Nurdan Haber

Anarşi ve Gençlik

Anarşi ve Gençlik
14 Ağustos 2015 - 12:48

Anarşi : karışıklık, kargaşalık, düzensizlik. Anarşilik: karışıklık çıkarmak, insanları kanunsuzluğa itmeye çalışmak

Anarşist : düzen tanımaz, yıkıcı, isyancı, bozguncu. Genellikle anarşi ve terörkelimeleri birbiriyle karıştırılır. Anarşide daima kaos ve kargaşa hakimdir. Dünyada hangi yönetimi ve yönetim tarzını bulsa beğenmez, tahrip etmeğe ve ortadan kaldırmaya çalışır. Ama terör öyle değildir. Beğenmediği yönetim tarzına karşı baş kaldırır. Ama istediğini elde edince silahı bırakır ve durulaşır. İslam dini bu iki teşekkül ve faaliyete karşı çıkmakla beraber, anarşiliği daha tehlikeli bulmaktadır. Çünkü, dünyayı ve insanlığı güzel ahlak ve düzenli hayata ulaştırmayı hedefleyen bir din, elbette kural tanımazlığın ve düzen yıkıcılığın odağı olan anarşiliği, en tehlikeli ve zararlı faaliyet olarak ilan edecektir. 

Nitekim, Kur’an terörü lanetlemiş, anarşiyi, fitne ve kaos oluşturmayı en dehşetli ve tehlikeli bir olay olarak nitelemiştir. İslamiyet, her türlü terör, zulüm ve ihaneti yasaklar; anarşilik ve bozgunculuğun her türlüsüne şiddetle karşı çıkar. İslam dini, zarara zararla, zulme zulümle karşılık vermez. İslam, adaleti tesis etmek, azgın nefislerin tahakküm ve istibdadını kırmak ve insan vicdanını itidale ulaştırmak içinAllah tarafından gönderilmiştir. 

Bundan dolayı, İslam dini bu konuda çok hassastır. Öyle ki, Kur’an, haksız olarak bir cana kıymayı ve kan akıtmayı bütün insanlık alemine karşı işlenmiş en dehşetli bir cinayet olarak nitelendirmektedir. Cenab-ı Hak: “Kim ki, bir cana karşılık veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık (ceza) olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa BÜTÜN İNSANLARI ÖLDÜRMÜŞ GİBİ OLUR. Her kim de bir hayatı kurtarırsa BÜTÜN İNSANLIĞI KURTARMIŞ GİBİ OLUR” (Maide Suresi, 32) buyurmaktadır. 

Kur’an, terör ile birlikte her türlü fitne ve fesadı da lanetlemiştir. Kur’an-ı Kerim, fitne çıkartan, toplum hayatında fitneye vesile olan ve yönetime geçtiği zaman fitne tohumları ekenlerin ifsat ve şerlerine dikkati çekmiş, bozgunculuğun dehşetini, fitnenin vahametini açık bir biçimde ortaya koymuştur : “O yeryüzünde iş başına geçti mi, orada fesat çıkarmaya, ekini ve zürriyeti kökünden kurutmaya koşar.Allah fesadı sevmez” (Bakara Suresi 2/205) 

Ayrıca Kur’an, fitneyi de yasaklamış, fitne çıkarmayı adam öldürmekten daha tehlikeli ve zararlı göstermektedir. Hakikaten, fitne çıkarmak çok insanın maddi ve manevi hayatına tecavüzü ve kastetmeyi netice verebilir. Bir Ayet-i Kerimede Cenab-ı Hak :“Fitne, zulüm ve baskı adam öldürmekten daha korkunçtur” (Bakara Suresi, 217 ) buyurmaktadır.

Kur’an’ın bu gibi mesaj ve derslerinden ciddi anlamda istifade eden bir Müslüman’ın ruhunda düşmanlık, kin, vahşet ve fitne çıkarmak yoktur. En büyük düşmanıyla bir nevi kardeşliği vardır. Mümin, “Yaratılanı hoş gördük, Yaratandan ötürü” hakikatini vicdanının derinliğinde hisseder. Mümin, muhabbet fedaisidir, husumete vakti yoktur. ( Şener Dilek, İslam Dininin Esasları) Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim de, bir kısım insanların zararlarının diğer bir kısım insanlar tarafından engellenmesi neticesinde mabetlerinin zararlardan korunduğunu ifade ederek, inanların dikkatlerini zararların önlenmesine çekmektedir: “Allah insanları birbirlerine karşı savunmasız bıraksaydı, şüphesiz o zaman, içlerinde Allah’ın isminin çokça anıldığı manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler (çoktan) yıkılıp gitmiş olurdu” (Hac Suresi, 40). 

İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v), rahmet ve şefkat peygamberidir. Kur’an-ı Kerimde Cenab-ı Hak :“(Resulüm!) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya Suresi,107 ) buyurmaktadır. Hz. Peygamber, güzel ahlakın bütün kısımlarını hayatında en güzel bir şekilde fiilen sergilemiş, hayatı boyunca ashabını fitneden sakındırmıştır. Fevkalade bir ciddiyet ve hassasiyet ile fitneden kaçınmayı emretmiştir: “Fitneden kaçının! Çünkü o esnada dil, kılıç darbesi gibidir.” (İbn-i Mace, Fiten, 24 ) 

İslam tarihinde anarşi faaliyetlerinin en acı tabloları, Şia itikadını taşıyan İsmailiyye (Batınilik) fırkası tarafından yaşatıldı. Şöyle ki: bu fırkanın icra ettiği kanlı hadiseler, İslam tarihi boyunca en tahripkar ve fitne unsuru olmuştur. Asya’nın başı dönmüş bu kanlı anarşistleri, fikirde, itikatta, ahlak ve hayatta fesat çıkartmışlar; İslam aleminde yıllarca sükun ve huzuru bozmuşlardır. Bu anarşistleri yetiştiren ve organize eden kişilerin başında “Şeyh-i Cebel” diye anılan Hasan Sabbah ve onun cennet fedaileri gelmektedir. 

Hasan Sabbah, Selçuklu İmparatorluğu”nun imansız ve acımasız bir düşmanı idi. Amacı, Batıniyye fikriyatının gelişmesine engel olan bu güçlü devleti yıkmak, ortadan kaldırmaktı. Bu gayesini gerçekleştirmek için “Cennet tasvirlerine uygun” bahçeler inşa ettirdi. Bu bahçelerde göz kamaştırıcı köşk ve saraylar yaptırdı. Bu bahçe ve köşklerde nefse hitab eden şarkıcılar, Cennet hurilerini de andırır genç kızlar vardı. 

Hasan Sabbah’ın adamları değişik bölgelerden yaşlarında cesaretli, atılgan gençleri toplayarak Alamut Kalesi’ne getirirlerdi. Bu gençlere önce Cennet ve Cennet’in zevk ve eğlenceleri anlatılırdı. Sonra bu gençler, uyuşturucu maddeler ile uyutulup “Cennet bahçelerine” indirilirdi. Gençler ayılıp, gözlerini açtıklarında karşılarında muhteşem köşkleri, huri gibi kızları, rengarenk çiçekleri, meyve bahçelerini görünce, Hasan Sabbah’ın müjdelediği Cennete girdiklerine gerçekten inanırlardı. Günleri zevk ve safa ile geçerdi. Bir müddet sonra tekrar uyuşturucu ile uyutulur ve cennet bahçesinden çıkartılırlardı. Artık bu gençlerin en büyük arzuları, Hasan Sabbah’ın bu Cennet bahçesine tekrar girebilmek olurdu. 

Hasan Sabah bu dessas planı ile birtakım gençleri kendine bağlamış, onları kendisinin “intihar timleri” haline getirmişti. Hasan Sabbah bir kimseyi öldürtmek istediği zaman, bu gençlerden birisini çağırır, “Git filan kimseyi öldür, bu işi başarır gelirsen seni Cennete gönderirim. Eğer ölürsen meleklerimi gönderir seni Cennete aldırırım.” derdi. Böylece daha önceleri tattıkları Cennet aşkı ile yanıp tutuşan bu gençler, şeyhin bu emrini mutlak bir teslimiyetle yerine getirir, istenen adamı ne pahasına olursa olsun öldürürlerdi.

Hasan Sabbah, tam 33 yıl söz konusu kalede, bu anarşi faaliyetlerini sürdürdü. İran Şiilerinin bu anarşist şebekesi, yüzlerce, binlerce Müslüman’ın kanına girdiler. Sosyal huzuru kaçırdılar, terör estirdiler. Dirayetli bir devlet adamı olan ve Selçukluların dünyaca meşhur veziri, Nizamülmülk’ü şehit ettiler. Şiilerin yayılmasına mani gördükleri alim ve fakihleri, katlettiler. Bu anarşi çetesi, Hicri 317 yılında Hac mevsiminde Arafat’tan Mekke’ye dönen hacılara saldırarak hepsini kılıçtan geçirdi. Bu toplu katliamdan kurtulan bir kısım hacılar Kabe-i Muazzama’ya sığındılarsa da bu anarşistler, Kabe’ye girdiler ve onları da Beytullah’ın içinde şehit ettiler. Hatta bir kısmının cesetlerini zemzem kuyusuna attılar. 

Kabe’nin örtüsünü yağma ettiler. Kabe’nin kapısını ve Hacerü’l-Esved’i söküp götürdüler. Hacerü’l-Esved, Hicri 339 yılına kadar tam 22 sene bunların elinde kaldı. O zamanki Bağdat hükümeti bu gözü dönmüşlerden Hacerü’l-Esved’i geri almak için 50.000 altın teklif etti ise de bu teklifi reddettiler. 

Nihayet Afrika’daki Fatımilerin “Mehdi”sinin şiddetli tehdidi üzerine Hacerü’l-Esved’i iade ettiler. ( Mehmet Kırkıncı, Alevilik Nedir?, Zafer Yayınları) Anarşistliğin en büyük sebebi imansızlık, dolayısıyla en büyük düşmanı da iman ve kur’an hakikatleridir. Bu nedenle, bu zamanda iman ve kur’an hakikatlerini asrın idrakine göre söyleten Bediüzzaman Said Nursi, anarşiye mani olmanın yegane sebebinin iman hakikatlerine sarılmak, bunları hayatımıza hayat edinmekle ve ruhumuza ruh kılmakla mümkün olduğunu aşağıdaki ( sadeleştirilmiş ) ifadelerle ortaya koymaktadır. 

“Hem herbir şehir kendi ahalisine geniş bir hanedir. Eğer iman-ı ahiret o büyük aile efradında hükmetmezse, güzel ahlakın esasları olan ihlas, samimiyet, fazilet, hamiyet, fedakarlık, Allah rızası, sevab kazanma yerine garaz, menfaat, sahtekarlık, hodgamlık, tasannu, riya, rüşvet, aldatmak gibi haller meydan alır. Zahiri asayiş ve insaniyet altında anarşistlik ve vahşet manaları hükmeder; o şehir hayatı zehirlenir. Çocuklar haylazlığa, gençler sarhoşluğa, güçlüler zulme, ihtiyarlar ağlamaya başlarlar.” ( Şualar, 228 )

“Din terbiyesi olmazsa, Müslümanların idare edilmesi için sıkıyönetim veya her istediklerini rüşvet vermekten başka çare olamaz. Çünkü, nasıl bir Müslüman, şimdiye kadar hakiki Yahudi ve Nasrani olmaz, belki dinsiz olur, bütün bütün bozulur. Öyle de, bir Müslüman komünist olamaz. Belki anarşist olur, daha istibdad-ı mutlaktan (sıkıyönetim ) başka idare edilmez. Biz Nur talebeleri hem idareye, hem asayişe, hem vatan ve milletin saadetine çalışıyoruz. Karşımızdaki dinsiz anarşist ve millet ve vatan düşmanlarıdır. Hükümet için bize ilişmek değil, tam himaye ve yardım etmek elzemdir.” ( Şualar, 517) “Bir Müslümanbaşkasına benzemez. Dini terk edip İslamiyet seciyesinden çıkan bir Müslim mutlak küfre düşer, anarşist olur, daha idare edilmez. 

Evet, eski terbiye-i İslamiyeyi alanların yüzde ellisi meydanda varken ve milli ve islami adetlerimize karşı yüzde elli lakaytlık gösterildiği halde, elli sene sonra yüzde doksanı nefs-i emmareye tabi olup millet ve vatanı anarşiliğe sevk etmek ihtimalinin düşünülmesi ve o belaya karşı bir çare arama hissi, yirmi sene evvel beni siyasetten ve bu asırdaki insanlarla uğraşmaktan kat’iyen menettiği gibi; Risale-i Nur’u, hem şakirtlerini, bu zamana karşı alakalarını kesmiş; hiç onlarla ne mübareze, ne meşguliyet yok.” ( Emirdağ Lahikası-1, 22 )

“Bir Müslüman İslamiyet dairesinden çıksa, mürted ve anarşist olur, toplum hayatına zehir hükmüne geçer. Dinin şiddetle men ettiği şey, fitne ve anarşidir. Çünkü, anarşi hiçbir hak tanımaz. İnsanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir ki, bunun ahirzamanda Ye’cüc ve Me’cüc komitesi olduğuna Kur’an-ı Hakim işaret buyurmaktadır.” ( Emirdağ Lahikası 2, 160 ) Yukarıdaki ifadelerden de açıkça anlaşıldığı gibi, insanlığı ateşe veren ve mahvetmeye çalışan anarşistlik faaliyetleri, ayet ve hadislerde “ye’cüc ve Me’cüc” tabir edilen kıyameti netice verecek olan azgın topluluk olduğu belirtilmektedir. Bu azgın ve kural tanımaz anarşi gruplarına karşı tek çare, iman ve kur’ana hakikatlerine sarılmaktır.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )