Nurdan Haber

Vehhabilik -1

Vehhabilik -1
03 Ocak 2019 - 7:19

Nurdanhaber – Mehmet Nuri Turan

Vehhabiliğin Kökeni;

Bu dosyamızda, İslam dünyasını 18. Yüzyıldan itibaren hem fikri hem askeri anlamda meşgul eden Vehhabiliği 21 makale olarak ele almaya çalışacağız. Sayy-u gayret bizden, tefvik Allah’tan.

Bugünkü Suudi Arabistanı anlamak için geriye doğru bir seyehate çıkmak ve İslamın ilk dönemlerindeki irtidat hadiselerini ve hemen arkasından Haricilik vakasını ele almak gerekiyor. Onun içinde Haricilik ve Vehhabiliğin, siyasi tarihini ve onu ortaya çıkaran koşulları ele alacağız. İslam alimleri tarafından red edilen görüşlerine yeri geldiği zaman temas edeceğiz fakat o tartışmalara girmeyeceğiz.

Nurun birinci talabesi merhum Hulusi Yahyagil (RH) “Haremeyn-i Şerifeynin Vehhâbilerin eline geçmesi ve onların, eâzım-ı İslâmın türbeleri hakkındaki tahripkârâne hürmetsizliği ne hikmete mebnîdir?” diye sorduğu suâle verdiği cevata konuyu üç mesele üzerine bina eder, makalemiz konusu açısından ilk iki meseleği esas alacağız.

BirinciNükte
Şu Vehhâbi meselesinin kökü derindir. Ananesi zamân-ı Sahâbeden başlayarak gelmiş. İşte o anane, üç uzun esaslarla gelmiştir:
 

Birincisi: Hazret-i Ali (r.a.), Vehhâbilerin ecdâdından ve ekserîsi Necid sekenesinden olan Hâricîlere kılınç çekmesi ve Nehrivan’da onların hâfızlarını öldürmesi, onlarda derinden derine, hem din nânıma Şîalığın aksine olarak, Hz. Ali’nin (r.a.) fazîletlerine karşı bir küsmek, bir adâvet tevellüd etmiştir. Hazret-i Ali (r.a) “Şâh-ı Velâyet” ünvânını kazandığı ve turùk-u evliyânın ekser-i mutlakı ona rücû etmesi cihetinden, Hâricîlerde ve şimdi ise Hâricîlerin bayraktârı olan Vehhâbilerde, ehl-i velâyete karşı bir inkâr, bir tezyif damarı yerleşmiştir. 


“İkincisi: Müseylime-i Kezzâbın fitnesiyle irtidâda yüz tutan Necid havâlisi, Hazret-i Ebû Bekir’in (r.a.) hilâfetinde, Hâlid lbni Velid’in kılıncıyla Ehl-i Sünnet ve Cemaate karşı bir iğbirâr, seciyelerine girmişti. Hâlis Müslüman oldukları halde, yine eskiden ecdadlarının yedikleri darbeyi unutmuyorlar-nasıl ki ehl-i İran’ın, Hazret-i Ömer’in (r.a.) âdilâne darbesiyle devletleri mahv ve milletlerinin gururu kırıldığı için Şîalar Âl-i Beyt muhabbeti perdesi altında Hazret-i Ömer’e (r.a.) ve Hazret-i Ebû Bekir’e (r.a.) ve dolayısıyla Ehl-i Sünnet ve Cemaate dâimâ müntakimâne, fırsat buldukça tecâvüz etmişler

 

….. Üçüncü esas: Vehhâbilerin azîm imamlarından ve acîp dehâları taşıyan meşhur İbni Teymiye ve İbni Kayyıme’l-Cevzî gibi zatlar Muhyiddin-i Arabî  (k.s.) gibi azîm evliyâya karşı fazla hücum ettikleri ve güya mezheb-i Ehl-i Sünneti Şîalara karşı Hazret-i Ebû Bekir’in (r.a.) Hazret-i Ali’den (r.a.) efdâliyetini müdafaa ediyorum diyerek, Hazret-i Ali’nin (r.a) kıymetini çok düşürüyorlar.
Hârika faziletlerini âdileştiriyorlar. Muhyiddin-i Arabî (k.s.) gibi çok evliyâyı inkâr ve tekfir ediyorlar. Hem, Vehhâbiler kendilerini Ahmed İbni Hanbel mezhebinde saydıkları için, Ahmed İbni Hanbel Hazretleri bir milyon hadîsin hâfızı ve râvîsi; ve şiddetli olan Hanbelî mezhebinin reisi ve halkı Kur’ân meselesinde cihanpesendâne salâbet ve metânet sahibi bir zât olduğundan, onun bir derece zâhirî ve mutaassıbâne ve Alevîlere muhâlefetkârâne mezhebinden din nâmına istifade edip, bir kısım evliyânın türbelerini tahrip ediyorlar ve kendilerini haklı zan ediyorlar. Halbuki, bir dirhem hakları varsa, bazen on dirhem ilâve ediyorlar…
 

İkinci Nükte
Şu Vehhâbi meselesinin âlem-i İslâmın Ananesi îtibâriyle nasıl ki üç esası var; öyle de, âlem-i insâniyet îtibâriyle dahi üç esâsı vardır:
· Birincisi: Ehl-i dünyanın ve maddî tarihin nazarıyla, nev-i beşerin hayat-ı içtimâiyesi noktasında bakılsa, görülüyor ki hayat-ı içtimâiye-i siyâsiye îtibâriyle, beşer, birkaç devri geçirmiş. Birinci devri vahşet ve bedevîlik devri, ikinci devri memlûkiyet devri, üçüncü devri esir devri, dördüncüsü ecir devri, beşincisi mâlikiyet ve serbestiyet devridir…
.”
(Osmanlıca, Mektubat, Yirmisekizinci Mektub, Altıncı Risale olan Altıncı Mesele)

 

Bizde yazımızı bu üç esas üzerine bina edeceğiz; Hemen belirtelim ki hiçbir hareket, içinde doğduğu toplumdan ve bu hareketi savunan insanların psikolojik yapısından ayrı ele alınamayacağı gibi, hiçbir siyasi gurup yaşadıkları sosyo ekonomik şartlar ve o şartların oluşmasında ana etken olan coğrafyadan bağımsız olarak oluşmaz. Bundan dolayı Vehhabiliğin anlaşılması için önce Harici Fırkasının temelini oluşturan Bedevileri ve Arap toplumunu anlatmak lazım . Önce sosyolojik açıdan genel bir değerlendirme yaptıktan sonra Bedeviliği ve Hariciliği anlatacapız.

İslam öncesi dönemde Necd topraklarinda kurulmus devlet özellikleri taşıyan tek oluşum, miladi 480 ile 529 yılları arasında yaşamış meşhur Kinde krallığıdır. Bu krallık, Orta Arabistan’da meskun birçok kabileyi birleştirerek bir merkezi otoriteye bağlayan ilk girişim olması bölge bakımından tarihi bir öneme sahiptir.

Bedevilik, (Göçebelik)

İslam toplumları İslam’dan önce genellikle “bedevi’’ idiler, İslam tarihinin gelişmesi sürecinde ‘’hadaret’’ e geçtiler. Bu çok karmaşık geçiş süreci, bir çok problemler ve verimli müesseseler meydana getirmiştir.

Bedevilik (bedavet), geniş anlamda göçebe hayat tarzını ifade etmektedir. Hem geçim tarzları, hem ahlak ve zihniyet yapıları ile Bedevi veya göçebeler, tarım ve ticaretten ziyade avcılık, çobanlık ve yağmacılıkla uğraşıyorlar, bu hayat tarzının ve sert iklim şartlarının gereği olarak, zihni değerlerden çok pazu gücünün, yiğitliğin, ‘’erkekliğin’’ yüceltildiği, savaşçı isanlardır. Bu şartlar onların ‘’kabile’’ halinde, yani bir birlerine çok tutkun bir şekilde örgütlenmelerini gerektirmiştir. ‘’Ferdi meşguliyet’’ söz konusu olmadığı için, vaha ve otlaklar topluca tutulduğu, yağmalar topluca yapıldığı, savaşlar topluca verildiği için ‘’ferdi başarı’’, ‘’ferdi şeref’’ yoktur, ‘’kabile şerefi’’ her şeyin üstündedir.

“Çölde yaşamak, sahrada oturmak” gibi anlamlarda kullanılan bedâvet kelimesi, “yerleşik hayat, medeniyet” anlamlarına gelen hadâret kelimesinin karşıtıdır. Bâdiye “çöl, sahra, kır” anlamına gelmektedir ki buralarda yaşayanlara bedevî denir. İslamiyet’in ortaya çıkışı sırasında bilhassa Orta ve Kuzey Arabistan’da yaşayan bütün Arap kabileleri bedevî ve hadarî olarak ikiye ayrılıyordu. Kur’an’ın hitabında da bu ayrım görülmektedir. Sami dillerinde “çöl” anlamına gelen arab kelimesi eski devirlerde çölde yaşayanlar için yani bedeviler için kullanılıyorken, sonraları yerleşik hayat yaşayan Araplar için de kullanılır olmuş, ilk defa Kur’an, yerleşik hayat yaşayan Araplarla bedevi Arapları ayırmış, ve medenîler için arab, bedevîler için ise a’rab ifadesini kullanmıştır. İbni Haldun’a göre “gıda, barınak ve elbise gibi en zaruri ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir araya gelen toplumlar bedevîdir.” Günün şartlarına göre lüks sayılabilinecek tüketim maddelerini kullanan toplumlar ise hadarî yani medenîdir. (18-Fayda, Bedevi, s.311-312)

 

Kabile basit bir siyasî teşkilata sahiptir. Kabilenin eşit hak sahibi yaşlıları arasından seçilen kabile reisi kabilenin en şereflisi kabul edilirdi. Kabile reisine şeyh, emîr, rab denirdi. “Şeyh kabile mensuplarına yol göstermekten çok onların his ve düşüncelerine uygun hareket eder, kimseye vazife yükleyemez, ceza veremezdi. Yaptırım gücü olmadığı için daha çok hakemlik yapardı. Esasen bedevî Araplar hükümdarlıktan, amme cezası gibi mefhumlardan nefret ederlerdi. Reisin belli başlı görevleri kabilenin toplantılarını idare etmek, diğer kabilelerle münasebette kabilesini temsil etmek, kabile fertleri arasındaki ihtilafları halletmek, savaş ilan etmek, savaş sırasında kabileye kumanda etmek, ganimetleri taksim etmek, seyahat ve göç zamanlarını ve yerlerini tayin ve tespit etmek, kabilenin fakirlerine yardım etmek, misafirleri ağırlamak, antlaşmaların yapılması, esirlerin kurtarılması, diyetin ödenmesi gibi işleri yerine getirmekti.” Kabilenin herhangi bir üyesi, oybirliği ile seçilmişse, kabilenin reisi olabilirdi. Davranışları görevden uzaklaştırılmasını gerektiriyorsa, bir kabile reisi kabile tarafından görevden uzaklaştırılabiliyordu.

 

Allaha emanet olun gelecek makalemiz Hadaret, (Kentlilik) olacak inşallah.

 

 

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )