Nurdan Haber

Korkakları cesur kahramana çeviren…

Korkakları cesur kahramana çeviren…
06 Eylül 2017 - 11:50

CESARETİN MENBAI, ÎMÂNDIR

“Evet her hakikî hasenat gibi cesaretin dahi menbaı, îmândır, ubûdiyettir.” (Sözler,19-Üçüncü Söz)

————————————————–

  1. “Her her hakikî hasenat gibi cesaretin dahi menbaı, îmândır, ubûdiyettir.“ Çünkü cesaretin sebebi ve şartı,  nokta-i istinadı bulunmaktır. Ancak ve ancak, kuvvetli bir nokta-i istinada dayanan insan, cesaret sahibi olabilir. Her hadisenin nihayetsiz kudret sahibi bir zatın tasarrufunda olduğuna, onun rahmetine ve takdirine inanan insan cesur olur ki, o kudrete iman ve irtibatı nisbetinde cesareti de o nisbette fazla olur.
  2. İman ve ubudiyet olmazsa cesaret de olamaz. Çünkü; korku, mevcudu kaybetmek endişesinden ortaya çıkar. Elinde bulunanlara zarar verecek ve sahip olduğu şeyleri kaybettirecek sebeblere karşı, onları himaye edecek, dayandığı ve güvendiği bir nokta olmayan insan nasıl cesur olabilir? Şu kainat içindeki hadisatın başıboş ve sahipsiz olduğunu düşünen aciz bir insanın, -elindekilere hami olacak bir mercie inanmadığı için- onları kaybetmek korkusu taşıması kaçınılmazdır.
  3. Biri var ki, dünyanın nihayetsiz boşluk içinde  başıboş gezdiğini, sahipsiz ve kaptansız serseriyane dolaştığını düşünüyor. Diğeri, dünyanın kumandası, nihayetsiz kudret sahibi bir zatın elinde olduğuna inanıyor.
  4. Okyanus ortasında, fırtınada ve kaptansız giden, her an batabilecek vaziyetteki bir gemide bulunan bir insanın haleti ile itimad edilir bir kaptanın emrinde ve emniyet içinde seyahat eden bir insanın ahvali aynı olabilir mi?
  5. İman olmayan adam, kainatta cereyan eden hadiselerin, kazaların, depremlerin ve mikropların başıboş olduğuna inanıyor. Bu sebeblerden herhangi birinin, kaçmak hiç mümkün  olmayacak bir tarzda kendisine rastlayabileceği endişesiyle yaşayan bir insan, her hadisenin karşısında titreyecek, daima korku azabı içinde yaşayıp gidecektir. Her şeyi tesadüfe ve sebeblere verdiği ve o sebeblerin başıboş olduğunu düşündüğü için, her hadise karşısında endişe içinde çırpınıp duracaktır.
  6. Fakat herşeyin Cenab-ı Hakkın tasarrufunda, onun ilmi ve kaderi proğramı dairesinde cereyan ettiğine inanan bir insan, hastalık veya musibete rastgelse der: “Herşey onun ilmi, hikmeti ve kudreti dahilindedir. Madem ondan geldi ve madem herşey Onun ilmi ve kudreti ile oluyor ve onun tasarrufundadır. Onun izni olmadan ne hastalığın ve ne de musibetin zarar verebilmesi mümkün değildir.”
  7. Musibetleri, başıboş gezen zarar verici sebeblerin tesadüfen insana rastlaması olarak telakki ederse, elbette her şeyden korkar, herşeyin hücumu karşısında titreyerek yaşar. Vehhamlık derecesinde vücudunu muhafaza endişesi olur.

Lakin, herşeyin dizgini Onun elinde ve onun izni olmadan hiçbir şeyin zarar veremeyeceği şuurunu elde etmekle, nihayetsiz düşmanların hücumuna karşı cesaret sahibi olur, itminan-ı kalb içinde bulunur.  

Hutbe-i Şamiyedeki şu temsil, bu hakikatın izahı mahiyetindedir:    

“Birden şimendiferimiz tünelden çıktı. Biz de başımızı çıkardık, pencereden baktık. Altı yaşına girmemiş bir çocuğu şimendiferin tam geçeceği yolun yanında durmuş gördük. O iki muallim arkadaşlarıma dedim:

İşte bu çocuk lisan-ı haliyle sualimize tam cevab veriyor. Benim bedelime o masum çocuk, bu seyyar medresemizde üstadımız olsun. İşte lisan-ı hali bu gelecek hakikatı der:

Bakınız bu dabbetülarz, dehşetli hücum ve gürültüsü ve bağırmasıyla ve tünel deliğinden çıkıp hücum ettiği dakikada, geçeceği yolda bir metre yakınlıkta o çocuk duruyor. O dabbetülarz tehdidiyle ve hücumunun tahakkümü ile bağırarak tehdid ediyor. “Bana rast gelenlerin vay haline” dediği halde o masum yolunda duruyor. Mükemmel bir hürriyet ve hârika bir cesaret ve kahramanlıkla beş para onun tehdidine ehemmiyet vermiyor. Bu dabbetülarzın hücumunu istihfaf ediyor ve kahramancıklığıyla diyor: “Ey şimendifer! Sen ra’d ve gök gürültüsü gibi bağırmanla beni korkutamazsın.”

Sebat ve metanetinin lisan-ı haliyle güya der: “Ey şimendifer! Sen bir nizamın esirisin. Senin gem’in, senin dizginin, seni gezdirenin elindedir. Senin bana tecavüz etmen haddin değil. Beni istibdadın altına alamazsın. Haydi yolunda git, kumandanının izniyle yolundan geç.”

İşte ey bu şimendiferdeki arkadaşlarım ve elli sene sonra fenlere çalışan kardeşlerim! Bu masum çocuğun yerinde Rüstem-i İranî ve Herkül-ü Yunanî o acib kahramanlıklarıyla beraber tayy-ı zaman ederek, o çocuk yerinde burada bulunduklarını farzediniz. Onların zamanında şimendifer olmadığı için, elbette şimendiferin bir intizam ile hareket ettiğine bir itikadları olmayacak. Birden bu tünel deliğinden, başında ateş, nefesi gök gürültüsü gibi, gözlerinde elektrik berkleri olduğu halde birden çıkan şimendiferin dehşetli tehdid hücumuyla Rüstem ve Herkül tarafına koşmasına karşı o iki kahraman ne kadar korkacaklar, ne kadar kaçacaklar!.. O hârika cesaretleriyle bin metreden fazla kaçacaklar. Bakınız nasıl bu dabbetülarzın tehdidine karşı hürriyetleri, cesaretleri mahvolur. Kaçmaktan başka çare bulamıyorlar. Çünki onlar, onun kumandanına ve intizamına itikad etmedikleri için mutî bir merkeb zannetmiyorlar. Belki gayet müdhiş, parçalayıcı, vagon cesametinde yirmi arslanı arkasına takmış bir nevi arslan tevehhüm ederler.

Ey kardeşlerim ve ey elli sene sonra bu sözleri işiten arkadaşlarım! İşte altı yaşına girmeyen bu çocuğa o iki kahramandan ziyade cesaret ve hürriyet veren ve çok mertebe onların fevkinde bir emniyet ve korkmamak haletini veren, o masumun kalbinde hakikatın bir çekirdeği olan şimendiferin intizamına ve dizgini bir kumandanın elinde bulunduğuna ve cereyanı bir intizam altında ve birisi onu kendi hesabıyla gezdirmesine olan itikadı ve itminanı ve imanıdır. Ve o iki kahramanı gayet korkutan ve vicdanlarını vehme esir eden, onların onun kumandanını bilmemek ve intizamına inanmamak olan cahilane itikadsızlıklarıdır.” (Hutbe-i Şamiye, 66 – 68 )     

  1. İmandan gelen bir nokta-i istinadı olmadığı halde titremiyor ve korkmuyorsa, onun adı cesaret değil tehevvürdür ki, gafletin bir nevidir ve kalbi bir hastalıktır. Bütün sevdiği dostları, gözü önünde birer birer idam edilirken ve sıranın kendisine gelmesini beklerken, bu dehşetli haletten müteessir olmayıp, yemek içmekle meşgul olan bir insanın vaziyeti nasıl ki kalb ve aklın muktezasını iptal etmek vaziyetidir. Dalalet veya gafletten gelen bir sarhoşluk halidir. Hayvanın, emsalleri kurban edilirken aldırış etmemesi gibi bir halettir. Nefis ve şeytanın, sair latifelere galibiyetinden ve onları susturmasından meydana gelen aldatıcı bir oyunudur.
  2. Zaten cesaret hiç korku hissetmemek değildir. Korku fıtri bir haldir. Cesaret, bütün duygu ve latifelerin muvazeneli vaziyetiyle, yapılmasının doğru olduğuna inanılan şeyi yapmaktan çekinmemek demektir. Yoksa hiç korku hissetmemek demek değildir.  Bir miktar korku hissetse dahi, bütün latifelerinin ihtarıyla doğru bildiği şeyi yapmaktır. İman, din, hak, hakikat, vatan, millet, namus gibi kıymetler uğruna, korku hissetse dahi cihada gitmekten çekinmemek gibi…

Kendini şarap gibi bir müskirle sarhoş edip batıl yollarda tehlikeye atılmak meziyet değildir. Güzel ahlakın aksamından olan cesaretten sayılmaz.

    Gaflet sarhoşluğu ile sarhoş olup korkmamak haleti dahi cesaret değildir. İnsanı sarhoş eden sadece müskirler değildir. Bundan başka pek çok sarhoş edici sebebler vardır:

    “…ya şarab-ı siyaset veya hırs-ı şöhret veya rikkat-i cinsiye veya zındıka-i felsefe veya sefahet-i medeniyet veya gurur ve enaniyet veya derd-i maişet gibi müskirat-ı maneviye ile zarar ve nef’ini farketmeyecek derecede sarhoş olsun.” (Nur’un İlk Kapısı, 31 )

***

Alaaddin Sonkur

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )