Nurdan Haber

KİMİ SEVİYORUZ? NİYE SEVİYORUZ?

KİMİ SEVİYORUZ? NİYE SEVİYORUZ?
22 Kasım 2017 - 10:12

 

          Yüce Allah insanın kalbine sonsuz bir muhabbet yerleştirmiştir. İnsan ya Halık’ını sevecek ya da mahlûkatı.

        Kalp, ulvi hakikatlerle ferahlanır, huzura erer; Yüce Allah’ı sevmekle, O’nu anmakla tatmin olur. Bir ayette mealen şöyle buyrulur:Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle (anmakla) huzur bulur.” (Rad Suresi, 13/28)

        Habib-i Edip Efendimiz (sav.) şöyle dua buyurur: “Allah’ım! Senden sevgini, Seni sevenlerin sevgisini ve Senin sevgine ulaştıracak ameli talep ediyorum. Allah’ım! Senin sevgini bana nefsimden, ailemden, malımdan ve soğuk sudan daha sevgili kıl!”    

         Cenab-ı Hakk’ın sevgisine mazhar olmaktan daha büyük bir izzet ve âli bir saadet düşünülemez. Bir ayette mealen şöyle buyrulur: “İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise çok daha fazladır…” (Bakara Suresi, 2/165)    

        Bedenimizin çeşitli gıdalara ihtiyacı olduğu gibi, imanın mahalli, muhabbetin merkezi ve esmanın tecelligâhı olan kalbimizin de manevi gıdalara ihtiyacı vardır.  Maddî kalbimiz damarlara kan pompalayıp hayatımızın devamına sebep olduğu gibi; manevi kalbimiz de iman, marifet, muhabbet, zikir, namaz ve şefkat gibi âli hislerle hayatiyetini devam ettirir, bunlarla huzura kavuşur. Kalp sağlam olursa, diğer azalar da sağlam olur. Resul-i Ekrem Efendimiz (sav.) şöyle buyururlar: “Vücutta bir et parçası vardır ki, o sağlam olursa bütün vücut sağlam olur; o bozuk olduğu zaman bütün vücut harap olur. Dikkat edin, işte o kalptir.”

           Allah’ı Gerçekten Seviyor muyuz?

           Bir kişiye; “Allah’ı seviyor musun?” diye sorsanız, size tepki gösterir; “O da ne demek elbette seviyorum” diye cevap verir.

           “Peki, namaz kılıyor musun?” diye sorduğunuzda ise; “Müslümanlık sadece namazla olmaz. Falan da namaz kılıyor amma yanlış işler yapıyor. Benim kalbim temiz, o yüzden namaz kılmıyorum” gibi anlamsız cevaplar verir, nefsini müdafaa etmeye başlar.

           Babasını üzen, ona saygı göstermeyen, hizmetinde kusur eden bir evladın, onu sevdiğini söylemesi ne kadar manasız ve gülünç ise, namaz kılmayan, Yüce Allah’ın emirlerini yerine getirmeyen birinin de Rabbini sevdiğini söylemesi o derece gülünç bir durumdur. 
          Halık-ı Zülcelâl Hazretlerini sevmenin ölçüsü; O’nun emirlerini yerine getirmek ve Fahr-i Âlem Efendimizin sünnetine uymaktır. Nitekim bir ayette mealen şöyle buyrulur: “Ey Resulüm, de ki: Ey insanlar! Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafurdur, Rahîmdir.” (Al-i İmran Suresi, 3/3)

          İnsan kalbinin bir köşesine Rabbinin sevgisini, bir köşesine de  Allah korkusunu koymalıdır. Cenab-ı Hakk’ın Rahman, Rahim, Rezzak, Gaffar, Müzeyyin gibi cemali isimleri muhabbeti iktiza ettiği gibi, Kahhar, Cebbar, Aziz, Mütekebbir gibi celali isimleri de korkuyu gerektirir. Bediüzzaman Hazretlerinin buyurduğu gibi: “Cemaline muhabbet etmek, celalinden havf etmek” lazımdır.

           Kulun hakiki vazifesi, en mühim işi ve asıl meyvesi ibadettir, zikirdir, şükürdür. Rabbinin emirlerini yerine getirmek, yasaklarından sakınmaktır. Kula kulluk yaraşır. Allah”ı sevmek kullukla olur.   Muhabbet kulu ubudiyete, korku ise takvaya götürür. Resul-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurur: “Hikmetin başı Allah korkusudur.”

          Allah korkusu, insanı her türlü kötülüklerden ve çirkin işlerden, muhafaza eder; sırat-ı müstakim dairesinde hayat sürmesini sağlar. Her türlü günahları işleyen, çirkin işleri yapan, haramlardan sakınmayan kişinin Allah’tan korktuğunu söylemesi boş bir iddiadan ibarettir.       

           Kalp hastalıklarının yaygın olduğu asrımızda, manevi hastalıklarımız da her geçen gün artmaktadır. Bir taraftan kalbimize giden damarlar tıkanıyor, diğer yandan sevgi, şefkat ve merhamete giden yollar. İman zafiyeti, marifetullah ve muhabbetullah eksikliği, hırs, şükürsüzlük, inat, haset ve suizan gibi manevi hastalıklar kalp ve ruhumuza derin yaralar açmaktadır. Bunun içindir ki, kalplerimiz kaskatı kesildi, şefkat hissi kalmadı, sadece kendi nefsini düşünen bir toplum haline geldik. Her gün işlenen cinayetler, artan gasp olayları, taciz ve fuhuş çirkefliği kalbimizin büsbütün gıdasız kalmasının bir sonucudur. Ne yazık ki, toplumun genelinde büyük bir ahlaki çöküntü yaşanmaktadır.                  

         Kalbi Rabbinin sevgisiyle dolmayanlar, onu makam, servet ve şöhret gibi fani şeylerle doldururlar. Kamil müminler, Allah’ın muhabbetinden ve O’nun rızasına mazhar olmaktan başka hiç bir şeye iltifat etmezler, fani olanlara bağlanmazlar. “Çünki zevale mahkûm, hakikî güzel olamaz.”

          Mahlûkatı Sevmek       

          İnsanın fıtratında güzeli takdir etmek ve sevmek vardır. İnsan, baharı, Güneş’i, Ay’ı, denizleri, ovaları, ağaçları ve kuşları sever. Güzel meziyetleri olan zatlar sevilir ve takdir edilirler. Mimar Sinan’ı harika eserlerinden dolayı sevip takdir ediyoruz. Turistler özellikle de sanat erbabı onun eserlerini ziyaret edip hayranlıklarını ifade etmektedirler.

          Bir kul iman, ubudiyet, zikir ve tefekkür gibi ulvi hasletlerle Allah’ı severse, diğer bütün mevcudatı da O”nun isim ve sıfatlarına ayna olduğu için sever. Zira sevgiye sebep olan her güzellik Allah”tandır.                     

        Yaratılanı hoş gör

        Yaratan’dan ötürü

diyen Yunus Emre de bu hakikati dile getirmiştir. Allah için olan bu muhabbet, “aşk-ı mutlak”tır ki, bu da en kâmil manada eşsiz şefkat sahibi olan Resul-i Kibriya Efendimizde tecellî etmiştir.         

          Enes bin Mâlik (ra) şöyle nakleder: “Bir defasında yağmur yağmaya başladı. Resûlullah (sav), yağmurun bedenine isabet etmesi için omzunu açtı.

           ‘Ya Resulallah! Niçin böyle yaptınız?’ dediğimizde şöyle buyurdu:

“Bu rahmetin, Rabbi ile olan münasebeti henüz yeni de ondan.”

            Şu kâinatta çiçeğinden baharına, zemininden semâsına kadar sevdiğimiz, takdir ettiğimiz ve hayran olduğumuz her şey, bütün nimetler, lütuf ve ikramlar Rahman olan Rabbimizin sonsuz hazinesinden gelmekte, O’nun kereminden akmaktadır. Mütefekkir bir insan, kâinatta sergilenen hangi esere baksa “Bundan daha mükemmeli olamaz” der ve o eserlerin sahibini takdir eder, ubudiyetle şükreder ve O”na kurbiyet kesbeder.

          Bir evlat babasını, babası olduğu için sever, Allah emrettiği için ona hürmet eder, hizmetinde kusur etmez. Babası onu en güzel okullarda okuttuğu, kendisine mal ve mülk miras bıraktığı için sevmez. Bir evlat, babasını memnun etmiş ve rızasını kazanmışsa ondan daha bahtiyar ve daha mesut kimse olamaz.

            Bir baba evlatlarını Yüce Allah’ın birer emaneti olarak sever.

           İnsan eşini geçici güzelliği için değil, Allah’ın latif bir emaneti, munis bir arkadaşı, en sadık yoldaşı, sırdaşı, gam ortağı ve ebedi bir refikası olarak sevmelidir.

            İnsan vatanını, bayrağını, memleketini ve köyünü sever. Akrabalarını, din kardeşlerini ve dostlarını sever elinden geldiğince yardımda bulur. Hiçbir menfaat gözetmeden, birbirini sırf Allah için sevenlerin dostlukları ebedidir. Habib-i Edip Efendimiz (sav.) “Birbirini Allah için sevenlerin arşın gölgesinde oturacaklarını” ifade buyurmuştur.

          Çıkar için kurulan dostluklar; menfaatin ve makamın bittiği anda biter, ardından dargınlıklar hatta düşmanlıklar başlar.

          İmam Şafii Hazretleri şöyle buyuruyor: “İnsanların, darıldıktan sonra birbirlerinin ayıplarını ve sırlarını söylemesi, münafıklık alametidir.”
          Sevgimiz de nefretimiz de dostluğumuz da düşmanlığımız da Allah için olmalıdır. “Allah için sev, Allah için düşmanlık et” hakikati düsturumuz olmalıdır.

           Rabbim bizleri, Allah için sevenlerden, Allah için buğzedenlerden eylesin inşallah

Yüksel Uca

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )