Nurdan Haber

Eşya asli itibariyle güzeldir

Eşya asli itibariyle güzeldir
02 Kasım 2015 - 9:19

Nurdanhaber-Haber Merkezi

“Göklerde, yerde ne varsa hepsini Allah’ın sizin hizmetinize verdiğini ve açıkça yahut gizlice üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi?..” [Lokman, 20]

Eşya kelimesi Arap dilinde ‘şey’ kelimesinin çoğuludur. Nitekim Türkçede de çok geniş bir anlama mukabil gelmektedir.

Modern dünyanın ürettiği salgın hastalıklardan biri de eşya köleliliğidir. İhtiyaçtan fazla üretim ve sahip olma olanağı, insanın çalışma isteğini engellemiş ve onu doyumsuz varlıklar haline getirmiştir. Asıl olması gereken bu mudur? İnsan ile eşya ilişkisi nasıl vuku bulmalıdır?

 

1. Eşyanın hakikati sabittir.

Varlık hak, ancak çehreleri farklıdır. İnsan nasıl bakarsa öyle görür. Kişi ilgisine, mizacına, mesleğine odaklı bir bakış açısı geliştirir. Mesela bir marangoz bir ağaca ham madde açısından bakarken, bir fizikçi bu ağacın evrendeki konumuna dikkat çekecek, bir alim ise yaprak hışırtısından zikr duyacaktır.

 

2. Eşya, insana verilmiş bir emanettir.

Yerde ve gökte ne varsa, her şeyin sahibi muhakkak ki Malik-ül Mülk olan, El-Melik olan Allah’tır. O evrende gördüğümüz her şeyi bize emanet etmiştir. Müslüman ise emanetine ihanet etmeyen, sözüne riayet eden, ahde vefa gösterendir. O halde, ‘Gönlün sevgisi, elin vergisi ile belli olur.’ ilkesi ile emaneti yine Emanetçisinin yolunda harcamak gerekir. O’nun hoşlanacağı yola sarf etmek, emanet edilen üzerine bir mesuliyettir.

 

3. İnsan eşyanın mahkumu değil hâkimidir.

İnsan emri altına sunulmuş mahlukat aleminde mahkum değil, hakim olmalıdır. Çünkü insan eşyanın memuru değil, amiridir. Eşyaya amir olmaksa, Allah’a kul olmaktan geçer. Nitekim Bediüzzaman “Allah’a abd ve hizmetkar olana her şey hizmetkar olur.” , “Eğer Allah’ı buldunsa bütün eşya senindir, gör.” demiştir.

İşte ahir zaman ümmetinin en büyük imtihanlarının başında gelir bu amansız hastalık. Kişiler şu an eşyanın amirliğinden ziyade, köleliğine tutulmuşlardır. Eşya ihtiyaç görme görevinden çıkmış; tatmin olma, yarış ve hırs faktörü haline getirilmiştir. Eşyaya haddinden fazla anlam yüklenmiştir. Oysa İslam’a göre bu da bir hak ve adaletsizliktir.

 

4. Eşyayı ne yücelterek kutsallık atfetmeli, ne de alçaltarak nankörlük etmelidir.

İnsan eşyaya iki türlü haksızlık yapar. Birincisi, kutsallaştırır, ilahlaştırır, uğurlu-uğursuz atfedip gereğinden fazla anlam yükler; ikincisi, alçaltır ve hiçbir değer vermeyerek zayi eder. İkisi de zlümdür. Zira kutsallık atfetmek, eşyaya Allah vasıflarından –haşa- pay etmek demektir ki bu şirke girer. Vahiy nazarında bu necis sayılan bir şirktir. Kuran, ehli kitabın şirkini bile necaset/pislik şirk diye isimlendirmezken, eşyanın Allah’a ait alana müdahalesine böyle ağır bir ifade kullanır. (Tevbe, 28)

 

5. Eşya asli itibariyle güzeldir.

Allah güzeldir, güzelliği sever. (Müslim, 34/57) Güzel olanın elinden de güzel şeyler çıkar. Öyle ya, güzellik ve çirkinlik farazidir, görecelidir, varsayımdır. O nedenle insan her şeye Rabbisinin güzel tesiri ile bakmalı ve kıymet vermelidir. Zira “Allah’tan daha güzel renk veren biri mi vardır?”.

 

6. Eşya Müslümandır.

Cansız cisim vardır ama hayatsız cisim yoktur. (Bakara, 74) Eşya müslümandır derken, onların kayıtsız şartsız Allah’a teslim olmaları ele alınmıştır. Onlar kendilerine biçilen rolleri oynarlar. Öyleyse eşyayla münasebetimize dikkat etmeliyiz. Zira onlar bizim din kardeşimizdir. Bazen şuursuz dediğimiz yığınla eşya, gün gelir şuurları geride bırakacak nice eylemlere imza atar.

 

7. Her eşya bir nimettir, o halde şükrü eda edilmelidir.

Hiçbir şey amaçsız yaratılmamıştır. Her şeyin bir görevi vardır. Öyleyse hayatımıza dahil olan her şeyin, eşyanın da bir görevi olup, hayatımızda erken konumundadır. Bir Müslüman, Allah’tan gelen her şeye teslim olmalıdır, teslim olurken her şeye de eyvallah der. O halde hayatındaki her şeye de şükretmelidir. Bizim gördüğümüz şerler hayır olabilir. Öyleyse insan iyi-kötü, bize göre güzel-çirkin her şeye şükretmelidir.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kıyafetlerini giyerken bile dua edermiş. Bir kıyafetin bile hayrı istenebilir demek ki. Zira nice insanlar üstlerine aldıkları bir üniforma ile değişik hallere bürünebiliyorlar. Şuursuz denilen bir varlık, insanı 360 derece döndürebiliyor demek ki. O halde bir saniyemiz bile meçhul iken, hiçbir şeye garantimiz yok iken, tek sığınağımız dua olmalıdır. Fark ettiğimiz, etmediğimiz her yanımızı saran bu eşyalar içinse ayrı ayrı dualar etmeliyiz ki, onların memuru, kölesi değil, amiri olabilelim.

“Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten yağmur indiren ve onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkaran, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri emrinize veren, nehirleri de hizmetinize sunandır.32

O, âdetleri üzere hareket eden güneşi ve ayı sizin hizmetinize sunan, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verendir. 33

O, İstediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.34” [İbrahim, 32-34]

Suffagah

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )