Eski bakan Sarı “Yalan söylüyorlar ve bu yalanı söylerken de dağıttıkları broşürlerde, kitapçıklarda parti logolarını kullanmıyorlar.” dedi.

Yalan söylüyorlar ve bu yalanı söylerken de dağıttıkları broşürlerde kitapçıklarda parti logolarını kullanmıyorlar.

Betül Soysal Bozdoğan: CHP’nin kampanya sürecindeki stratejisini nasıl yorumlamalıyız, neden gerçek dışı söyleme başvuruyorlar?

Ben çok kez seçim kampanyasında bulundum ve sahaya indim. Hiçbir seçimde 2010 referandumu dahil bu seçimde olduğu kadar yalanın pompalandığını görmedim. İnanılmaz bir yalan kampanyası yürütülüyor şu anda. Bu kampanya maalesef vatandaşımızın kafasını karıştırmak için, özellikle doğru bildiğinden de şaşırtmak için ve kendi taraflarına çekmek için yürüttükleri bir kampanya. Bu kadar yalanın ve bu kadar yanlış bilginin sahada dolandığı bir kampanya sonrasında 16 Nisan’da Allah’ın izniyle evet çıkacak. 17 Nisan’da bu yalanların hiçbiri gerçekleşmediği zaman bunu söyleyenler vatandaşlarımızın yüzüne nasıl bakacak. 18 yaşında milletvekili olup 2 yıl maaş alıp hayatı boyunca yan gelip yatacakları söyleniyor. Böyle birşey tabiî ki yok. Yalan söylüyorlar ve bu yalanı söylerken de dağıttıkları broşürlerde kitapçıklarda parti logolarını kullanmıyorlar.

Avrupa’da yürütülen hayır kampanyasını ve Türkiye’deki muhalefetin argümantasyon olarak zayıf kalması dolayısıyla Avrupa’nın bu işin içine girdiği iddialarına ne dersiniz?

1923 yılında Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle birlikte rejim tartışması artık bitmiştir.

Bu Anayasa değişikliği teklifi ile birlikte bir yönetim sistemi değişecek. 1923 yılında Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle birlikte rejim tartışması artık bitmiştir. Biz burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin nasıl yönetilmesi gerektiği ile ilgili vatandaşlarımızdan görüş alacağız. Avrupa bunu neden istemiyor? Çünkü Avrupa’da biliyor ki bu sistem kriz üretiyor ve Türkiye’yi zayıflatabiliyor. Bu da Türkiye’yi Batı’nın arka bahçesi yapabiliyor. Ancak büyüyen ve güçlenen bir Türkiye ne yapıyor? Avrupa’ya diyebiliyor ki, ben kendi kaynaklarımı kendim kullanacağım, sınırımın güvenliğini ben kendim sağlayacağım, Kıbrıs meselesinde masaya oturacağım, Afrika’da, Çin’de ticaret yapacağım. Rusya ile ilişkilerimi geliştireceğim… tüm bunları söylediği zaman, Türkiye bölgesinde ve dünyada lider konumuna gelen bir ülke olarak büyümeye devam ettiği zaman bunlardan rahatsız olan bir Avrupa görüyoruz. Hollanda’da, Almanya’da ve son olarak İsviçre’de olan olaylar vatandaşlarımızın akın akın sandığa gitmesine sebep oluyor.

Avrupalı liderlerin Papa Francis etrafında toplandığı bir fotoğraf var gündemimizde. Özellikle İslamofobi’nin ve Türkofobi’nin yükselişe geçtiği dönemde Avrupa’da gelinen noktda da din-devlet ilişkilerini ironik olarak görüyoruz. Bu fotoğraf bize ne söylüyor?

 İslam karşıtlığını kullanarak Avrupa Birliğini mi ayakta tutmaya çalışıyorlar zaman içinde göreceğiz

Bu bize Avrupa’nın iki yüzlülüğünü ve çifte standartını gösteriyor. İfade özgürlüğüne sahip çıktığını söyleyen bu ülkeler Türkiye ya da herhangi bir İslam ülkesi sözkonusu olduğu zaman şeriattan, padişahlıktan, halifelikten bahsediyorlar ve sayın Cumhurbaşkanımız üzerinden bir kara propaganda yaparak sokak gösterilerinde afişlerle birlikte bir İslam karşıtlığı yapıyorlar. Baktığınızda işte, Papa’nın arkasında Avrupa devletleri birleşmiş, tek başına modern dünya da bir Haçlı seferini mi oluşturuyorlar, İslam dünyasına karşı bir araya mı geldiler veya İslam karşıtlığını kullanarak Avrupa Birliğini mi ayakta tutmaya çalışıyorlar çünkü AB’de sarsıntıda. Bunların hepsi zaman içinde kendisini gösterecek. Eğer Müslüman devlet liderlerinin bir araya geldiği böyle bir fotoğraf verilmiş olsaydı o zaman İslamofobi üzerinden bu düşmanlığı nasıl malzeme olarak kullanacaklardı tahmin edebiliyoruz.

STAR