Nurdan Haber

Prof. Dr. Ali Özek Kalp Krizi Neticesinde Vefat Etti

Prof. Dr. Ali Özek Kalp Krizi Neticesinde Vefat Etti
18 Nisan 2021 - 18:30

Prof. Dr. Ali Özek Kalp Krizi Neticesinde Vefat Etti

 

( Bir süredir hastanede tedavi görmekte olan Prof. Ali Özek, kalp krizi neticesinde vefat etmiştir. Ali Özek’in cenaze namazı 19 Nisan 2021 Pazartesi günü, Fatih Camiinde öğle namazına müteakiben kılınacak ve ardından, memleketi Fethiye’ye götürülüp defnedilecektir. )

 

Prof. Dr. Ali Özek (1932-2021 )

Prof. Dr. Ali Özek Türkiye’nin tanınmış ilim adamlarından birisidir. Bir bakıma ülkemizin son dönem canlı tarihlerindendir. Çok sayıda kitabı ve ilmi makaleleri var. Randevu talebimizi 9 Kasım 2017 tarihinde kabul etti ve Üstad Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur’la alakalı sorularımıza, kurucusu olduğu İslami Araştırmalar Vakfı (İSAV) merkezinde cevaplar verdi.

Ali Özek’in en önemli hatırası; Mısır Ezher Üniversitesinde okurken, son Osmanlı Şeyhülislamı Sabri efendinin Bediüzzaman’a sorduğu soruları Bediüzzaman’a aktarması ve Üstad’ın cevaplarını Sabri efendiye nakletmesidir. Prof. Ali Özek’in Risale-i Nur’un üslubu hakkında kendi araştırmalarına dayalı bilirkişi olarak öyle tespitleri var ki, daha güzel ifade edilemez. Hatıralarını metin haline getirdikten sonra, telefonda kendisine okudum ve tashih ettirdim.

Prof. Dr. Ali Özek Anlatıyor:

Fethiye’nin Doğanlar köyünde 1932 yılında dünyaya gelmişim. İlkokulu bitirince, 1944’de Antalya’da hafız oldum. 1945 yılında, İzmir’in Kestanepazarı Kur’an Kursuna gittim, Arapça ve diğer ilimleri tahsil ettim.

1950 senesinde Mısır’a, Ezher Üniversitesine gittim. Vesile olan İzmir eşrafından, eserleri de olan Hacı Raif Cilasun diye bir zattır. 1950’den 1957 yılına kadar Mısır’da kaldım. Üniversiteyi bitirdim, bir de mastır yaptım orada. Mısır dönüşümde, 1959’un sonuna kadar tekrar İzmir’de, Kestanepazarı’nda kaldım. Aynı senenin sonunda İstanbul İmam Hatip Okulunda öğretmenlik yaptım. Askerlik vazifemi 1962’de tamamladım.

1962-1963 eğitim yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsüne tayin olundum. Beni tayin eden de o dönemin Milli Eğitim Bakanı Şevket Raşit Hatipoğlu’dur. İsmet İnönü o zaman başbakandı. İnönü, İmam Hatip Okullarının kapatılması için emir verdi Hatipoğlu’na, Hatipoğlu da: “Ben bu okulları kapatmam, yenisini açarım” dedi ve hem bakanlıktan, hem de Halk Partisinden istifa etti.

1962’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine kaydoldum ve 1966’da Edebiyat bölümünü bitirdim. Aynı fakültede doktoramı yaptım, bir taraftan da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde hocalık yapıyordum. Ayrıca aynı yıllarda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde dört sene Orta Şark uzmanı olarak, İslam İktisadı üzerine görev yaptım.

1970 yılında, İslami İlimler Araştırma Vakfını (İSAV) kurduk. Şu ana kadar 20’den fazla uluslararası tartışmalı ilmi toplantılar yaptık, yüz kadar kitap neşrettik. Devam ediyoruz. 1979’da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü müdürü oldum, dört sene bu görevim devam etti.

1997 senesinde Kazakistan’da önce ‘Orta Asya Medeniyet Vakfı’nı, 2004’te de ‘Kazakistan Yabancı Diller ve Mesleki Kariyer Üniversitesi’ni kurdum, bir de kolej açtım. Arada bir gidiyorum, okullar devam ediyor. Kıbrıs’ta da bazı faaliyetlerimiz oldu. Kur’an Kursu, bir cami, bir de yurt açtık; bunlar da devam ediyor. 1999 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden emekli oldum. Şimdi İSAV’da hizmetleri yürütüyoruz.

BEDİÜZZAMAN’I EMİRDAĞLI ALİ KILINÇALP ANLATTI BANA

1950’de Mısır’da Ezher’e başladığımda bizimle beraber Ali Kılınçalp diye Emirdağlı bir arkadaş vardı. Yaşı bizden ileriydi (1922), ortaokul kısmında okuyordu. Ezher’de talebe nereli olursa olsun, dersler Arapçadır. Bu arkadaşın Arapçası zayıftı. Ben Molla Cami’ye kadar okuduktan sonra gittim Mısır’a. Bir gün bana dedi ki: “Bana biraz ders ver.” “Olur” dedim. Ali Kılınçalp çok iyi bir arkadaştı, aynı zamanda güzel yemek ve çay yapardı. Bediüzzaman’a hizmet etmiş ya… Fakat ben ona ders verirken kapıyı kapatıyordu. Bu vesileyle samimiyetimiz arttı. Bana Bediüzzaman’dan bahsediyordu. Ben Bediüzzaman’ı orada duymuş oldum. Mektuplaşıyordu Bediüzzaman’la, mektuplarında benden de bahsetmiş. “Burada Ali Özek diye bir talebe var, bana yardımcı oluyor” şeklinde. Bediüzzaman da mektuba cevap yazarken, “Ali Özek’e de selam…” diye yazarmış. Bir kaç defa böyle oldu, Ali Kılınçalp söyledi bunları bana.

SABRİ EFENDİ BEDİÜZZAMAN’LA GÖRÜŞMEMİ VE LEBLEBİ, KAVUN GETİRMEMİ İSTEDİ

Ben 1953-1957 yılları arasında Mısır Ezher Üniversitesinde talebe iken, son Osmanlı Şeyhülislam’ı Mustafa Sabri Efendi de Mısır’da idi. Osmanlı şehzadelerinden Şevket Bey diye birisi vardı, onun evinde kalıyordu. Şevket Bey, Sultan Abdülaziz soyundan gelen bir bahriye subayı idi. Biz haftada bir hem şehzadeyi, hem Sabri Efendiyi ziyaret ediyorduk. Sabri Efendi, Bediüzzaman’ı çok iyi tanıyordu.

1953 yılının yaz tatilinde ben Türkiye’ye gelmeye karar verdim. Sabri Efendiye gittim, “Ben Türkiye’ye gidiyorum” dedim. Dedi ki:

“Senden üç şey istiyorum.

  1. Çorum leblebisi getir bana.
  2. Kırkağaç kavunu getir.
  3. Şeyh Said ile görüşeceksin, benden selam söyleyeceksin ve ona diyeceksin ki: ‘Kaç taleben var?’ bunu benim adıma soracaksın. O da sana bir rakam verecek. O zaman diyeceksin ki, ‘Niye duruyor, niye bir harekât yapmıyor Türkiye’de’ diye sorduğumu söyleyeceksin.” Sabri Efendi Bediüzzaman’a Şeyh Said derdi. Bunlar sözlü ifadelerdir, mektuplaşma yok yani.

BEDİÜZZAMAN’A SABRİ EFENDİNİN SORULARINI AKTARDIM

Mısır’dan Türkiye’ye geldim, Bediüzzaman’ı aramaya başladım. Sene 1953. Bediüzzaman hazretlerinin İstanbul’da Çarşamba’da bir evde kaldığını öğrendim. Gittim, fakat yanında hizmet eden talebeleri müsaade etmediler görüşmeye. Sonra, Bekir Berk’i tanıyordum, onu aradım. Durumu anlattım, tamam ben hallederim dedi. Sonra tekrar gittim, kabul ettiler.

Bediüzzaman divanda uzanıyordu, gittim elini öptüm, oturdum, “Şeyhülislam Sabri Efendinin selamı var” dedim. Selamı var deyince, doğruldu oturdu divana, “Aleykümselâm, kelamı nedir?” dedi. “Sabri Efendi kaç talebeniz olduğunu soruyor” dedim. “Beş yüz bin şakirdim var” dedi. “Bu talebelerle neden bir hareket yapmıyor diye soruyor” dedim. Cevaben dedi ki: “Sen Sabri efendiye selam söylersin, bizim davamız iman davasıdır. O kendisi Türkiye’ye gelsin böyle bir hareket başlatsın, ben de beş yüz bin talebemle ona destek olayım” dedi. (gülüyor)

Bediüzzaman daha çok ilmi meseleleri, iman davasını anlattı bana. “Bizim davamız iman davasıdır, imanı kurtaralım yeter” dedi. Bediüzzaman Hazretleri maddi mücadeleye, vurdu-kırdıya, harekâta, kan dökmeye hayatı boyunca hep karşı durmuştur. Bediüzzaman orada ironi yapmıştır.

Bir saat kadar sohbet ettik. Bana iman davasını anlattı. Benim talebeliğimden bazı şeyler sordu, ben de anlattım kendisine. Bir ara bana dedi ki: “Sen Ali Kılınçalp’in bahsettiği Ali Özek misin?” dedi. Bunu hatırladı yani. Ben de, evet dedim. Tam hatırlamıyorum ama biraz da Ali Kılınçalp’ten bahsetti.

NOT: Bediüzzaman hazretlerinin 1953 yılında Çarşamba’da üç ay kadar ikamet ettiği evin, Mehmed Fırıncı ağabeyin babası merhum Ahmet Naci Efendi tarafından, kendi ailesi için kiralanıp, ihtiyaca binaen bir süreliğine Hz. Üstad’a teslim ettiğini bildiğim için, Fırıncı ağabeye başvurdum; bu görüşme sırasında evde olup olmadığını sordum. Fırıncı Ağabey şunları söyledi: “Üstad’la Ali Özek’in görüşmeleri anında ben evde değildim. Fakat Prof. Ali Özek ile bir iftar vesilesiyle buluşup, görüştüğümüzde size anlattığı hatıraların aynısını bana da anlattı.” Fırıncı Ağabey bu vesile ile Çarşamba’daki bu eve Hz. Üstad’ın nasıl geldiğini de bütün ayrıntılarıyla anlattı… 

ŞEYHÜLİSLAM SABRİ EFENDİ: ŞEYH SAİD EFENDİ DAVASINDA MUVAFFAK OLDU

Mısır’a dönünce Sabri efendiye, Türkiye’de Bediüzzaman’la aramızda geçen konuşmalarımızı aynen naklettim. Sabri Efendi iyice yaşlanmıştı, hastaydı, rahatsızdı. Anlattıklarımı dinledi, başını salladı, “Öyle mi?” dedi. Şu cevabı verdi: “Şeyh Said Efendi gerçekten haklıdır. Evet, söyledikleri doğrudur. O davasında muvaffak oldu. Biz hata ettik. O, memleketten hiç bir yere ayrılmadı, sebat etti…” diyerek Bediüzzaman’ı tasvip etti.

KAYNAK: Ağabeyler Anlatıyor cilt 8 (Ömer Özcan)

Cenab-ı Allah, Muhterem Ali Özek Ağabeye Garik-i Rahmet Eylesin.

Ruhu için El-Fatiha 

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ 

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿٢﴾ اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ ﴿٣﴾ مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِۜ ﴿٤﴾ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ ﴿٥﴾ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ ﴿٦﴾ صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ۪ينَ ﴿٧﴾

NURDAN HABER

 

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )