Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri I
Şarkın bağrından insanlığın hizmetine muvazzaf bir mütefekkir.
Onu ben bilgimle anlatmaya kendimi çok yetkili göremiyorum. Ancak 58 yıl önce fani dünyadan ebediyete seyahat eden Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri hangi şartlar altında dünyaya gelmiş, hangi çağda nasıl hizmetlerde bulunmuş ve ne dava etmiş?
Merhum Tahir Mutlu Ağabeyden naklen; bir medrese hocası ve zamanın kutbu, öyle ki yetiştirdiği talebelerden bir tanesi ihlas üzerine ciltlerle kitap yazmış bir Hoca, Gavs ders esnasında babası gelse kabul etmez ve dersin ciddiyetine halel getirmez medrese hocası, bir gün merakla talebelerini bekletirken, kendisi de medreseden kapıya çıkar ve dışarda beklemeye koyulur.
Talebeleri görürler ki karşıdan bir insan gelmektedir. 10-15 dakika sonra o insan medreseye vasıl olur. Medrese sahibi Gavs, O şahsı karşılar, içeri alır, izzet ve ikramda bulunur. Sonra saygıyla hürmetle kendilerini yolcu ederler.
Talebeleri merakla sorarlar: “Ya Şeyh! Bu şahıs kimdir ki bu kadar derse ara verdiniz. İzzet ve ihtiramda bulundunuz. Sonra kapıya kadar refakat ettiniz.”
Âlim der ki: “O öyle bir zatın babası olacak ki, onun yerinde olmayı böyle bin Gavs’lığa tercih ederim.”
Şeyhin kastettiği şahıs, Bediüzzaman’ın babası Mirza Efendi’dir.
Şarkın yalçın kayalıklarla çevrili bir beldesinde dünyaya gelen Bediüzzaman, asr-ı hazır fen ve felsefesi ile yakından meşgul olmuştur. Hatta bu hususta bazı eserler bile telif etmiştir. Matematikte kombinasyon ve permutasyonlar üzerine telif etmiş oldukları eser, Van’da medresede çıkan bir yangın neticesinde yanmıştır. Fotografik algılama okuma metodu ile sayfaya bir defa bakması, her detayına kadar okumasına yetmektedir.
On üç, on dört yaşlarında, yüz civarında kitap okumuş, zamanın âlimleri ile münazaralara girmiş, yıllarını ve ömürlerini medrese tahsiline vermiş o zatların okumaya zaman bulamadıkları eserleri de okuduğu için onları ilzam etmiştir.
Şarkın milli kıyafeti ile henüz gençliği zamanında İstanbul’a gelerek adeta her alandaki bilim insanlarına, bilimdeki malumat ve rüsuhunu ispat etmek için; “sual sorulmaz fakat her türlü suale cevap verilir,” diye kalmış olduğu otelin kapısına asmış olduğu ilanda bütün bilim adamlarını münazaraya davet etmiştir.
Bediüzzaman daha genç yaşlarda iken siyasetin her alanında söz sahibi olmuş, bir çok imkanlar elde etmiş ve bir çok alanda da ikazlarda ve nasihatlerde bulunmuştur.
Bediüzzaman askeri alanda da bir dehadır. Hem doğuda ve hem de batıda gönüllü alay komutanı olarak birlikleri ile düşmana karşı savaş vermiş, doğu cephesinde Rusya’ya esir düşmüştür. Esarette Kosturma’da düşman komutanına karşı İslam’ın ve ilmin izzetini muhafaza ederek ayağa kalkmadığı için idamla yargılanmıştır. Daha sonra da esaretten kurtularak Balkanlar üzerinden İstanbul’a avdet etmişlerdir.