Sabahleyin semtimizdeki fırına uğradım. Ekmek almak için önümde bekleyen hanımefendi fırıncıya seslendi,“2 ekmek bana, 2 ekmek askıya!”

Fırıncı “olur abla” deyip 2 ekmeği poşete koydu uzattı. Kadın 4 ekmek parası verdi, “Unutma! 2 ekmek de askıya koyacaksın… Fakirin hakkıdır” diyerek iyice tembihledi…

“Bu kışta kıyamette Allah yardımcıları olsun” diye mırıldanarak yanımdan geçip gitti. Fırıncı usulca söylendi, “Kar yağdı ya abi, garipler mülteciler daha da zorda…”

Ben de günlük mutad olanı yaptım. Ekmeğimi aldım, askıya ekmek bıraktım “Rabbim darda olana yardım et” diye dua ederek eve döndüm.

Kahvaltı öncesi, sabah sabah gazetelere göz atıyordum. Birkaç gazetede Sırbistan’ın başkenti Belgrad’dan vahim fotoğraflar vardı. Sığınmacıların buzlar üzerinde banyo yapmaya çalışmaları… Bir lokma yemek için girdikleri uzun kuyruklar, vesaire…

Fotoğrafın birinin altında şöyle bir metin:

“(…) Belgrad’daki terk edilmiş binalarda ve parklarda yatıp kalkıyorlar. Pakistanlı Alamsar, Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamada altı aydır Sırbistan’da olduğunu belirterek Belgrad Üniversitesi’nin oto parkında kaldığını aktardı.(…)”

Belgrad’da metruk binada mülteciler

 Tam da Macar ırkçı kameraman Petra Laszlo’ya, kucağındaki çocuğuyla polisten kaçan mülteciye çelme takıp yuvarlanmasına neden olduğu için 3 yıl hapis cezası verildiği haberinin hemen yanında…

***

Neyse… Haberin kaynağına baktım Anadolu Ajansı’ydı. Hemen Anadolu Ajansı’nın Sırbistan Temsilcisi Talha Öztürk’ü aradım. Dedim ki, “Evlat oradaki mültecilerle ilgili haberlere konu olmayan, objektiflere yansımayan bir şey söyle bana…”

Dedi ki “Mülteciler için geçiş koridorlarının tümünde büyük sıkıntılar var. Aç susuz, soğuktan tir tir titreyen insanlarla dolu parklar, metruk binalar. Sadece burası değil, Macaristan, Makedonya… Dahası sınır bölgelerinde mülteciler kış günü daha da perişan.“

SİNGAPUR’DA İSLAMİYET VE RİSALE-İ NUR HİZMETLERİ…

Düşünmeye başladım. Türkiye mültecilerle imtihanında nasıl bir sınav veriyor?

Devlet, Suriyeliler için onlarca kamp kurdu. Şehirlere yerleşenler iş güç sahibi oldu. Fakir fukarayı Suriyeli ya da yerli diye ayırt etmeden yardımına koştu bu millet.

Daha biraz önce fırında ekmek alan hanımefendinin “2 ekmek de askıya koy, sakın unutma fakirin hakkıdır” cümlesi hala aklımda.

3 milyonu aşkın Suriyeli mülteci var ülkemizde. Bunların sadece 22 bininin ekonomik olarak güçlü aileler olduğunu öğreniyoruz Bakan Veysi Kaynak’ın ifadelerinden. Diğerleri ya kıt kanaat geçiniyor, ya da yardıma muhtaç.

Ama, ne Sırbistan-Macaristan sınırındaki o vahim görüntüler, ne Belgrad’ın orta yerinde buzlar üzerinde varilde yıkanmaya çalışan mülteci görüntüleri var bizde.

Çünkü, fırında ekmek almak için bekleyen hanımefendinin “2 ekmek de askıya koy, fakirin hakkıdır” cümlesi neredeyse milletimizin tamamının düsturu olmuş durumda.

15 Ocak 2017

Hasan Öztürk

Yeni Şafak