Nurdanhaber – Haber Merkezi
Dördüncü Remiz:
Çok yerlerde dediğimiz gibi, bir padişahın sultan, halife, hâkim, kumandan gibi muhtelif ünvanlar ve sıfatlardan neş’et eden muhtelif ayrı ayrı devair-i teşkilâtı olduğu gibi; Cenab-ı Hakk’ın esma-i hüsnasının hadd ü hesaba gelmez türlü türlü tecelliyatı vardır. Mahlukatın tenevvü’leri ve ihtilafları, o tecelliyatın tenevvü’lerinden ileri geliyor.
İşte her kemal ve cemal sahibi, fıtraten cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca; o muhtelif esma dahi, daimî ve sermedî oldukları için, daimî bir surette Zât-ı Akdes hesabına tezahür isterler; yani nakışlarını görmek isterler; yani kendi nakışlarının âyinelerinde cilve-i cemallerini ve in’ikas-ı kemallerini görmek ve göstermek isterler; yani kâinat kitab-ı kebirini ve mevcudatın muhtelif mektubatını ânen fe-ânen tazelendirmek; yani yeniden yeniye manidar yazmak; yani bir tek sahifede ayrı ayrı binler mektubatı yazmak ve herbir mektubu, Zât-ı Mukaddes ve Müsemma-yı Akdes’in nazar-ı şuhuduna izhar etmekle beraber; bütün zîşuurun nazar-ı mütalaasına göstermek ve okutturmak iktiza ederler.
Bu hakikata işaret eden şu hakikatlı şiire bak:
Kitab-ı âlemin yaprakları, enva’-ı nâma’dud
Huruf ile kelimatı dahi, efrad-ı nâmahdud
Yazılmış destgâh-ı Levh-i Mahfuz-i hakikatta
Mücessem lafz-ı manidardır, âlemde her mevcud.
تَاَمَّلْ سُطُورَ الْكَائِنَاتِ فَاِنَّهَا مِنَ الْمَلاَِ اْلاَعْلَى اِلَيْكَ رَسَائِلُ
Mektubat ( 288 – 289 )