı. Ama bir türlü onu, ümmeti aydınlatmaya ve tebliğ etmekten alıkoyamıyorlardı. Mutlaka bir yolunu bulup, kendi mesajlarını, İslam davasını ümmete ulaştırıyordu. Aklını çalıştırıp bir yolunu buluyordu. Hiçbir şey onu tebliğden alıkoyamıyordu. Cezaevlerinde kâğıt olmadığı için sigara paketlerinin üzerinde mektuplarını yazarak, bir şekilde dışarıdakilere ulaştırıyordu. Müslümanlar işte bu şekilde olmaları lazımdır. Şu an her şey serbest ama biz aciziz ki gidip bir arkadaşımızı, bir komşumuzu ziyaret edip de İslam davamızı onlara anlatmıyoruz. Biz nasıl bu şekilde iflah oluruz? Bu şekilde nasıl bu küfre karşı galip gelebiliriz? Müslümanlar büyük zatlardan ve büyük üstadlardan ders almaları lazım. Sadece üstadın ve zatların eserlerini okumak yetmiyor onunla amel etmek lazım. Müslümanlar böyle büyük zatlardan, büyük üstadlardan ders almaları lazım. Üstadın hayatını okumak, sadece okumak için değil, bununla amel etmek lazım. Şu an biz gece gündüz Allah’ı övsek, ama Allah’ın Kur’an’ına göre hareket etmezsek, amellerimizi, hayatımızı, hareketimizi Kur’an’a göre ayarlamazsak bu bizi kurtarmaz. Hazreti Peygamber’i sürekli methetsek, ama sünnet-i seniyyesine tabi olmazsak, o bizi kurtarmaz. Üstad çok âlimdi, çok büyüktü, rehberdi desek ama hayatımızda Risale-i Nur’u tatbik etmezsek, üstadın yaptığı tebliği gece gündüz tebliğ etmezsek, o övgüler bize bir fayda getirmez. Böyle kuru kuru övgüler boştur. Eğer yaşarsak, işte o zaman değer kazanıyor. İnsan övdüğü insana tabi olsun. Ona uysun, hayatını ona göre ayarlasın.” şeklinde konuştu.

(Şükrü Tontaş) 

 

 

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )