Nurdan Haber

HASAN FEYZİ YÜREĞİL Ağabey’i Rahmetle Anıyoruz!

HASAN FEYZİ YÜREĞİL Ağabey’i Rahmetle Anıyoruz!
13 Kasım 2019 - 16:38

NurdanHaber-Özel

Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Hasan Feyzi Yüreğil ağabeyi vefatının sene-i devriyesinde rahmet ile anıyoruz.

13 Kasım 1946’da vefat eden Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Hasan Feyzi Yüreğil ağabeyi rahmet anıyoruz.

1895’de Denizli’de doğdu. Şâir, edib, mutassavıf ve muallimdi. Bediüzzaman’ı 1943’te Denizli’de tanıdı. 1946’da vefat etti.

 

HASAN FEYZİ YÜREĞİL Kimdir?

Şair, edip, mutasavvıf ve muallim Hasan Feyzi Yüreğil, 1895 senesinde Denizli’de doğmuştur. Bediüzzaman Hazretleri’ni 1943 Denizli Mahkemesi sırasında tanıyan Hasan Feyzi Efendi hapishaneye girmedi, fakat şiir ve yazılarıyla dışarıdan, hapishanedeki Üstad’ına ve Nur talebelerine sahip çıktı, onlara kol kanat gerdi. Bilhassa, o günlerin çok ağır baskılarına maruz kalan Nur talebelerine şiirleriyle moral ve şevk kaynağı oldu. Hasan Feyzi’nin yazdığı bu manzumeler için, Savlı Abdulkadir Ağabey’den, Üstad’dan naklen şu hatırayı almıştık: “Ben dua makamında okuyorum, çünkü o manzumeler ilhamla yazılmış, sizler de dua makamında okuyunuz” buyurmuş Hz. Üstad. (Ağabeyler Anlatıyor-2, s. 31) Hasan Feyzi’nin Risale-i Nur Külliyatı‘nda çok sayıda şiir ve mektupları var. Ayrıca Hz. Üstad’ın bu mümtaz talebesinden sitayişle bahsettiği mektuplar da külliyatta var.

Hasan Feyzi Efendi, 13 Kasım 1946 tarihinde bir Çarşamba günü, çok sevdiği Üstad’ından on dört sene evvel, Denizli’de vefat etti. Üstad’ına bedel gitti. Bunu şöyle açıklıyor Bediüzzaman Hazretleri: “Nurlar hakkında parlak fıkralarında, bu bîçare kardeşine kendini kurban etmeğe söz verdiğinden ve Nur vazifesini acele yapmasıyla istirahat âlemine gitti.”Kendini kurban etme meselesi ise Hasan Feyzi’nin bir şiirinde şu şekilde geçiyor: “Dahi nezrim bu ki, canım sana kurban olacak!”

Mezarı Denizli Kabristanındadır. Denizli Şehidi, İslamköylü Hafız Ali Efendiye yakındır.

MUSLİHİDDİN SÖNMEZ, HASAN FEYZİ EFENDİ İLE ÇOK SAMİMİYDİ

Bediüzzaman Hazretleri’nden on dört sene evvel, 1946 senesinde vefat eden Hasan Feyzi Yüreğil hakkında bilgi kaynakları -çok uzun bir zaman geçtiği için- yok denecek kadar azalmıştır. Bir istisna olarak, Hasan Feyzi Ağabey’e çok yakın olmuş ve 2014 yılı itibarıyla halen hayatta olan bir ağabeyimiz var… Muslihiddin Sönmez…

1921 Salihli doğumlu Muslihiddin Sönmez Ağabey, emekli savcıdır. Üstad’ımızın 1943 Denizli Mahkemesi’nde Fahrî Avukatlığını yapan Ziya Sönmez’in oğludur. Muslihiddin Ağabey Hz. Üstad’ı Denizli ve İstanbul’da ziyaretlerde bulunmuş ve kendisiyle konuşmuştur. Bu hatıraları Ağabeyler Anlatıyor-1 kitabından okunabilir.

Sönmez ailesinin bir hususiyeti; en tepeden aşağıya doğru aile boyu hukukçu olmalarıdır. Muslihiddin Sönmez’in dedesi, babası, kendisi ve oğlu; hepsi de hukuk adamı… Uzun müddet İzmir Karşıyaka’da ikamet eden Muslihiddin Ağabey daha sonra Ankara’ya taşınmıştır. Kendisiyle yakın dostluğumuz ve görüşmelerimiz devam etmektedir…

HASAN FEYZİ YÜREĞİL (R.H) ‘İN MEKTUPLARI

Muslihiddin Sönmez’in Hasan Feyzi (r.h) Ağabey’le çok samimi, çok hasbi, çok hususi münasebetleri olmuştur. Karşılıklı olarak hem eski yazı hem de yeni yazı olarak çok sayıda mektuplaşmaları vardır.

Muslihiddin Ağabey, Hasan Feyzi Efendi ile yazıştığı -Osmanlıca ve yeni harf- bütün mektupların hem orijinallerini, hem de Osmanlıcaların çevirisini bir dosya halinde arşivime konmak üzere bize hediye etmiştir. Aynı dosya içinde Hasan Feyzi Ağabey’e aid 156 mısra, yani 78 beyitlik oldukça uzun bir şiir de vardır. Mektuplar ise ilmî, tefekkürî ve tasavvufî niteliktedir. İnşallah bir gün neşretmek nasip olur bize…

Ayrıca 1944 Denizli beraatından sonra -babası Ziya Sönmez Üstad’ın avukatı olması hasebiyle- evlerine mahkemeden gönderilen bir sandık dolusu risalelerden bir kısmını kendisine ayırmış. Kitaplar el yazması, Üstad’dan tashihli, orijinal. Bu tarihi gazi kitapların üzerlerinde mahkeme kayıt yazıları hâlâ duruyor. Kitapların bazılarını şahsıma hediye etmek lûtfunda bulunmuştur. Allah razı olsun.

Hasan Feyzi Efendi’nin kendi el yazısı ile yazdığı ve Muslihiddin Sönmez’e gönderdiği çok sayıda mektuptan birisi

Dosyanın birinci sayfasında şunlar yazmaktadır:

Muslihiddin Sönmez’in çok yakın dostu Hasan Feyzi Efendi hakkında hazırladığı dosyanın birinci sayfasında kendi imzasıyla aynen şunlar yazmaktadır.

“Hazret-i Pîr Muhammed Nur-ül Arabî halifesi Üsküplü Ferid Efendi’nin, hâs ve mümtâz bir halîfesi olan Denizlili HASAN FEYZİ Efendi Hz.nin naçiz şahsıma gönderdiği tasavvufî değeri çok yüksek olan mektuplarını ve şiirlerini bâzı ihvanın ısrarlı rica ve talebleri üzerine derlemiş ve burada toplamış bulunuyorum…

“Yazılarındaki irtibatın bozulmaması, yazıların daha iyi anlaşılması ve zevkine varılması için bu mektuplaşmaya vesile olan ve tarafımdan yazılan bir yazı ile cevabî mektuplarım da yine ihvanın talep ve tavsiyesi üzerine buraya eklenmiştir.

“Mektuplardaki Arabî ve Farisî lügatlerin Türkçe karşılıkları, metnin okunurken anlaşılması için, metnin içinde ( ) işaretleri arasında dercedilmiş ve şiirlerin içindeki lügatlerin karşılıkları ise okunurken zevki bozmamak için şiirlerin sonunda ayrıca ve topluca gösterilmiştir.

“Üstad’ım ve mürşid’im Hasan Feyzi Efendi Hz.nin, maneviyatından da, yine ihvanın tavsiyesi üzerine buraya eklemiş bulunuyorum.

“Son olarak Hasan Feyzi Efendi Hz.nin, bir parça olsun tanınması ve tanıtılması için tarihçe-i hayatından küçük bir parçayı ve küçük bir damlayı yazarak buraya eklemiş bulunuyorum.

“Bütün bu çalışma, “O”nun ismini yâda ve ruhunu şâda vesile olursa ne mutlu bana.”

Muslihiddin Sönmez

HASAN FEYZİ EFENDİ (R.H) HAZRETLERİ’NİN TARİHÇE-İ HAYATINDAN BİR DAMLA

Muslihiddin Sönmez, bahsi geçen dosyanın son sayfasında, Hasan Feyzi Yüreğil’in kısa Tarihçe-i Hayatını ve şemalını şu şekilde anlatmaktadır:

“Hasan Feyzi, Denizli ilinin Yüreğil köyünde 1895 tarihinde doğdu. Kısa bir klâsik tahsilini müteakip kendi kendini yetiştirdi. Zâhir ve bâtın ilimlerinde haklı bir şöhret kazandı. Bir müddet muâllimlik yaptığı için muâllim Hasan Feyzi namıyla tanındı.

“19. asrın büyük Melâmi meşâyihinden ve 3. devre Melâmiliğinin kurucusu Muhammed Nur-ül Arabî Hazretlerinin halifelerinden Üsküplü Ferid Efendi Hazretleri’nden feyz alarak onun has ve mümtaz bir halifesi oldu. Denizli ve civarında Melâmiliği neşr-ü tâmim ederek mânevi feyiz kaynağı oldu.

“Hususi sohbetleri ve çok nadir olarak camilerde yaptığı vaazlarla dikkati çeken ve takdir toplayan Hasan Feyzi Hz. Kısa boylu, zayıf, nahif, halim, selim, son derece nazik ve kibar, yumuşak huylu, yumuşak sesli, güler yüzlü, hoşgörülü, zeki bakışlı, melâmeti hâli ile yaşayan değerli bir mürşit idi.

“Üstad’ı Muhammed Nur-ül Arabî gibi, o da Şeriata son derece bağlı ve tâbir-i mahsusu ile ahkâma riayetkâr idi.

“Onun sohbetleri hâlâ hatıralarda ve hafızalarda bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Bilhassa “Kur’an Arapça değil, Rabçadır” sözü hiç unutulmamaktadır. Birçok basılmamış mektupları ve şiirleri mevcud idiyse de ben fakire yazdığı mektup ve şiirlerden maâdâsı ölümünden sonra zayi olmuş ve bütün arama ve araştırmalara rağmen maalesef bulunamamıştır. Bu ise manevi hayatımız için büyük bir kayıptır.

“1946 yılının 13 Kasım Çarşamba gecesi, Denizli’de kısa süren bir göğüs hastalığını müteakip vefat etti. Hastalığı esnasında ıstırabını hiç hissettirmemesi, hiç şikâyet etmemesi ve daima güleç ve güler yüzünü ve tavrını muhafaza etmesi hâlâ hatıralardadır.

“Kendisini gönülden seven dost ve ihvanlarının gözyaşlarıyla Denizli kabristanına defnedilen Hasan Feyzi Hz.nin kabri, kendisini gönülden seven, tanıyan dost ve ihvanının dâimî ziyaretgâhı halindedir.

“Son sözü kabir taşındaki kitabesine bırakıyorum:

Aziz şehid tebdil olundu şânı,

Yüreğilli bir Ömer’dir hem nâmı,

Bilmediler söz attılar ol ere,

O da taşa rahmet olur mu diye.

Yaşı henüz basmadan elli bire,

Boyun kesip verdi canını ol dilbere,

Ömrünü ilm-i, irfana vakfedip,

Mektep ve kürsülerde feryad edip,

Yıkadı kalpleri feyziyle her an,

Ölmüş tenler de hep buldular can.

13 Kasım bir Çarşamba gecesi rıhlet etti Hz. Hasan Feyzi,

Kim ruhuna bir Fatiha okuya,

Nûşerderler Feyziyi doya doya…”

Hasan Feyzi Yüreğil’in vefatından beş ay önce daktilo ile yazıp Muslihiddin Sönmez’e gönderdiği mektuplardan birisi

HASAN FEYZİ EFENDİ ÜSTAD’A AŞIKTI,  MELÂMî ŞEYHİ İKEN NURCU OLDU

 Muslihiddin Sönmez Ağabey’e kendi evinde sayısız ziyaretlerim oldu. Kendisi Hz. Üstad’ın Denizli dönemi için ve o dönemde –hasbelkader- bulunmuş ağabeyler bakımından çok önemli bir kaynaktı. Ondan başka bu dünyada kimse kalmamıştı. Bunun farkında olarak Muslihiddin Ağabey’e olabildiğince çok sayıda sorular sordum ve bunları kamera ile kaydettim. Merhum Hasan Feyzi Yüreğil (r.h) ile ilgili yaptığım röportajın ilgili bir kısmını konu münasebetiyle buraya alıyorum.

−Hasan Feyzi Yüreğil ile de çok samimiyetiniz var. Bana onunla yazıştığınız mektupların dosyasını, tamamının orijinallerini, vermiştiniz. İnşallah zamanı gelince ben bu henüz gün yüzüne çıkmamış hazine değerindeki mektupları yayınlayacağım. Hasan Feyzi Efendi’yle samimiyetiniz nasıl başladı?

—Hasan Feyzi Efendi Melâmî Şeyhi idi aslında. Bediüzzaman’ı tanıdıktan sonra Nurcu oldu.

—Sonradan Melamilik kaldı mı?

—Kalmadı. Kendisini Risale-i Nur’a vakfetti. Bediüzzaman’a çok hayranlığı vardı. Âşıktı Üstad’a. Kendini kurban etme meselesi ise Hasan Feyzi’nin bir şiirinde şu şekilde geçiyor: “Dahi nezrim bu ki, canım sana kurban olacak!”

 —Üstad’la ilgili bir şey söyler miydi sana? Onu tanıyan sizden başka kimse kalmadı bu dünyada.

—Bediüzzaman zamanın MEHDİ’sidir derdi.

—Muslihiddin Ağabey, sizi yorduk, bilinmeyen birçok meselenin canlı şahidi olarak tarihe ışık tutmuş oldunuz. Müsaadeniz olursa bunları yayınlamak istiyorum.

—Yayınlayabilirsin.

—Allah razı olsun.

 

MUSTAFA SUNGUR AĞABEY’İN DİLİNDEN HASAN FEYZİ YÜREĞİL

Bir ders ortamında merhum Mustafa Sungur Ağabey, Hasan Feyzi Ağabey’le ilgili hatıralardan bahsetmişti ve ben de bunu şu şekilde kaydetmiştim:

“Tarihçe-i Hayattan Hasan Feyzi Ağabey’in,

Güzel oku! Her zerrede coşkun birer mânâ var,

Derd ehline bu mânâda canlar sunan edâ var.

Vermek için parlaklığı, gamlı gönül evine,

Bir bak hele, her cilâdan üstün olan cilâ var.

Derin, güzel düşünce ile incelersen bunu sen,

Zaiflemiş ruhlar için dağlar gibi gıdâ var.

İlâ âhir…

Şiirini coşkuyla okuyan Sungur Ağabey şöyle demişti:
“Seneler evvel aynı şiiri Üstad yine bana okutmuştu ve: ‘Sungur! Senin kalbinin derinliklerinde olan, Hasan Feyzi’nin gözlerinin önündedir!’ demişti.
Sungur Ağabey devamla: Üstad’ımız Denizli beraatından sonra iki ay içinde Emirdağ’ına sürgün ediliyor. Şimdi okuyacağım şiir de Hasan Feyzi Ağabey’in; Üstad’ın Denizli’den ayrılmasından dolayı nasıl gözyaşı döktüğünü gösteriyor. Bu şiiri Üstad’ımız ayrılırken Hasan Feyzi Ağabey, Üstad’ımızın arabasından içeri atıyor.”

Çekilip nur-u hidayet yine zindan olacak!

Yine firkat, yine hasret, yine hüsran olacak.

Yine sen, yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm..

Çünki hicran dolu kalbim yine hicran olacak.

Yine göç var diye mecnûna haber verme sakın!

Yine matem, yine zâri, yine efgan olacak.

Açılan ol gül-ü tevhid, sararıp solsa gerek;

Kapanıp Kâbe-i irfan, yine vîran olacak.

Haber aldım ki yarın yad olacakmış bize yâr,

Ne büyük yâre ki, kimler buna derman olacak?

İlâ âhir…

 

 

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )