Nurdan Haber

Deve Konuşur mu?

Deve Konuşur mu?
19 Temmuz 2018 - 15:00

Deve Konuşur mu?

Bu yazımızda Peygamberimiz (ASM) ile konuşan deveden bahsedeceğiz.

Biz deve konuşur mu? diyoruz, plaklar, kasetçalarlar, bilgisayarlar, I padler ve cep telefonlarının konuştuğunu unutuyoruz.

Demek ki frekansı yakalanırsa, usulüne uygun davranılabilirse kuşlar da, hayvanlar da cansızlar da konuşabilir.

Beş-altı tarîkle mühim sahabelerden nakledilen cemel hâdisesidir ki: Ezcümle: Ebu Hüreyre ve Sa’lebe İbn-i Mâlik ve Câbir İbn-i Abdullah ve Abdullah İbn-i Cafer ve Abdullah İbn-i Ebî Evfa gibi müteaddid tarîkler ve o tarîklerin başındaki sahabeler müttefikan haber veriyorlar ki: Deve gelmiş, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a tahiyye-i ikram nev’inden secde edip konuşmuş. Ve birkaç tarîkte haber veriliyor ki: O deve bir bağda kızmış, vahşi olmuş; yanına kimseyi sokmuyor, hücum ediyordu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm girdi; deve geldi, ikramen secde etti, yanında ıhdı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm yular taktı. Deve, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a dedi: “Beni çok meşakkatli şeylerde çalıştırdılar, şimdi de beni kesmek istiyorlar. Onun için kızdım.” Deve sahibine söyledi: “Böyle midir?” “Evet” dediler.

Hem Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Adbâ ismindeki devesi, vefat-ı Nebevîden sonra kederinden ne yedi, ne içti, tâ öldü. Hem o deve, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile mühim bir kıssayı konuştuğunu, Ebu İshak-ı İsferanî gibi bazı mühim imamlar haber vermişler.

Hem nakl-i sahih ile; Câbir İbn-i Abdullah’ın bir seferde devesi çok yorulmuştu, daha yürüyemiyordu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm o deveye ufak bir dürtmek ile dürttü. O deve, o iltifat-ı Ahmedîden o kadar bir çeviklik, bir sevinçlik peyda etti ki; daha sür’atinden dizgini zabtedilmiyor, yolda yetişilmiyordu. Hazret-i Câbir haber veriyor.[1]

Hayvânâtın mühimlerinden olan koca manda ve öküz ve deve gibi büyük mahlûkat gayet derece musahhar (emir dinler), mutî’ (itaatkâr); hatta zayıf bir çocuğa da yularını verip itaat etmek manasını ifade için, (Kur’an’da)

Sizin için sekiz hayvan indirdi[2]” tabiriyle, güya bu mübarek hayvanlar dünya hayvanları değil ki, içinde tevahhuş (korkmak) ve zarar bulunsun. Belki manevi bir Cennetin hayvanları gibi menfaattar, zararsızdırlar. “Yukarıdan, yani, rahmet hazinesinden indirilmiştir” diye ifade ediyor. Muhtemeldir ki, bazı müfessirlerin bu hayvanlar hakkında “Cennetten indirilmiştir” dedikleri, bu manadan ileri gelmiştir.

Bazı müfessirler, “Başlangıçları, kökleri semavattan gelmişler” demelerinden muratları şudur ki: Bu en’âm denilen hayvânâtın bekàları rızık iledir ve rızıkları ottur; onların rızkı da yağmurdur. Yağmur ki, hayat suyudur ve rahmettir ve rızık da semalardan gelir. “ve fis-semai rızkuküm” âyeti buna da işaret eder. Madem o hayvanların devam eden mütecedid vücutları semavattan gelen yağmur içindedir; “semâdan indirilmiş” manasını ifade eden “enzele” tâbiri yerindedir. [3]

Ayette ehli hayvanlar ile ilgili “Ehlî hayvanlarda da sizin için birer ibret vardır. Onların karınlarında, kan ile fışkı arasından çıkan ve içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir sütle sizi besleriz.[4] tarzında ifadeler ile dikkat çekilmiştir.

Nahl Sûresi 66. âyeti, ibret-feşan bir fermandır. Evet, başta inek ve deve ve keçi ve koyun olarak süt fabrikaları olan vâlidelerin memelerinde, kan ve fışkı içinde bulaştırmadan ve bulandırmadan ve onlara bütün bütün muhalif olarak hâlis, temiz, safi, mugaddi, hoş, beyaz bir sütü koymak ve yavrularına karşı o sütten daha ziyade hoş, şirin, tatlı, kıymetli ve fedakârane bir şefkati kalplerine bırakmak; elbette o derece bir rahmet, bir hikmet, bir ilim, bir kudret ve bir ihtiyar ve dikkat ister ki; fırtınalı tesadüflerin ve karıştırıcı unsurların ve kör kuvvetlerin hiçbir cihetle işleri olamaz.

İşte böyle gayet mu’cizeli ve hikmetli bu san’at-ı Rabbaniyenin ve bu fiil-i İlahînin, umum rûy-i zeminde, yüzbinlerle nevilerin, hadsiz vâlidelerinin kalblerinde ve memelerinde aynı anda, aynı tarzda, aynı hikmet ve aynı dikkat ile tecellisi ve tasarrufu ve yapması ve ihatası, bedahetle vahdeti isbat eder. [5]

________________

[1] Mektubat s.153

[2] Kur’an-ı Kerim 39/6

[3] Bediüzzaman Osm.Lem’a s.621

[4] Nahl Sûresi, 16/66

[5] Şualar s.156

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )