1959 sonunda Menderes Emirdağ’a gelmişti. Akşam Namazını kıldık, aşağıda gürültü var, Üstadımızla yalnızdık, “Hüsnü bak bakalım!” dedi. “Ne var?”.
Pencereden baktım üstü açık bir arabada Menderes var, arkasını önünü kapatmış. Halk Üstadın evini işaret ediyorlar, araba ilerleyemiyor.
“Üstadım!” diyor Hüsnü Ağabey: “Menderes size selam vermek istiyor”.
Üstadımız pencereye çıkıyor ve el ile selam veriyor.
Daha sonra Gazi bey ve iki başka mebus gece geldiler: “Üstadım! Menderes alayiş olmasın ve siz rahatsız olmayasınız diye bizi gönderdi.” diyorlar.
Üstadımız: “Menderes’e deyin ki gazetelere inanmasın, etrafı yardakçı ve dalkavuk dolu. ( O gün İzmir’de Menderes’in yüzbin kişi tarafından karşılandığı yazıyor gazetelerde) Onu tutan biziz. Risale-i nur talebeleri onu muhafaza ediyor. Ona selam edin, ezan-ı Muhammediyi aslına çevirmekle kuvvet kazandı, radyolarda kur’an okuttu, kuvvet kazandı. İki şey istiyorum, Risale-i Nurları maarifte bahusus üniversitelerde bir ders-i hakikat olarak okutun, Ayasofya’yı açın, o zaman yıkılmaz ve yıkamazlar ve on ordu kadar kuvvet bulur…….