Dün gece herkes tv’lerinin başında memleketin kaderini merak ederken bende gördüğüm veya hissettiğim neticeyi Ahmet Aytimur ağabeye müjdelemek için yanına gittim.
Zaten ben daha önce sosyal medyada yaptığım paylaşımlarla neticenin, inananların zaferi olacağını yazmış hatta %47’nin üstü diye de bir rakam yazmıştım.
Üstadın talebeleri bizden çok daha fazla memleketin mukadderatı ile ilgili olduklarını bildiğimden akşam saat 8 gibi hastahanede idim.
Aytimur ağabey yoğun bakımda ve ziyaretçilere kapalı bir odada yatıyor. Sağ olsunlar Hüseyin kardeşimin yardımı ve hastahane yönetiminin müsaadesi ile ağabeyimin yanına girdim. Ve doktorlarından durumunu sordum.لا يعلم الغيب إلا الله evet gaybı Allahtan başka kimse bilmez o bildirmedikçe.
Fakat bizim nakıs nazarımızla gördüğümüz, Aytimur ağabeyin 95-96 yıllık dünya ve 64 yıllık iman ve Kur’an hizmeti ile geçen hayatının son günlerini yaşıyor. Belki de son saatlerini.
Ben Ahmet Aytimur ağabeyi biraz geç tanıdım ama iyi tanıdım.
Tek bir şeyi bilir ve tek bir şeyi konuşurdu; Risale-i Nur.
Bazen ona şımarır hatıralarını isterdim. O da bana: “Ulan keçeli her şey her hatıra Risale-i Nurda yazılmıştır mevcuttur” derdi. Bazen de güzel bir muhabbet ortamında anlatmaya başlardı. Ben de sesini kayıt etmek için hamle yapardım, o zaman susar ağzını bıçak açmazdı. Fakat son bir sene, ben yanına her gittiğimde bir şeyler anlatır bende kaydederdim ve bana itiraz etmezdi. Hatta öyle ki bazen bir konuyu ya da bir cümleyi ona 2-3 kere tekrar ettirirdim.
Ona genel ahval hakkında bilgi verdim, sakallarını tuttum okşadım ve helallik istedim. Tavana çakılı olan gözlerini bana çevirdi ve ağzını kımıldattı şefkatli bir bakış attı. Bir iki poz fotoğraf çekince rahatsız olduğunu fark ettim. Ağabey merak etme bu resimleri kimse görmeyecek dedim. Rahatladığını gördüm 15 dakikalık bu ziyaret belki de son ziyaretim oldu ama bir daha tekrar ediyorum. İçimde sanki bu gün taburcu olacak ve hizmette kaldığı yerden devam edecek diye bir histe yok değil hani.