Nurdan Haber

Otuz Birinci Mektup’un Otuz Birinci Lem’a’sı

Otuz Birinci Mektup’un Otuz Birinci Lem’a’sı
19 Nisan 2019 - 0:20

Sekizinci Şuâ

Üçüncü Bir Keramet-i Aleviye
Otuz Birinci Mektup’un Otuz Birinci Lem’a’sının Otuz Bir Meselesinden Bir Meseledir

Bir tek cümle olan kısacık bir hadîsin beş lem’a-i i’caziyesine dair bir nüktedir. Buraya bir münasebetle girmiş.

اَلْخِلَافَةُ بَعْدٖى ثَلَاثُونَ سَنَةً hadîs-i şerifin ihbar-ı gaybî nevinden tarihçe musaddak beş lem’a-i i’caziyesi vardır.

Birincisi: Hulefa-yı Raşidîn’in hilafetleri ile Hazret-i Hasan radıyallahu anhın altı aylık hilafetinin müddeti, otuz sene olacağını ihbardır. Aynen çıkmış.

İkincisi: Otuz senelik halifeleri olan Hazret-i Ebubekir radıyallahu anh, Hazret-i Ömer radıyallahu anh, Hazret-i Osman radıyallahu anh ve Hazret-i Ali radıyallahu anhın ebcedî ve cifrî hesapları bin üç yüz yirmi altı (1326) eder ki o tarihten sonra şerait-i hilafet daha takarrur etmedi. Hilafet-i Aliyye-i Osmaniye bitti.

Üçüncüsü: ثَلَاثُونَ kelimesi, cifir hesabı bin seksen yedi (1087) eder ki tarihçe hilafet-i Abbasiye’nin inkırazıyla hilafet-i Osmaniye’nin takarruruna kadar olan zaman-ı fetret tayyedilse bin seksen küsur kalır. Eğer nâkıs hilafetler sayılsa ثَلَاثُونَ سَنَةً deki “sene” lafzı ilâve olur. O halde bin iki yüz iki (1202) eder ki “Rumuzat-ı Semaniye-i Kur’aniye Risaleleri”nde hem اِنَّا فَتَحْنَا لَكَ hem Fatiha hem Sure-i Nasr hem Sure-i Alak gibi çok yerlerde aynen hilafetle beraber Devlet-i İslâmiyenin hem terakki hem galibiyet devresi olan bin iki yüz iki (1202) tarihini gösterir. Hem nâkıs hilafetle beraber bütün müddet-i hilafet-i İslâmiye bin iki yüz ikidir ki tam tamına tevafukla haber verir.

وَ اِنِ اسْتَقَامَتْ اُمَّتٖى فَلَهَا يَوْمٌ وَ اِلَّا فَنِصْفُ يَوْمٍ Hadîsinin mu’cizane ihbar-ı gaybîsini izah eder. Yani bu hadîs kıyametten değil belki galibane hâkimiyet-i İslâmiyeden haber verir. On Sekizinci Lem’a’da ve başka yerde bu hadîsin üç lem’a-i i’caziyesini beyan ettiğimden burada kısa kesiyoruz.

Dördüncüsü: اِنَّ الْخِلَافَةَ بَعْدٖى … اِلٰى اٰخِرِ şeddeli اِنَّ yüz bir, الْخِلَافَة bin yüz kırk bir, بَعْدٖى seksen altı eder. Yekûnü: Arabîce bin üç yüz yirmi sekiz (1328) olur ve Rumîce bin üç yüz yirmi altıdır (1326) ki Hulefa-yı Raşidîn’in isimleri ikinci vecihte gösterdiği aynı tarihe ve Hürriyet’in üçüncü senesindeki inkıta-i hilafetin tarihine tam tamına tevafuku, elbette o lisanü’l-gayb olan zatın lisanında tesadüfî olamaz belki onu da görmüş, ona da işaret etmiş.

Beşincisi: اِنَّ الْخِلَافَة şeddeli nun bir nun sayılsa bin yüz doksan iki (1192) eder ki aynen ثَلَاثُونَ سَنَةً cümlesinin gösterdiği gibi bin iki yüz iki (1202) tarihine on farkla tam tevafuk ederek tam ve nâkıs bütün müddet-i hilafeti göstermesi ve yalnız “hilafet” kelimesi bin yüz on bir (1111) edip tam hilafetin müddetine tam tevafukla beraber o müddete işaret eder. ثَلَاثُون kelimesinin cifrî hesabı olan bin seksen yedi (1087) adedine, yirmi dört gibi cüz’î bir farkla muvafakat etmesi, elbette ve her halde o Muhbir-i Gaybî’nin bir işaret-i gaybiyesidir ve bir nevi mu’cizat-ı gaybiyesinin bir lem’asıdır.

İşte bu kısacık hadîsin câmiiyetine, sair cevamiü’l-kelim olan hadîsler kıyas edilsin.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلٖيمُ الْحَكٖيمُ

***

[1] Hâşiye: İmam-ı Ali bu fıkra ile işaret eder ki Âyetü’l-Kübra Risalesi yüzünden şakirdleri bir musibete düşecekler ve onun kerameti ve bereketiyle emniyete ve selâmete çıkacaklar. Evet, bu keramet-i Aleviye tam tamına çıktı ki o risale için hapse düşüp ve onun kuvvetli hakikatleri ile kurtuldular.

[2] Hâşiye: Hem de “İnna A’tayna”nın sırrı kısmen tahakkuk etmiş. Çünkü Süfyaniyetin dört rüknünden en kuvvetlisi ve dehşetlisi bütün bütün çekildi. Kabir altında azap çekiyor. Ve en büyüğü dahi alâkası bilfiil çekilmiş. Mason komitesinin mahkûmu ve âleti olup azabıyla meşguldür. Yalnız onun gölgesi hükmediyor. İleri tecavüz etmemekle beraber kısmen geriliyor. Bâki kalan iki şahıs ise ellerinden gelse tamire çalışacaklar.

[3] * Yani tersinden okunuşudur.

[4] * Hâşiye: Haşre dair meşhur Yirmi Dokuzuncu Söz’e, sonra Mi’rac ve zeyli şakk-ı kamere bakar.

[5] Hâşiye: Mesela, yirmi sekizinci mertebede وَ بِسُورَةِ التَّهْمٖيزِ kelimesiyle Yirmi Sekizinci Söz’ün âhiri olan cehennem meselesinin çok kuvvetli bir bürhanına işaret edip baştaki cennet meselesinin yalnız iki üç sual ve cevaba dair bahsi ise başka yerde işaret ettiğinden münasebet gizlenmiş.

Hem mesela, ikinci mertebede يٰسٓ kelimesiyle hem İkinci Söz’e hem İkinci Mektup’a hem İkinci Lem’a’ya hem İkinci Şuâ’ya baktığından münasebet genişlendiğinden gizlenmiş.

Hem mesela وَ كَافٍ وَ هَا يَاءٍ وَ عَيْنٍ وَ صَادِهَا yani كٓهٰيٰعٓصٓ beşinci mertebede bulunması hem Beşinci Söz’e hem Beşinci Mektup’a hem Beşinci Lem’a’ya ve Dördüncü Şuâ olan Âyet-i Hasbiye Risalesi’ne hem Üçüncü Şuâ olan Münâcat’a baktığı cihetle münasebet genişlenmiş, gizlenmiş. Buna başkaları kıyas edilsin.

Kaynak: Risale-i Nur

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )