MUHTELİF KAYNAKLARDA F. GÜLEN’E İŞARETLER
yahut
EVET, BU, ODUR! (I)
Kur’an-ı Kerim: Allah’ın kelamı.
Hadis: Kur’an’ın izahı.
Risale-i Nur: Kur’an ve hadislerin zamanımızdaki tarz-ı telakkisi, tarz-ı beyanı ve tarz-ı tatbiki.
Bunlar en sahih kaynaklar.
Ancak kaynağın sahih/doğru olması yetmiyor. Onu sahih/doğru anlamak da gerekiyor.
– Kur’an, hadis ve Risale-i Nur’un doğru anlamı nedir?
Allah’ın murat ettiği, kastettiği anlamdır.
– Bu anlama nasıl ulaşacağız?
Önce Allah’ın muradını her hâlükârda kabul etmeye kat’i niyet edeceğiz ama her hâlükârda. Yani
*Ticaretimize mani olsa da,
*Zevklerimizi bozup keyfimizi kaçırsa da,
*Kurulu düzenimizi bozsa da,
*O güne kadarki hayat görüşümüzü ve hayat tarzımızı değiştirse de,
*Çevremizde yadırgansak, kınansak hatta horlansak da.
İkinci olarak akl-ı selim ve kalb-i selimle muhakeme edeceğiz.
Üçüncü olarak vicdanımızla istişare edecek ve ferasetin gözünü açacağız.
Aklımızı kimseye satmadan, kimsenin ağzına bakmadan, kimsenin fâsit tevillerine kulak asmadan, sağa sola çekmeden, eğip bükmeden nefsülemirde nasılsa, en doğrusu ne ise, murad-ı İlahi ne tarzda ise işte o şekilde, o tarzda, onun gibi anlamaya gayret edeceğiz.
– Peki, murad-ı ilahi’yi anlamada tevafukların yeri nedir?
Tevafuklar doğru kaynaklardan doğru anladığımız manaları doğrulayan, tasdik eden ve destekleyen bir unsurdur.
İmdi:
Kur’an ve hadis mizanları ve Risale-i Nur izahları ve yaşadığımız bunca hadisat F. Gülen’i din, vatan, millet haini gösteriyorken ve tevafuklar da buna kuvvet veriyorken…
Aklını ve dinini Gülen’e satmış adamlar ve Deccal’a adanmış ruhlar;
*Hâlâ Kur’an’ı, hadisleri, Risale-i Nur’u Allah’ın murat ettiği gibi değil, Gülen’in istediği gibi anlıyorsa…
*Gülen’in aleyhindeki apaçık delilleri onun lehinde yorumlamak için kendisini zorluyorsa…
*Âdem’e henüz ruh verilmeden “Eğer ben ondan üstün tutulursam ona yapacağımı biliyorum. Şayet o benden üstün tutulursa ona asla itaat etmeyeceğim.” diyen İblis gibi işin sonuna işin başında karar vermişse…
*Resulullah’tan mucize isteyip de onun elinin bir işaretiyle ayın ikiye bölündüğünü görünce “Yetim-i Ebu Talib’in sihri semaya da tesir etti.” diyen müşrikler gibi tevillerle kendini kandırmaya bir yol arıyorsa…
*Ve Allah’a rağmen Allah düşmanına Allah namına taraftar oluyorsa ve bundaki apaçık çelişkiyi görmemek ve kabullenmemek için cüz-i ihtiyarını çatlatırcasına direniyorsa…
Bize de “Tebliğ bizden, hidayet Allah’tan.” demekten başka bir şey kalmaz.
Hidayet yalnız ve yalnız Allah’ın elindedir. Onun vermediği hidayeti kimse veremez.
Allah bizi hataya düşürmesin.
Düşürürse farkına vardırsın ve içimizde hatadan dönme niyeti uyandırsın.
O niyeti harekete geçirecek iman kuvveti versin.
Ve o imanı işletecek irade bahş etsin…
ABDULLAH SAİDOĞLU