Nurdan Haber

Risâle-i Nur Okumak; Ama Nasıl?

Risâle-i Nur Okumak; Ama Nasıl?
16 Aralık 2016 - 12:15

İSTANBULDA MEDRESELERİN İLİMDE İLERİ GİTMEMESİNİN BİR SEBEBİ;

Ve mantiki bürhanlarla ilmi hüccetler içinde hakikat-ül hakaika yol açmış olan risale-i nurun talebelerinde iman-ı tahkiki yolunun bir cadde i kübra-yı Kuraniye olarak bütün Anadolu’da, alem-i İslam ve insaniyette tezahür etmesi ve bürhanlarla, hüccetlerle dine muhalif ve itikada zıt bütün cereyanları ilzam ve ıskat ettirmeye kâfi delaili camii olduğu apaçık bir hakikat iken, risale-i nurun bu ilmi kuvveti öne çıkması elzem iken ve düşmanları birden bire mağlup etmesi beklenirken onun bu özelliğinden ziyade, yine Nurlardan kuvvet alan cemaat manası ve dinsizliğe karşı o cihetteki mukavemeti bir derece daha ziyade öne çıkmış. Kuran doğrudan doğruya kendini kendini müdafaa edecek hakikatına bir yönü ile belki bir derece perde olmuş,

“Elde Kur’an gibi bir mu’cize-i bâki varken, başka bürhan aramak aklıma zaid görünür.
Elde Kur’an gibi bir bürhan-ı hakikat varken, münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?” (Sözler, 25. Söz..)

diyen parlak mesleğin tesirinden ziyade bir derece tedrici tesiri olan cemaatın mukavameti tarzı görülüyor.

Sebeblerini tetkik ettiğimizde DİKKAT, VE TEFEKKÜR VE DEVAMLI OLARAK MÜSAIT VAKİTLERİMİZİ BOŞA GEÇİRMEDEN OKUMAK VE YAZMAK en mühim bir vazifemiz olduğu halde, bize yapılan telkinlerle “aklınız istifade etmese kalbiniz feyz alır, ruhun gıdalanır” gibi belki yeniler için medar-ı şevk olacak bir kısım telkinlerle tahkikten taklid yoluna girmişiz.

Risale-i nurun ismi hakim ve rahime mazhariyet veçhesini, akıl midesine girdikten sonra sair letâife derecatına göre dağılacağını vs Üstad’ın bu konuda nazara verdiği “fakat gazete gibi okumayınız,” dikkatle, teenni ile yavaş yavaş, anlayarak, tefekkürle, tekrar be tekrar, nefsimize hitaben okumamız gerektiğini telkin eden ifadelerini saff-ı evvel nur talebelerin Barla lahikasında mevzuları hülasa eden mektuplarda görülen merak ve şevk ve istifadelerini adeta zaman-ı mazideki hulusiler, sabriler, sıddık Süleyman’lar, hacı hafızlar, husrevler, refetler, rüşdüler, tahirler, Zübeyirler vs gibi zevat-ı muhterem ve muazzeze bırakmışız.

Şimdi biz inşallah Üstadımızın proğramını anlamak ve yaşamak için zihnimizin, bütün letaif ve duygularımızın, istidat ve kabiliyetlerimizin en son enerji ve kuvvetlerini sarf edeceğiz. Zinde bir zihinle gaflet esbabından tecerrüd ederek, maddiyattan ve masiyetten, dünyevi meşgalelerin çokluğundan darlaşan akılları yeniden nurlandıracağız. Kalbimizin safvetini tam temin eden Kurani tefekkürle, nurlardaki manaları taze ve turfanda olarak alacağız. İnşallah! Vakit, zaman, istidat, kabiliyet, zihin, nefis ve nefesimizi Nur-u kuran yolunda harcayarak Risale-i nurun parlak manalarını lisan hal ve kalimizle, kalb ve ruhumuzla aleme ilan edeceğiz inşallah! Şimdi Nurlardan risale-i nuru nasıl okumalıyız diye sualimize ve konumuza cevaplar:

(ÇOK MÜHİM)
…………………. İstanbul’a geldim, gördümki; sair şuabâta nispeten medaris terakki etmemiştir. Bunun da sebebi; kitaba nazarla istinbat-ı mesele etmek olan isti’dadı, meleke-i ilim yerinde ikame olunmuş. Ve talebelerde adem-i münazara ve sual ve cevap sebebiyle; şevksizlik ve melekesizlik ve atalet gibi bazı hali intac etmiş. Sair müntic-i taaccüb ve hayret olan ulum-u ekvân; veya eğlence ile vakit geçirmeyi müntic olan fünun-u hevesat; ve lezzat-i hakikiyeyi mutazammın olan ulûm-u maksud u bizzat gibi, ulum-u ilahiye tahsil olunmaz. Bunun da, ya bir himmet-i ali veya bir tevağğul-u tam veya müsabakayı müntic olan sual ve cevap gibi bir şevk-i kasrî ve haricî lâzımdır. Veyahud Taksim-ül a’mal kaidesine tatbîkan herbir talebenin isti’dadına göre bazı fünûn ile tevağğul etmeli. Tâ mütehassıs olsun, sathî olmasın. Zîrâ her ilmin bir suret-i hakîkiyesi var. Meleke olmadığı vakit, bazı tarafı nakıs olan sûretlere benzer.

BUNUN DA ÇARESİ: Ona müstaid olan bir fenni esas tutmalı. Ve buna münasib fünûnu; her birinden birer fezleke alınmalı ve o fenn, esasın suret-i hakikîsini mütemmim ittihaz etmelidir.

Zira herbir fezleke, bir sûret-i müstakilleyi teşkil etmiyor. Lâkin bir suret-i esasiyeyi tekmil edebilir.

Ey sözümü işiten talebe-i ulûm! Mektepliler gibi -ki onlar nakıs olan seleflerine hayr-ul halef olmuşlar- çalışalım ki; evc-i kemâle vasıl olan seleflerimize hayr-ul halef olalım!..

(Asar ı bediiyye s-435.)

Risale-i Nur’u Nasıl Okumalıyız?
(ANLAYARAK OKUMAK)

1- Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan; bu zamanın mühim, hakikatlı bir âlimi olabilir. (Lemalar s168)

( YAVAŞ YAVAŞ OKUMAK)

2-Bu cildde az ve sair altı cild-i âherde masumların ve ihtiyar ümmilerin yazılarının tashihinde çok zahmet çektim; vakit müsaade etmiyordu. Hatırıma geldi ve manen denildi ki: Sıkılma! Bunların yazıları çabuk okunmadığından, acelecileri yavaş yavaş okumağa mecbur ettiğinden, Risale-i Nur’un gıda ve taam hükmündeki hakikatlarından hem akıl, hem kalb, hem ruh, hem nefis, hem his, hisselerini alabilir. Yoksa yalnız akıl cüz’î bir hisse alır, ötekiler gıdasız kalabilirler. Risale-i Nur, sair ilimler ve kitablar gibi okunmamalı. Çünki ondaki iman-ı tahkikî ilimleri, başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok letaif-i insaniyenin kut ve nurlarıdır.

Elhasıl: Masumların ve ümmi ihtiyarların noksan yazılarında iki faide var:

( TEENNİ VE DİKKATLA OKUMAK)

Birincisi: Teenni ve dikkatle okumağa mecbur etmektir.

İkincisi: O masumane ve hâlisane ve samimî ve tatlı dillerinden, derslerinden Risale-i Nur’un şirin ve derin mes’elelerini LEZZETLİ bir HAYRETLE DİNLEMEK ve ders almaktır.

(Emirdağ-1 s.65)

( CİDDİ İHLAS ILE İSTİMAL)

3-Ulûm-u imaniye, hususan doğrudan doğruya İHTİYACA binaen ve yaralarına devaen Kur’an-ı Hakîm’in esrarından manevî ilâçlar alınsa ve tecrübe edilse; elbette o ulûm-u imaniye ve o edviye-i ruhaniye, ihtiyacını hissedenlere ve ciddî ihlas ile istimal edenlere yeter, kâfi gelir. (Mektubat s.358)

(AKIL MİDESİNE GİRMEK)

4- Hem iman yalnız ilim ile değil, imanda çok letaifin hisseleri var. Nasılki bir yemek mideye girse, o yemek muhtelif a’saba, muhtelif bir surette inkısam edip tevzi olunuyor. İlim ile gelen mesail-i imaniye dahi, akıl midesine girdikten sonra, derecata göre ruh, kalb, sırr, nefis ve hâkeza letaif kendine göre birer hisse alır, masseder. (Mektubat)

(GAZETE GİBİ OKUMAMAK)

5-Aziz kardeşlerim!
O gece benden sual ettiniz, ben cevabını vermedim. Çünki mesail-i imaniyenin münakaşa suretinde bahsi caiz değildir. Siz münakaşa suretinde bahsetmiştiniz. Şimdilik münakaşanızın esası olan üç sualinize gayet muhtasar bir cevab yazıyorum. Tafsilini, eczacı efendinin isimlerini yazmış olduğu Sözler’de bulursunuz. Yalnız, kader ve cüz’-ü ihtiyarîye ait Yirmialtıncı Söz hatırıma gelmemişti, size söylememiştim, ona da bakınız, fakat gazete gibi okumayınız. Eczacı efendinin o Sözler’i mütalaa etmesini havale ettiğimin sırrı şudur ki: O çeşit mes’elelerdeki şübheler, erkân-ı imaniyenin za’fından ileri geliyor. O Sözler ise, erkân-ı imaniyeyi tamamıyla isbat ederler.

(Mektubat s.42)

(TEENNİ İLE MÜTALAA)

6-Bu risale benim nazarımda çok mühimdir. Çünki, içinde çok mühim ve ince olan esrar-ı imaniye inkişaf ediyor. Bu risaleyi anlayarak okuyan adam imanını kurtarır inşâallah. Maatteessüf ben burada kimse ile görüşemediğimden, kendime tebyiz edip yazdıramadım. Bu risalenin kıymetini anlamak istersen, başta bulunan İkinci ve Üçüncü Meyve’yi ve âhirdeki hâtimeyi ve hâtimeden iki sahife evvelki mes’eleyi evvelce dikkatle okuduktan sonra tamamını teenni ile mütalaa eyle!..ŞUALAR 2. Şua

(TEKRAR MÜTALAA İLE İZDİYADINA ÇALIŞMAK)

7-Ey şu risaleyi insaf ile mütalaa eden kardeş! Deme, niçin bu “Onuncu Söz”ü birden tamamıyla anlayamıyorum ve TAMAM ANLAMADIĞIN İÇİN SIKILMA Çünki İbn-i Sina gibi bir dâhî-yi hikmet,

اَلْحَشْرُ لَيْسَ عَلٰى مَقَاي۪يسَ عَقْلِيَّةٍ

demiş. “İman ederiz, fakat akıl bu yolda gidemez” diye hükmetmiştir. Hem bütün ülema-i İslâm: “Haşir, bir mes’ele-i nakliyedir, delili nakildir. Akıl ile ona gidilmez.” diye müttefikan hükmettikleri halde, elbette o kadar derin ve manen pek yüksek bir yol; birdenbire bir cadde-i umumiye-i akliye hükmüne geçemez. Kur’an-ı Hakîm’in feyziyle ve Hâlık-ı Rahîm’in rahmetiyle, şu taklidi kırılmış ve teslimi bozulmuş asırda, o derin ve yüksek yolu şu derece ihsan ettiğinden bin şükür etmeliyiz. Çünki imanımızın kurtulmasına kâfi gelir. Fehmettiğimiz miktarına memnun olup tekrar mütalaa ile izdiyadına çalışmalıyız.

(10. Söz, hatime)

( OKUNAN KONUYA BÜTÜN OLARAK BAKMAK)

8-Ey aklı hüşyar, kalbi müteyakkız arkadaş! Eğer şu Yirmiikinci Söz’ün başından buraya kadar fehmetmişsen, Oniki Lem’ayı birden elinde tut. Binler elektrik kuvvetinde bir sirac-ı hakikat bularak, Arş-ı A’zamdan uzatılıp gelen âyât-ı Kur’aniyeye yapış. Burak-ı tevfike bin, semavat-ı hakaikte uruc et, arş-ı marifetullaha çık…

اَشْهَدُ اَنْ لآَ اِلٰهَ اِلآَّ اَنْتَ وَحْدَكَ لاَ شَر۪يكَ لَكَ

de. Hem

لآَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَحْدَهُ لاَ شَر۪يكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ يُحْي۪ى وَ يُم۪يتُ وَ هُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَ هُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

diyerek, bütün mevcudat-ı kâinatın başları üstünde ve mescid-i kebir-i âlemde vahdaniyeti ilân et… (Sözler, 22. Söz hatime)

Risalenin başından şuraya kadar bütün şu’leleri, şuaları, lem’aları, nurları, ziyaları nazara topla; birden bak. Baştaki dava, şimdi kat’î netice olarak, yani

قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ اْلاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰٓى اَنْ يَاْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا اْلقُرْاٰنِ لاَ يَاْتُونَ بِمِثْلِه۪ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَه۪يرًا

i yüksek bir sadâ ile okuyup ilân ediyorlar.

(25. Söz hatimesinden s.444)

(ZİHNİ SAFİ BIRAKMAK GILL U GIŞTAN AZADE OLMAK)

9-Benim Hâlık-ı Rahîm’im o tecridi, benim hakkımda bir azîm rahmete çevirdi. Zihnimi safi bırakıp, gıll u gıştan âzade olarak Kur’an-ı Hakîm’in feyzini olduğu gibi almağa vesile etti

(Mektubat s.47)

(DİKKAT)

10-EVET NAZLANAN VE İSTİĞNA GÖSTEREN NAZENİNLERİN MEHİRLERİ DİKKATTİR. Ve menzilleri dahi kalbin süveydasıdır. Bunlara giydirdiğim elbise, zamanın modasına muhaliftir. (Asar ı bediiyye s.220)

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )