NurdanHaber-Özel
Bediüzzaman hazretlerinin varis ve vekil talebelerinden Mustafa Sungur Ağabey 1 Aralık 2012 tarihinde vefat etmişti. Vefatının yedinci senesinde Sungur ağabeyimizi rahmet dualarımızla anıyoruz.
Said Nursi Hazretleri, 1954 senesinde talebeleri Zübeyir, Sungur ve Ceylan’ı yanına alarak Barla’ya gelir ve orada üç ay kalırlar. Diğer ağabeyler ise Isparta’da nöbetçidir.
Sungur Ağabey, 1954 yılının çok kıymetli Barla hatıralarını bize anlatmış, biz de Ağabeyler Anlatıyor-1 kitabımızda neşretmiştik. Bir bölümü şöyledir:
Mustafa Sungur Anlatıyor:
BİRDEN O AYET AÇILDI, HAŞİR RİSALESİ TELİF EDİLDİ…
1954 senesinde Zübeyir Ağabey, Ceylan ve ben, Barla’da Üstad’ın yanında kalıyorduk.
Üstad, Zübeyir ağabeyle beni Barla’nın güneydoğusundaki vadilere bahçelere götürdü. Ceylan evde kaldı.
Orada Üstad:
“Kardeşlerim! Otuz sene evvel aynı bu mevsimde, badem ağaçlarının çiçek açtığı mevsimde burada;
‘Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine! Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir. O her şeye hakkıyla kadirdir.’
(Rum Suresi, 50)
“Ayetini günde 40 defa okudum. Birden o ayet bana açıldı, Haşir Risalesi telif edildi” dedi.
KÂİNAT KİTABINI OKUMAK DA KUR’AN OKUMAK GİBİ AYNI SEVAPTIR
Üstad: “Nasıl ki Kur’an okumak, onun ayetlerini okumak sevaptır; şu büyük Kur’an olan kâinat kitabını da okumak, tefekkür etmek aynı şekilde sevaptır. Bir saat okumak, seksen sene ibadet sevabına eşittir” derdi.
Üstad’la Barla’dayız. Her gün bize kitap okutuyor, kırlara dağlara çıkarıyordu.
Bir gün Sözler’i almayı unutmuşum. Mezarlık tarafından geri dönerken Üstad, “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. Ben kitabı unuttuğumu söyleyince, “Bugün de büyük kitabı okuyacağız, gel!” dedi.
Üstad büyük kitapla kâinatı kastediyordu…
BU ÜZÜMLERDEN SAHİPLERİNDEN ZİYADE BEN İSTİFADE EDİYORUM
Isparta’da üzümlerin olduğu zamandı…
Üstad bir gün şöyle ayağa kalkıp bağlara üzümlere tefekkürle baktı, baktı: “Sahiplerinden ziyade bunlardan ben istifade ediyorum” dedi.
Yine bir gün Üstad’ı cama dayanmış, pencereden kavak ağaçlarını seyrederken gördük. Üstad’ımız bizi görünce: “Yüzer sinemadan, tiyatrodan on defa ziyade bunları seyretmek, nefsimin hoşuna gidiyor” dedi.
BEN YİYORUM, SİZ UZAKTAN KOKLUYORSUNUZ!
Üstad’ımız Dördüncü Şua okunduğu zaman dedi ki:
“Ben bu bahsi yiyorum, siz uzaktan kokucuk alıyorsunuz. Kokucuk da olsa büyük bir hazinedir.” Aynen böyle dedi…
BARLA HAYATI, HAYATIMIN EN LEZZETLİ EN SAADETLİ GÜNLERİDİR
Bir gün Üstad Hazretleri bir şeyler söyledi, ‘gelmeyin’ der gibi bir şeyler, ama tam anlayamadık.
Zübeyir Ağabey o mezarlıktan yukarı çıktı. Ben de gideyim dedim, ta yukarıda Üstad’la buluştuk.
Üstad dedi ki:
“Siz niye geldiniz. Ben eski zamanlarla buluşacaktım. Benim hayalim kuvvetli olduğu için, on seneye yakın kaldığım Barla’da o günkü âleme gidecektim. Benim Barla hayatım, hayatımın en lezzetli, en saadetli günleridir.” Böyle dedi Üstad’ımız.
SUNGUR AĞABEY ANLATTIĞI HATIRALARI ŞÖYLE YORUMLADI:
Risale-i Nur her yerde huzura yol gösteriyor. Bu az bir şey değil. Her yerde ‘Allah’ı görür gibi’ huzura yol verir Risale-i Nur. Sair evliya, mâsivayı yani kâinatı unutarak huzura yol bulmuşlar. Hâlbuki Risale-i Nur kâinata bakarak huzura yol gösteriyor.
Üstad Barla hayatı için risalelerde, ‘Barla’daki işkenceli hayatım’ diyor. Demek ki bir cihetten bakınca en mes’ud günler…
Malum ekser Risale-i Nur hakikatleri orada yazıldı, oradan ilan edildi… İşte o kâinatı temaşa hatıraları, en mes’ut hatıralar… Zahir nazarda daima nazar ve takip altında… Ona da Üstad ‘en işkenceli hayatım’ diyor.
Siz de bize bazen diyorsunuz, “Sungur ağabeyin hayatı, hep hapiste geçmiş falan…” Bir cihette doğru, ama bir cihette en sürurlu hayatımız Üstad’la kaldığımız günler. Hapis hayatı, hayatımızın en saadetli maddî manevî bayramlarımızdı elhamdülillah…