Nurdan Haber

Cumhuriyet döneminde ırkçılığın devlet rejimi olması-2

Cumhuriyet döneminde ırkçılığın devlet rejimi olması-2
19 Ocak 2018 - 6:00

M. Kamal ve ekibi yapmak istediklerinin küçük ve önemli bir kısmını gerçekleştirmişlerdi. Sıradakileri yapabilmek için yönetimde sopayı tam kullanmaları ve her türden muhalefeti ortadan kaldırmaları gerekiyordu. Bunun içinde bir provokasyon lazımdı. Maalesef Şeyh Said hadisesi onlara bu fırsatı fazlasıyla verdi. Şubat 1925 ‘de başlayan hadise Nisan 1925 ‘de sona erdi. Hadise tam anlamıyla saman alevi gibi parladı, çabucak söndü. Hadisenin faili olarak yakalananlar içerisinde İstanbul’da ikamet edip ayaklanmayla hiçbir ilgisi olmayan bir çok şahıs da vardı. Bunların birçoğu idam edildi ve cenazeleri kaybedildi. Aynı şekilde hadiseye hiç bulaşmamış, Şeyhleri, Kanâat önderlerini ve Hamidiye Alaylarının Milis Paşalarını ve Subaylarını muhtelif yerlere sürgün ettiler. Yine Laiklik ve benzeri konularda M. Kamal’e muhalif olmayan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı da kapattılar ve bir çok yöneticisini tutukladılar. Özellikle İstanbul’da ekonomiyi kontrol eden kadrolar tasfiye edildi.

Ellerine geçen altın fırsattan istifade M. Kamal ve ekibi Tekya ve Zaviyeleri kapattılar, Hemen ardından 25 Kasım 1925,de “Şapka” kanunu çıkardılar. Bütün bu yapılanlara muhalefet edileceğini bildikleri için 1923 yılında 3. Defa kurulan İstiklal mahkemeleri çalıştırmaya başladılar ve birçok şehrin meydanlarına darağaçları kurduruldu. Tam olarak kaç kişi idam edildiği belli değil, çünkü İstiklal mahkemesinin Başkanı Kel Ali, 1928 yılında yaptığı basın toplantısında diyor ki; “Biz 8 yılda sadece ve sadece 2875 kişiyi idam ettik.” Bu resmi rakam. Halbuki Cellat KARA ALİ’nin Son Posta Gazetesinde, 3 Mart 1931 yılında yayınlanan hatıralarında diyor ki “O kadar cellatın içinde sadece benim CELLAT KARA ALİ olarak Sadece benim sallandırdığım kişi sayısı 5216 dır”. Şunu da ilave ediyor,“üstelik çoğu alimdi, sakallıydı, şalvarlı ve cübbeliydi”. Artık gerisini siz hesaplayın.

Bütün bunlardan sonra var güçleriyle Türk tarihinin iftihar kaynağı olan Osmanlı ve Selçuklu’ya saldırdılar. Bugün bile bu zihniyet aynı çevrelerde devam ediyor. Harf inkılabı ve benzeri bütün icraatların tek bir amacı vardı: Türk halkını, İslam Ümmetinden koparmak ve geçmişini unutturmak. Netice itibariyle 19. Yüzyılda Türk olmayanların başlatığı “Türkçülük” akımıyla Türklerin iftihar edeceği ne varsa silip süpürdüler. Kendisini Kemalist olarak ifade eden Uğur Mumcu’nun Türk Vatandaşı kimdir sorusuna verdiği cevap şöyleydi; “İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza mahkemeleri usulü yasasınca yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.”

Bir önceki makalenin girişindeki sözlere dönecek olursak sahte Türkçülükle, Türk halkını mahvettiler ne dil, ne din, ne tarih bilinci bıraktılar. Üstelik Türkiyeli olan ve etnik olarak Türk olmayan herkesin dilini, geleneklerini yasakladılar ve devlete küstürdüler. 1925 – 1937 yılları arası eskiden Kürdistan denilen bölgede irili ufaklı tam 28 ayaklanma oldu. Hepsi çok kanlı bastırıldı. En trajik olanları Ağrı-Zilan ve Dersim bölgesinde yapılan katliamdı. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan Başbakanlığı döneminde devlet adına yapılanlardan ötürü özür diledi. Aslen Dersim’li olan CHP genel başkanı Kılıçtaroğlu katliamı tasvip eden açıklamalar yaptı ve Başbakanı eleştirdi. Benim bundan anladığım aynı parti aynı mantık yani Nasyonel Sosyalizim. Bir de Milli Türk Dini adında yeni bir din kurmaya çalıştılar ve “Milli Din Duygusu ve Öz Türk Dini” adında kitap yazdırıp dağıttılar.

Bunlara mukabil herkesin sükut ettiği dönemde Müceddid-i Ekber Bediüzzaman Said Nursi, Türklere şöyle sesleniyordu; Cây-ı dikkat bir hal: Türk milleti anasır-ı İslâmiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler ise Müslümandır. Sair unsurlar gibi, müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir. Nerede Türk taifesi varsa, Müslümandır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi). Halbuki küçük unsurlarda dahi, hem müslim ve hem de gayr-ı müslim var.

Ey Türk kardeş! Bilhassa sen dikkat et! Senin milliyetin İslâmiyetle imtizaç etmiş. Ondan kabil-i tefrik değil. Tefrik etsen, mahvsın! Bütün senin mazideki mefahirin, İslâmiyet defterine geçmiş. Bu mefahir, zemin yüzünde hiçbir kuvvetle silinmediği halde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o mefahiri kalbinden silme!”

Vesselam sahte Türkçülüğe aldananların önce İslamiyetle sonra da Türklükle bağları kesildi. En canlı örneği FETÖ ‘dür. Görüldüğü gibi başta ABD ve AB olmak üzere sığındıkları batılı devletler de Türkiye aleyhine her türlü melanetin içindeler.

Gelecek makalemizde kısaca Arap Milliyetçiliğini ele alacağız ardından İTC ‘nin ve Kemalizmin farklı bir versiyonu olan Kürtçülüğü bütün yönleriyle birkaç makalede anlatacağız, İnşaallah.

Selametle kalın.

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )