Nedîm’in gazel-i bâ-kemâline tanzîr-i bî-kemâl
Murâdın anlarız ol fitnenin, iz’ânımız vardır;
Hatab sûkunda esnâfız, o nev’ mîzânımız vardır.
Siyâset bilmeziz ammâ, ne mâhir kimseler gördük;
Fırıldak-veş döner dâim bizim perrânımız vardır.
Ne söz söylerse ardından hemân zıddıyla şerh eyler;
üyük sür’atle birden çark eden kapdânımız vardır.
O, boş bir kın taşır; gûyâ, kılıç varmış derûnunda…
Çuvaldız görse tîğ beller, garîb nâ-dânımız vardır.
Müsemmâdır ya, istihzâ ederler bî-kemâliyle;
Ne gam! Kâmil ve her ân kaynayan kazgānımız vardır.
Kasetden yâ hasedden, şol deniz deryâya gark olmuş;
“Hedef, maksâd bu kumpasdan nedir? “, itkānımız vardır…
Kurub bir perde, yakmış şem’a küşter-bâz hayâliyyûn;
Hacîvat’dan da mudhik, usta bir ser-kânımız vardır.
Hiç âdem havf eder miymiş, bu bostan korkulūğundan;
Hiciv-perdâz-ı şâirden birˬıssırgānımız vardır.
ISIRGAN