Nurdan Haber

Böyle yapmayın ki, fesat olmasın

Böyle yapmayın ki, fesat olmasın
11 Kasım 2018 - 7:35

İŞARATÜ’L-İ’CAZ

Sure-i Bakara 11 – 12. Ayetler

وَاِذَا قٖيلَ لَهُمْ لَاتُفْسِدُوا فِى الْاَرْضِ قَالُٓوا اِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ ۞ اَلَٓا اِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلٰكِنْ لَايَشْعُرُونَ

Bu âyetin evvelki âyetle vech-i irtibatı:

Evet, vaktâ ki münafıkların nifakından neş’et eden cinayetlerin birincisini teşkil eden nefislerine zulmetmekle hukukullaha tecavüzleri olan cinayet zikredildikten sonra, mezkûr cinayetlerin ikincisini teşkil eden hukuk-u ibada tecavüz ile aralarına fesadı ilka etmek olan cinayet dahi mevki-i münasibinde zikredilmiştir.

Sonra وَاِذَا قٖيلَ cümlesi münafıkların kıssasına ve hikâyesine dâhil olduğu cihetle وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ deki يَقُولُ ye bağlıdır, mana ve mealce يُخَادِعُونَ ye nâzırdır. Hadd-i zatında dahi يَكْذِبُونَ ye merbuttur. Üslubun tağyiri ise yani kaziye-i hamliye yerine, kaziye-i şartiyenin iradı يَكْذِبُونَ ile وَاِذَا قٖيلَ arasında birkaç cümlenin mukadder olduğuna bir emaredir. Takdir-i kelâm şöyle olsa gerektir: “Yalan söyledikleri zaman, fitneyi îka ediyorlar. Fitneyi îka ettikleri zaman, ifsad ediyorlar. Nasihat edildikleri vakit, kabul etmiyorlar. Fesadı yapmayın denildiği zaman ‘Biz ancak ıslaha çalışıyoruz.’ diyorlar.”

Bu âyetin ihtiva ettiği mezkûr ve gayr-ı mezkûr cümleler arasındaki vech-i irtibat bir misal ile izah edilecektir. Şöyle ki:

Bir insan, tehlikeli bir yola sülûk ettiği zaman en evvel “Senin bu yolun seni felakete götürür, o yoldan vazgeç!” diye nasihat yapılır. O insan vazgeçmediği takdirde, şiddet ile zecir ve nehyedilir. Ve aynı zamanda “Umum halkın nefret ve kahrına uğrarsın.” diye tehdit edildiği gibi “Ebna-i cinsine zulmetmiş olursun.” diye şefkat-i cinsiyeye de davet edilir.

Eğer o insan, sarhoşlar gibi inatlı ve kafasız ise kendisine yapılan nasihat ve zecir ve nehiyleri müdafaa ile mukabele eder ve “Benim mesleğim haktır, ne senin hakk-ı itirazın var ve ne benim senin nasihatlerine ihtiyacım var.” diye serkeşliğe başlar.

Eğer o insan iki yüzlü ise, tabiî bir cihetten nasihat edenleri kandırır ve ilzamına çalışır. Diğer cihetten de “Ben ıslah edici bir insanım.” diye mesleğini hak göstermekle devam eder. Ve aynı zamanda “Islah benim hakiki bir sıfatım olup, bilâhare hasıl olmuş bir sıfat değildir.” diye davasını tekid ve teyid eder.

Bundan sonra eğer o insan mesleğinde, ısrar ile nasihatleri kabul etmese anlaşılır ki onun ıslahına hiçbir çare ve bir deva yoktur. Yalnız onun fesadı halka sirayet etmemek için mesleğinin muzır ve fena olduğunu ilan etmek lâzımdır ki herkes ondan tahaffuz etsin. Zira aklını çalıştırmıyor, şuurunu istihdam etmiyor ki böyle zahir olan bir şeyi hissedebilsin.

İşte bu misaldeki cümlelerin arasındaki münasebetlere dikkat edilirse, mezkûr âyetin cümleleri arasında bulunan münasebet halkaları güzelce görünecektir. Evet aralarında öyle fıtrî bir nizam vardır ki îcaz ve ihtisarından i’cazın yüksek sesleri işitilir.

Mezkûr âyetin her bir cümlesinin heyetindeki vech-i intizam:

Evet kat’iyeti ifade eden وَاِذَا قٖيلَ لَهُمْ deki اِذَا kötü ve fena şeyleri men’ ve nehyetmek lâzım ve vâcib olduğuna işarettir.

Fâilin terkiyle sîga-i meçhul ile zikredilen قٖيلَ kötü bir şeyi nehyetmek, farz-ı kifaye olduğuna işarettir.

Menfaat ve lütfu ifade eden لَهُمْ deki ل yapılacak nehiylerin tahkir ve tahakküm suretiyle değil, ancak nasihat tarzı ile lâzım olduğuna işarettir.

لَا تُفْسِدُوا şöyle bir kıyas-ı istisnaîye işarettir ki: “Böyle yapmayın, aksi takdirde karışıklıklar meydana gelir. İnsanlar arasında itaat rabıtası kesilir. Adalet ihtilale inkılab eder. İttifak ve ittihadın ipleri kırılır. Fesat doğmaya başlar. Öyle ise böyle yapmayın ki, fesat olmasın.”

فِى الْاَرْضِ nehyi tekid, zecri idame ettiriyor. Çünkü nasihat muvakkat olduğu için inzicarın devamı lâzımdır. Bu da vicdanın heyecana getirilmesiyle olur. Bu dahi ya şefkat-i cinsiyenin uyandırılmasıyla veya nefret-i umumiyeye maruz kalmak korkusuyla olur. Evet فِى الْاَرْضِ kelimesi her iki ciheti de temin eder. Zira “arz” kelimesi lisan-ı haliyle: “Sizin bu fesadınız nev-i beşere sirayet eder. Nev-i beşerin bilhassa fakir fukara, masumların sizlere kötülüğü nedir ki onlara karşı böyle fenalıkta bulunursunuz? Şefkat-i cinsiyeniz yok mudur, ne için merhamet etmiyorsunuz? Pekâlâ, teslim ettik ki sizin şefkat-i cinsiyeniz yoktur. Hiç olmasa nefret-i umumiyeden korkunuz.” diye onları ikaz ediyor.

 

Kaynak: Risale-i Nur

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )