Hazreti İbrahim Aleyhisselam putperest Keldani Kavmi ile üvey babası Babil’i sürekli içinde bulundukları sapkınlıktan kurtularak hidayet olmaya davet etti. İşte Hazreti İbrahim Aleyhisselam’ın putperestlerle mücadelesi.
Hazreti İbrahim Aleyhisselam, Keldani Kavmi’ni sürekli Allah-u Teala’ya imana davet ederek onları yaşadıkları sapkınlıktan kurtarmaya çalışıyordu. Babil halkı Hzreti İbrahim (AS)’ı bu davranışlarından dolayı üvey babası Azer’e şikayet etti. Azer Hazreti İbrahim’i uyararak bu davranışından vazgeçmesini isteyerek onu azarladı. Hazreti İbrahim (AS) Azer’e aldırmayarak ona şunları söyledi:
“Benden delil isteyin göstereyim. Bana hidâyet veren, doğru yolu gösteren Allahü teâlâ beni sizden ayırdı. Sizin içinde bulunduğunuz sapıklığa düşürmedi. Sizi ve putlarınızı sevmiyorum.”
Azer bu cevap karşısında Hazreti İbrahim (AS)’a hiddetlenerek onu yanından kovdu.
Keldânî Kavmi senede bir gün toplanarak bayram yapıyordu. Halk bayram yapmak üzere bir alanda toplanır ve ardından puthaneye giderdi. Bir bayram günü puthanenin bekçisi ve Hazreti İbrahim (AS)’ın üvey babası Azer Hazreti İbrahim’den de bayram yerine gelmesini istedi. Hazreti İbrâhim (AS) bayram için toplanılacak alana doğru yola çıktı. Biraz gittikten sonra ‘Ben hastayım.’ diyerek geri döndü. Şehre giderek puthâneye girdi.
Puthanede yetmiş kadar put vardı. Putların önüne, çeşit çeşit yemekler konmuştu. Hazreti İbrâhim (AS) putların önüne dizilmiş olan bu yemekleri görünce onlarla alay ederek, ‘Neden yemiyorsunuz? Niçin konuşmuyorsunuz?’ diye bağırdı.
Hazreti İbrahim (AS) yanında getirdiği bir balta ile bütün putları kırıp, param parça etti. Sâdece en iri putu kırmadı ve baltayı o putun boynuna asarak puthaneden ayrıldı.
Keldânî Kavmi bayramdan dönünce âdetleri üzere puthâneye gitti. İçeri gidikleri zaman putların kırılıp parça parça edildiğini görünce dehşete düştüler. Bunu kim yaptı diye bağrışıyorlardı. Onları hidayete davet eden Hazrewti İbrahim (AS)’den şüpheleniyorlardı. Nitekim onu bularak halkın önünde sorguya çektiler.
‘Ey İbrâhim! Bizim ilâhlarımız olan putları sen mi kırdın? Bu hakareti sen mi yaptın.’ diye sordular. Hazreti İbrahim (AS) onlara şöyle cevap verdi:
“Bu işi olsa olsa, boynunda balta asılı duran şu en iri put yapmıştır. ‘Ben varken bu küçük putlara niçin tapıyorlar?’ demiştir. Siz ona bir sorunuz.”
Putperestler Hazreti İbrahim (AS)’ın cevabı karşısında hiddetlenerek şunu söyledi:
“Putlar konuşmaz ki sen bize onlara sor diyorsun.”
Bunun üzerine Hazreti İbrâhim (AS) putperestlere, “O hâlde daha kendilerini kırılmaktan kurtaramayan, size hiçbir faydası olmayan bu putlara ilâh diyerek niçin tapıyorsunuz, hâlâ akıllanmayacak mısınız? Size ve taptığınız bu putlara yazıklar olsun!” dedi.
Yaşanan bu olay yüce Kuran-ı Kerim’de de şöyle anlatıldı:
“Nihâyet o, putları paramparça etti, yalnız bunların büyüğünü bıraktı (ve baltayı büyük putun boynuna astı). Umulur ki, (putların âcizliklerini görürler de) İbrâhim’e ve dînine dönerler (veya büyük puttan hâdîseyi sorarlar.) Kâfirler bayram yerinden döndükleri zaman dediler ki: ‘Bunu bizim ilâhlarımıza kim yaptı? Muhakkak o kimse kendisine zulüm edip tehlikeye atanlardandır.’ (Yine bir kısmı) dediler ki: ‘İşittik ki bir genç bunları (putları) kötülüyor, kendisine İbrâhim deniyormuş.’ (Nemrûd ve kavminin ileri gelenleri şöyle) dediler: ‘Öyle ise, onu insanların gözleri önüne getirin ki onun hakkında bildikleri şeye şâhitlik etsinler. (Böylece delilsiz onu yakalamış, cezâlandırmış olmayalım.’ Hz. İbrâhim’i getirdikleri zaman); ‘Ey İbrâhim! İlâhlarımıza bunu sen mi yaptın?’ dediler. İbrâhim dedi ki: ‘Belki bunu onların şu büyükleri yapmıştır. Sorun bakalım, o küçük putlara, eğer konuşabiliyorsalar size cevap versinler.’ Bunun üzerine kalbleri ile tefekkür edip, akıllarına dönüp (birbirlerine) dediler ki: ‘Doğrusu siz, konuşmayan, işitmeyen şeye tapmakla zâlimlerdensiniz.’ Sonra yine eski küfür ve isyânlarına döndüler ve dediler ki: 2Sen gerçekten biliyorsun ki, bu putlar konuşmazlar. Niçin onlara sorunuz dersin?’ İbrâhim; ‘O hâlde Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda vermeyecek şeylere mi tapıyorsunuz? Üf (yazıklar olsun) size ve Allah’dan başka taptıklarınıza! Hâlâ akıllanamayacak mısınız?’ dedi.” (Enbiyâ Sûresi: 58-67)
YeniAkit