Nurdan Haber

Kuyu hikayesinden alınacak dersler 2

Kuyu hikayesinden alınacak dersler 2
09 Mayıs 2018 - 11:30

Nurdanhaber – Prof. Dr. Sıtkı GÖKSU

Ey nefsim! Ve ey nefsimle beraber bu hikâyeyi dinleyen adam! Eğer bedbaht-talihsiz kardeş olmak istemezsen ve bahtiyar-talihli kardeş olmak istersen,

Kur’ân’ı dinle ve hükmüne itaat et. Ve ona yapış ve hükümlerini uygula.

Şu temsili hikayede olan hakikatleri eğer anladınsa, dinin, dünyanın, insanın ve imanın gerçeğini ona uygulayabilirsin.

Mühimlerini-değeri çok fazla olanlarını ben söyleyeceğim; incelerini sen kendin çıkar.

İşte, bak: O iki kardeş ise, biri imanlı insanın ruhu ve salih insanın kalbidir. Diğeri inkar eden insanın ruhu ve günahkar insanın kalbidir.

Ve o iki yoldan sağ ise, Kur’ân ve iman yoludur. Sol ise, isyan ve küfür yoludur.

Ve o yoldaki bahçe ise, insan toplumu ve insanlık medeniyeti içinde geçici toplum hayatıdır ki, içinde hayır ve şer, iyi ve fena, temiz ve pis şeyler beraber bulunur. akıllı odur ki, “Huz mâ safâ, da’ mâ keder” (Duru ve saf olanı al, karışık ve bulanık olanı bırak. Bu kuralla ilgili ayet A’raf 7) kaidesine göre davranır, kalp rahatlığı, huzuru ile gider.

Ve o sahrâ-meydan ise, şu arz ve dünyadır.

Ve o arslan ise, ölüm ve eceldir.

Ve o kuyu ise, insan bedeni ve ömür süresidir.

Ve o altmış arşın derinlik ise, ortalama ömür süresi ve çoğunlukla yaşanılan ömür süresi olan altmış seneye işarettir.

Ve o ağaç ise, ömür süresi ve hayat için lüzumlu olan maddedir.

Ve o iki siyah ve beyaz hayvan ise gece ve gündüzdür.

Ve o ejderha ise, ağzı kabir olan kabir yolu ve ahirete bakan kemerdir. Fakat o ağız, mümin için, zindandan bir bahçeye açılan bir kapıdır.

Ve o zararlı böcekler ise, dünyadaki musibetlerdir. Fakat, mümin için, gaflet uykusuna dalmamak için tatlı Allah’ın uyarıları ve sonsuz merhamet sahibi Allah’ın iltifatları hükmündedir.

Ve o ağaçtaki yemişler ise, dünyevî nimetlerdir ki, Cenâb-ı Kerîm-i Mutlak, onları âhiret nimetlerine bir liste, hem hatırlatıcı, hem benzerleri, hem Cennet meyvelerine müşterileri davet eden numuneler şeklinde yapmış.

Ve o ağacın, birliğiyle beraber muhtelif başka başka meyveler vermesi ise,

kudret-i Samedâniyenin mührüne ve rubûbiyet-i İlâhiyenin damgasına ve saltanat-ı Ulûhiyetin nişanına işarettir.

Çünkü birtek şeyden herşeyi yapmak, yani, bir topraktan bütün bitkiler ve meyveleri yapmak,

hem bir sudan bütün hayvanları yaratmak,

hem basit bir yemekten bütün hayvanın organlarını icat etmek;

bununla beraber her şeyi bir tek şey yapmak, yani, canlıların yediği çeşit çeşit gıdalardan o canlıya özel et yapmak, bir basit cilt-deri dokumak gibi sanatlar, Zât-ı Ehad-i Samed olan Sultan-ı Ezel ve Ebedin özel mührüdür, özel damgasıdır, taklit edilmez bir nişanıdır.

Evet, bir şeyi her şey ve her şeyi bir şey yapmak, her şeyin Yaratanına has ve her şeye gücü yeten sonsuz kudret sahibi Allah’a mahsus bir nişandır, bir delildir.

Ve o tılsım ise, iman sırrıyla açılan yaratılış gayesinin sırrıdır. Ve o anahtar ise, (Ey Kendisinden başka ilâh olmayan Allah!) (“Allah Teâlâ ki, Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Hayy Odur (Hayatı ezelî ve ebedî olan ve bütün varlıklara hayat veren Odur). Kayyum Odur (Bizzat kâim olan Odur. Varlığı sonsuza kadar devam eder, bütün varlıklar Onunla ayakta durur ve varlıkları Onunla devam eder).” Bakara Sûresi, 2:255.) ifadeleridir.

Ve o ejderha ağzı bahçe kapısına dönüşmesi ise işarettir ki, kabir, hak yoldan sapmış ve isyan içinde olan kişiler için yalnızlık ve unutulmuşluk içinde zindan gibi sıkıntılı ve bir ejderha karnı gibi dar bir mezara açılan bir kapı olduğu halde,

Kur’ân ve iman ehli için, dünya hapsinden baki bostana ve imtihan meydanından Cennet bahçelerine ve hayatın zorluğundan rahmet-i Rahmân’a açılan bir kapıdır.

Ve o vahşi arslanın dahi dost bir hizmetçiye dönmesi ve boyun eğen bir at olması ise, işarettir ki, ölüm, inançsız kimseler için, bütün sevilenlerden üzücü bir sonsuz ayrılıktır.

Hem kendi aldatıcı dünya cennetinden çıkarılma ve kovulma ve ürküntü ve yalnızlık içinde mezar hapsine girme ve hapistir.

Ehl-i hidayet ve ehl-i Kur’ân için, öteki âleme gitmiş eski dost ve ahbaplarına kavuşmaya vesiledir. Hem hakikî vatanlarına ve ebedî makam-ı saadetlerine girmeye vasıtadır.

Hem dünya hapsinden Cennet bahçelerine bir davettir.

Hem Rahmân-ı Rahîmin ihsanından, kendi hizmetine karşılık ücret almaya bir nöbettir.

Hem hayat görevinin zorluklarından bir terhistir. Hem Allah’a kulluk ve imtihanın eğitim ve emirlerinden bir paydostur.

Sonuç olarak:: Her kim geçici dünya hayatını esas maksat yapsa, zahiren bir cennet içinde olsa da, manen cehennemdedir.

Ve her kim sonsuz ahiret hayatına ciddi yönelmiş ise, dünya ve ahiret mutluluğuna erişir. Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da, dünyasını Cennetin bekleme salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, dayanır, sabır içinde şükreder.

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )