Nurdanhaber – Haber Merkezi – Özel

السلام عليكم و رحمة الله وبركاته أبدا دائما

بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لله رب العالمين والصلاة والسلام علي رسولنا محمد وعلي آله وصحبه أجمعين

Aziz Kıymetli Hocalarımız, Öğretmenlerimiz! 

Yeni başlayan Eğitim-Öğretim senemiz vatanımıza milletimize ve istikbalimiz olan evlatlarımıza hayırlı mübarek olsun inşaallah.

Bu vesileyle Nurlardan bir hakikati ve Merhum Bayram Yüksel Ağabeyin dilinden bir hatırayı nakletmek isteriz.

Barla Lâhikasında ifade edildiği gibi:
“Öteden beri her kitabın ibtidasında Besmele, Hamdele, Salvele’nin zikrinin vücubu, hocaefendilerimiz tarafından beyan edilmiş…”

Bayram Yüksel Ağabeyi dinleyen çoklarımız da Hz Üstaddan rivayetle en sık anlattığı hatıralardan biri olarak şunu dinlemişlerdir.
O diyor:

Prof. Ali Alaş: ‘Gençlerimizin ruhunu da eğitmeliyiz’

“Hz Üstadımız derdi ki: Bu zamanda terbiye ana babadan alınmış, muallime verilmiş. Çocuk valideynine itaatten ziyade şefkatli mualliminin sözünü dinlemeye çok daha meyyaldir.
Bu zamanın dindar bir muallimini eski zamanda mağaralara kapanmış, (günahtan uzak) ibadetle meşgul, eski zamanın büyük velileri gibi görüyorum.

Bu zamanda bir muallim (manevi makam olarak)  ya kuyu dibinde ya da minare başındadır; ortası olamaz.

Benim evladım olmadığımdan küre-i arzdaki bütün çocuklarla şefkat sırrıyla alakadarım.

Eğer param olsa dindar bir muallime günde 1 altın (yani tam altın) vereceğim, ve diyeceğim ki: Ne olur benim evladıma dinini, imanını, ahlakını öğret.”

Bu hatıradan da anlaşılıyor ki bir öğretmen-hoca rızkını helal kazanmak için talebeye normal dünyevi dersiyle alakalı ilim vermesinin yanında, ondan bile kıymetli, ehemmiyetli olan şey, dini ve ahlakı ile alakalı da şeyler vermeli ki tüyü bitmemiş yetimin bile üzerinde hakkı olan o aldığı maaşını layıkıyla hak edebilsin. Hatta bunu yapan bir muallime günde bir tam altın bile verilse yine hak ettiği, maaşını kendine helal ettirdiği ifade edilmiş oluyor.

Bu manalardan mülhem olarak: Biz muallimler her dersimiz için sınıfa girmeden önce “besmele hamdele salvele”den sonra Cenab-ı Hakk’a, talebelerimize dünya-ahiret ilimlerinde faydalı olabilmek, ahlaken de onlara fayda verebilmemiz için dua edip öyle girmeyi unutmayalım ki Rabbimizin inayeti bizimle olsun. Bunu her daim yapalım ki Rabbimiz bize de o şuuru zamanla daha da yerleştirsin.

Tarihten günümüze yazılmış binlerce kütüb-i islamiyeyi de tetkik etsek, aynı manayı göreceğiz ki:
Ecdadımız da her hayırlı eğitime, kitabet ve kıraate  “besmele, hamdele, salvele ve duayı yapmadan başlamamış” ömürlerini de ömürlerinin neticesi olan mahsulatlarını da rızay-ı İlahiyeye vesile ederek böylece bereketlendirmişler.
Hz Üstadımızın tarifiyle: “Kuyu dibinde olan değil, manen minare başında olan muallimlerden olabilmemiz duasıyla…”
Binler selam ve dua ile…