Nurdan Haber

“Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah’tır.”(Zâriyat, 51/58)

“Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Allah’tır.”(Zâriyat, 51/58)
01 Ocak 2020 - 11:00

“Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek Allah’a ait olmasın.”(Hûd, 11/6)

Risale-i Nur’da tasnif edilen hakiki ve mecazi rızık kavramları bu iki ayetten mülhem manalardır.

“Fakat, rızık ikidir.”

“Biri: yaşamak için hakikî ve fıtrî rızıktır ki, taahhüd-ü Rabbânî altındadır. Hattâ o kadar muntazamdır ki, bedende, yağ ve saire suretinde iddihar olunan fıtrî rızık, hiç olmazsa yirmi günden ziyade birşey yemeden yaşatır, hayatını idame eder. Demek yirmi otuz günden evvel ve bedende müddehar olan fıtrî rızkı bitmeden zâhiren açlıktan vefat edenler rızıksızlıktan değil, belki sû-i itiyattan ve terk-i âdetten neş’et eden bir hastalıktan vefat ederler.”

“İkinci kısım rızık: İtiyat, israf ve sû-i istimâlat ile tiryaki olup zaruret hükmüne geçen mecazî ve sun’î rızıktır. Bu kısım ise taahhüd-ü Rabbânî altında değil, belki ihsana tâbidir. Kâh verir, kâh vermez.”

“Bu ikinci rızıkta, bahtiyar odur ki, medar-ı saadet ve lezzet olan iktisat ve kanaatle sa’y-i helâli, bir nevi ibadet ve rızık için bir fiilî dua bilerek müteşekkirâne ve minnettârâne o ihsanı kabul edip hayatını saadetkârâne geçirir. Ve bedbaht odur ki, medar-ı şekavet ve hasâret ve elem olan israf ve hırs ile sa’y-i helâli bırakarak, her kapıya başvurup, tembelkârâne ve zâlimâne ve müştekiyâne hayatını geçirir, belki öldürür.”

Rızık yalnız Yüce Allah’a isnad edilir. Rızk veren ancak Allah Teâlâ’dır.

Rızık sözlükte; Allah’ın yaratmış olduğu tüm canlılara lütfu olan nimet, yenilen, içilen şey, azık, kısmet, bolluk ve servet manalarına gelmektedir. Ayrıca insanın yararlanabildiği her türlü mal ve varlık da rızık olarak ifade edilmektedir. Ehl-i sünnet inancına göre, kendisinden yararlanılmak üzere Allah’ın canlılara verdiği her şey rızıktır.

Yüce Allah’ın yaratıp ilâhi imtihan gereği dünyaya gönderdiği insanlar ve tüm canlı varlıklar hayatlarını devam ettirebilmek için Allah’ın nimetlerine muhtaçtırlar. Kur’an’da şöyle buyrulur: “Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır…” (Fâtır, 35/15)

Allah’ın rızıklandırması, ikram ve ihsanı olmadan hiçbir varlık ihtiyaçlarını karşılayamaz, dolayısıyla hayatını idame ettiremez. Şüphesiz O, lütuf ve keremiyle her canlının rızkını vermeyi üstlenmiş, bu konuda teminat vermiştir. “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın” (Hûd, 11/6) ayeti de bu gerçeği teyid etmektedir. Ayet-i kerimedeki “Yeryüzünde” ifadesiyle, sadece karada yaşayan canlılar değil, aynı zamanda dünya hayatındaki havada ve denizde yaşayan tüm canlı varlıklar kastedilmiştir. Bu ayetle, insanların rızık konusunda Allah’a tam olarak güvenmeleri hedeflenmiştir.

Allah’a inanan, mülkün gerçek sahibinin Allah olduğunu kabul eden kimse, kendisini yaratan Rabbinin rızkını da vereceğini de bilir, bu konuda Allah’a tam bir güven içindedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) de, “Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenseydiniz, (Allah), kuşları doyurduğu gibi sizi de rızıklandırırdı. Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları hâlde akşam doymuş olarak dönerler” (Tirmizî, Zühd, 33) buyurarak insanın rızık konusunda Allah’a güvenmesi gerektiğini belirtmiştir. Başka bir hadis-i şerifte ise, Allah’a güvenen ve tevekkül eden kimseleri kuş kalpli olarak vasıflandırmış ve bu gibilerin cennete gireceklerini bildirmiştir. (Müslim, Cennet, 27) Zira kuşlar her sabah, hiç bir endişe duymadan yuvalarından ayrılırlar, gün boyu dolaşırlar ve karınlarını doyurmuş olarak yuvalarına dönerler. Allah Teâlâ, “Nice canlı yaratık vardır ki rızkını (biriktirip yanında) taşımaz. Allah ona da size de rızık verir” (Ankebût, 29/60) ayetinde buyurduğu gibi onlara ve diğer tüm canlılara günlük rızıklarını verir.

İnsanların rızıkları bazı sebeplere bağlı olarak azalıp çoğalabilir. İnsan takdir-i ilâhî gereği rızkının genişleyebileceği gibi daralabileceğini de kabullenmelidir. Zira Yüce Mevlamız bizim bilemediğimiz bir takım hikmetlere binaen kullarının rızıklarını azaltıp, çoğaltır. Kimi kullarına bol bol rızık verirken kimine de daha az verir. Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: “De ki: ‘Şüphesiz Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve dilediğine de kısar…” (Sebe’, 34/39)

Ama hangi durumda olursa olsun Müslüman, elindekiyle yetinmeye çalışmalı, bol nimete kavuştuğunda Rabbine şükretmeli, nimetleri yerli yerinde kullanmalı, Allahu Teâlâ rızkını daralttığında ise bunu bir imtihan vesilesi olarak görerek sabretmeli, iffetini korumalı ve insanlardan dilenmemeye bakmalı, helalinden rızık aramaya devam etmelidir. Fakirliğin de zenginliğin de Allah’tan geldiğine inanmalı ve her iki halde de bir kul olarak üzerine düşen görevlerini ihmal etmemelidir.

İnsanın rızkı çeşitli sebeplerle azalıp çoğalır. İnsanın sahip olduğu nimetlere şükretmesi onun sahip olduğu nimetin artmasını sağlar. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır: “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım.” (İbrahim, 14/7) Akrabayı kollayıp gözetmek de rızkın çoğalmasına vesiledir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s.), “Rızkının çoğalmasını, ömrünün uzamasını isteyen kimse, akrabasını kollayıp gözetsin” (Buharî, Edeb, 12; Müslim, Birr, 20, 21) buyurmuştur.

Yine Kur’an’da haber verildiğine göre iman edip salih amel işleyenlere de bol rızık verilecektir: “İçinizden kim Allah’a ve Resûlü’ne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır.” (Ahzâb, 33/31; Ayrıca bkz. Sebe’, 34/4) Rızkın artmasının sebeplerinden biri de takva sahibi olmak yani Allah’tan gereği gibi sakınmaktır. Ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: “…Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış (kurtuluş) yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter… ” (Talâk, 65/2-3)

Toplumun korunmaya muhtaç kesimlerinden fakirleri, zayıf ve kimsesizleri kollayıp gözetmek rızkın çoğalması için önemli bir vesiledir. Hz. Peygamber (s.a.s.) hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Fakirleri kollayıp gözetiniz. Aranızdaki zayıflar sayesinde Allah’tan yardım görüp ve rızıklandığınızdan şüpheniz olmasın.”  (Ebû Davûd, Cihad, 70)

Her canlının rızkı Yüce Allah tarafından takdir ve tayin edilmiş olup, levh-i mahfûz denilen ve mahiyetini sadece Allah’ın bildiği bir kitapta yazılı bulunmaktadır. Bir hadis-i şerifte bildirildiğine göre, henüz ana karnındayken tüm insanların rızıklarının az mı yoksa çok mu olacağı, hangi yollardan temin edecekleri,  yani helâlden mi yoksa haram yoldan mı kazanacakları Allah’ın emriyle görevli bir melek tarafından yazılıp, kayıt altına alınır. (Buharî, Kader, 1; Müslim, Kader, 1) Ayet ve hadislerde rızkın çoğalmasından bahsedilmekle Allahu Teâlâ’nın sözü edilen kimselerin rızıklarını bereketlendireceğine işaret edilmiştir.

Tüm canlıların rızıklarının Allahu Teâlâ tarafından verileceği beyan buyurulmuştur, ancak herkese aynı miktarda rızık verilmemektedir. Zira ilâhi imtihan gereği kiminin rızkı genişletilip dünya hayatında bolluk ve zenginlik içinde yaşatılır, kimine de daha az rızık verilerek sıkıntılı ve zorlu bir hayat sürmesi takdir edilir.  Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve dilediğine de daraltır.” (İsrâ, 17/30) Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde bu gerçek tekrarlanmaktadır. (Mesela bkz. Ra’d, 13/26; Kasas, 28/82; Ankebût, 29/62; vd.) Zenginliği de fakirliği de veren Allah, kullarını varlıkla veya yoklukla imtihandan geçirmektedir. Bu durumda insana düşen imtihanın şekli ne olursa olsun sonunda kazanmaya gayret etmektir.

Yine Kur’an bize, rızık taksimatının bir hikmete binaen farklı ölçülerde olduğunu ve inananlar için nice ibretler bulunduğunu bildirmektedir: “Allah’ın rızkı dilediğine bol verdiğini ve (dilediğine) kıstığını görmediler mi? Bunda inanan bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rûm, 30/37; Zümer, 39/52) Bir ayette ise, rızkın belli bir ölçüye göre dağıtılmasının hikmetlerine işaret edilmektedir: “Allah kullarına (tümüne birden) rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. Fakat O,rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları hakkıyla görendir.” (Şûrâ, 42/27)

Helal ve temiz rızık aramak

Aslolan insanın rızkının çok veya az olması değil, helal ve temiz olmasıdır. Hak Teâlâ, “Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerine en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık” (İsrâ, 17/70) buyurarak kullarına temiz rızıklar hazırladığını bildirmektedir. (Ayrıca bkz. Nahl, 16/72)

Kur’an’da, insanların kendileri için hazırlanan rızıkların helal, iyi ve temiz olanlarından yemeleri, bu lütuf ve ihsanlara karşılık olarak Allah’a şükretmeleri (Bakara, 2/172; Nahl, 16/114), O’na karşı gelmekten sakınmaları (Mâide, 5/88) ve bu konuda ölçülü olmaları, aşırılığa düşmemeleri (Tâhâ, 20/81) emredilmektedir.

Hz. Peygamber (s.a.s.) de bir defasında şöyle buyurmuştur:  “Allah Teâlâ temizdir; sadece temiz olanları kabul eder. Allah Teâlâ peygamberlerine neyi emrettiyse mü’minlere de onu emretmiştir. Cenâb-ı Hak Peygamberlere: ‘Ey peygamberler! Temiz ve helâl olan şeylerden yiyin, iyi ve faydalı işler yapın!’ (Mü’minûn, 23/51) buyurmuştur.  Mü’minlere de: ‘Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin’ (Bakara, 2/172) buyurmuştur.” Allah Resûlü (s.a.s.) daha sonra, “Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! diye dua eder. Halbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!” buyurmuştur. (Müslim, Zekât, 65)

Bu durumda mü’minler, rızıklarını temiz ve helal yollardan elde etmeli, rızık endişesiyle veya tamahkârlık yaparak helal-haram sınırı gözetmeksizin meşru olmayan kazanç yollarına yönelmemelidirler.

Ahiret rızkı

Merhametlilerin en merhametlisi olan Allah Teâlâ, “Rahman” sıfatının bir tecellisi olarak bu dünyada mü’min, kâfir veya müşrik ayrımı yapmadan bütün kullarına ve diğer tüm canlı varlıklara rızıklarını vermektedir. Allah’ın kullarını rızıklandırması sadece bu dünya ile sınırlı olmayıp ahiret hayatında da devam edecektir. Ancak mü’min olmayanların buradaki rızıklardan ve nimetlerden nasipleri olmayacaktır. Cenâb-ı Hak, “Rahim” ism-i celili gereğince yalnızca inanıp yararlı iş yapan kullarını cennet nimetleriyle rızıklandıracaktır. Kur’an’da bu gerçek şöyle anlatılır: “Kim Allah’a inanır ve salih bir amel işlerse Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. Allah, gerçekten ona ne güzel bir rızık vermiştir.” (Talâk, 65/11; Ayrıca bkz. Hac, 22/50; Meryem, 19/62)

Kur’an-ı Kerim’de ayrıca dünya hayatında verilen şeyler ile ahiret nimetlerinin mukayesesi yapılmakta, dünyaya ait rızıkların rağbet etmeye değmeyecek kadar sınırlı ve değersiz olduğu, buna karşılık Allah’ın iman edip salih amel işleyen kullarına ahirette ihsan edeceği rızkın ise daha hayırlı ve devamlı olduğu bildirilmektedir. (Tâhâ, 20/131; Mü’min, 40/40)

Rızık endişesine düşülmemeli

Bugün dünyada yaşanan gelir dağılımındaki adaletsizlikler, işsizlik vb. sosyo-ekonomik problemler ve bunlara ilaveten her geçen gün artan lüks ve israfa yönelme eğilimleri gelir düzeyi düşük insanları geçim sıkıntısıyla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu durum özellikle manevî yönden zayıf olan insanlarda rızık endişesine sebep olmaktadır.

Rızık endişesi taşımak, Allah’ın, yarattığı mahlûkatının rızkını temin edeceği yönündeki teminatına itimad etmemek anlamına gelir ki, bu bir mü’mine asla yakışmaz. Allah’a iman eden, O’na güvenip tevekkül eden bir mü’min rızık konusunda asla en küçük bir endişe ve korkuya kapılmaz. Her canlının rızkı daha anne karnında iken başlar ve kendisine takdir edilen eceli gelene kadar devam eder.

Unutulmamalıdır ki, bütün canlıların rızkını vermek Cenâb-ı Hakk’a aittir, O, bu konuda hiç şüpheye yer vermeyecek şekilde garanti ve güvence vermiştir. Bir ayette bütün canlıların rızıklarının Allah’a ait olduğu bildirilmiştir. (Hûd, 11/6) “İşte bu bizim verdiğimiz rızıktır. Ona asla tükenme yoktur” (Sâd, 38/54) ayetinde ise, Allah’ın rızkının bitmez tükenmez bir hazine olduğu haber verilerek insanların rızık konusundaki endişelerinin yersiz olduğu vurgulanmıştır.

Allah’ın sözüne güvenmeyip gereksiz yere rızık endişesine kapılmak, böyle bir duygu ve düşünceyle meşru olmayan yollardan rızık teminin etmeye çalışmak son derece yanlış bir davranıştır. Daha da vahimi ise, rızık endişesi ile bir canlının hayatına son vermek, hele de kendi zürriyetinden olan çocuklarının canına kıymaktır ki, bu büyük bir günahtır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de insanlara böyle bir zillete düşmemeleri konusunda ciddi uyarılarda bulunmaktadır. Bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır:  “Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur.” (İsrâ, 17/31; Ayrıca bkz. En’âm, 6/151)   

Ayetlerde cahiliye Arapları arasında görülen fakirlik korkusuyla kız çocuklarının öldürülmesinin vahametine dikkat çekilmektedir. Ancak ayetlerde kastedilen mana sadece bundan ibaret değildir. “Geçim korkusuyla” ifadesinden hareketle anne karnındaki çocuğun öldürülmesinin de yasaklandığı anlaşılmaktadır. Çünkü “Çocuklarınızı öldürmeyin” emri, günümüzde yaygın olarak uygulanan ve ciddi tartışmalara yol açan kürtaj yani çocuk aldırma konusuyla da yakından ilgilidir.

İslam, anne-babanın başlangıçta çocuk sahibi olup olmama haklarının bulunduğunu kabul etmiş, çocuk sahibi olmamak için bir takım önleyici tedbirler almalarına izin vermiştir, fakat anne karnında teşekkül etmiş bulunan çocuğun hangi safhada olursa olsun hayatına son verilmesine müsaade etmemiştir. Bu itibarla İslam hukukunda, tıbbî ve dinî bir zaruret bulunmadıkça anne karnındaki çocuğun düşürülmesi ve aldırılması -anne baba tarafından yapılmış veya yaptırılmış olsa bile- cinayet (suç) olarak adlandırılıp haram sayılmıştır. (Geniş bilgi için bkz. Kur’an Yolu, DİB. Yay. C. II, Sh.486-487; İslam İlmihali, DİB. Yay. C. 2, Sh. 137)

Rızkın değerlendirilmesi

Allah’ın verdiği rızkın yerli yerince kullanılması da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bir kere insan, Allah’ın verdiği rızkı helal ve meşru yollarda yani O’nun razı olduğu şekilde kullanmalıdır. Cenâb-ı Hakk’ın kendisine ihsan ettiği nimetlerle günah işlememeli, O’na karşı isyankâr olmamalıdır. Nitekim “Allah’ın size rızık olarak verdiğinden yiyin de şeytanın adımlarına uymayın (peşinden gitmeyin). Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır” (En’âm, 6/142) buyrularak mü’minler uyarılmaktadır.

Bunun yanında şu da bir gerçek ki, Allah kullarına rızkı sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamaları için vermiyor, aynı zamanda onlardan verdiği rızıkları yine O’nun rızası istikametinde harcamalarını istemektedir. Nitekim Kur’an’da birçok ayette, hayır yolunda infakta bulunmaları hususunda mü’minlere önemli tavsiyelerde bulunulmakta, bu şekilde davranan kimselerden övgüyle bahsedilmektedir.  İşte bir örnek: “Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın.” (Bakara, 2/254)

Netice olarak; tüm canlı varlıkların rızkını veren Allah’tır. O, kullarına rızık vermede çok lütufkâr davranmaktadır. (Şûrâ, 42/19) Kul, rızkını aramak konusunda üstüne düşen görevi yerine getirir, ardından da Rabbine gereği gibi tevekkül ederse, bir sıfatı da Rezzâk (Rızık veren) olan Rabbimiz onu elbette sonsuz hazinelerinden rızıklandırır. O halde hiçbir mü’min, her sıkıntılı anında olduğu gibi rızık konusunda sıkıntıya düştüğünde de haline rıza göstermeli, Allah’tan ümit kesmemeli ve helalinden rızık aramaya gayret etmelidir.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )