Nurdan Haber

Risalelerde adı geçen, Savlı üç Hâfız Mehmed kimlerdir?

Risalelerde adı geçen, Savlı üç Hâfız Mehmed kimlerdir?
31 Mart 2017 - 11:43

Hâfız Mehmed Gül (r.h.) Risale-i Nurlarda adı çok geçen bir Ağabeyimizdir. Isparta’nın Sav Kasabasındandır. 1890 doğumlu olup 1944’de vefat etmiştir.

1930’lu yılların ikinci yarısı ile 1940’lı yıllarda Sav hizmetlerinin coştuğu bir dönemde, bu mübarek Köyde, aynı anda üç tane Hâfız Mehmed yaşamıştır. Üçünün de adları Risale-i Nurlarda çokça geçmektedir. Fakat maalesef, bu mübarek isim lâhika mektuplarında okunduğunda, bazen, sadece Risale-i Nurları Sav’a kazandıran, “Hacı Hâfız Mehmed Avşar” Ağabeyimizin kastedildiği zannediliyor. Diğerlerinin varlığı ya hiç bilinmiyor veya birbirinden ayırt edilemiyor. Biz bu meseleyi halletmeye çalıştık. Dikkatle okunursa inşallah üç Hâfız Mehmed birbirinden tefrik edilecektir. Şöyle ki:

Risalelerde adı geçen, Savlı üç Hâfız Mehmed şunlardır: 1. “Hacı Hâfız Mehmed Avşar”dır ki; Risaleleri Sav’a ilk getiren zattır. Merkez Camisinin imamıdır. 2. “Hâfız Mehmed Avşar”dır ki, Hacı Hâfız Mehmed Avşar’ın oğludur. Babasıyla aynı isimdedir 3. “Hâfız Mehmed Gül” dür.

Bir kere bilelim ki Üstad Hazretleri bu ağabeyleri mektuplarında zikrederken soyadları ile değil, bazı sıfatları ile anmaktadır.

Peki okuyucu bunları nasıl ayırt edecek? Bir kolaylık var mı? Evet var. Kaynak, başta Risale-i Nurların kendisidir. Sonra, o günleri yaşayan ve üç Hâfız Mehmet’i de yakından tanıyan; Hâfız Mehmed Gül’ün oğlu rahmetli Tevfik Gül; şimdi 88 yaşında olan Sav’lı Hasan Kurt ve Hâfız Mehmed Gül’ün kızı tarafından torunu olan 70 yaşındaki Abdülkadir Zeybek’tir. Bu üç şâhide sorular yönelttik ve Risale-i Nurların, bahsi geçen ağabeylerle alakalı olan kısımlarını baştan sona tekrar mütalaa ettik. Neticede, bu ağabeylerin, adlarının geçtiği mektupların yazıldığı yer, tarih, sıfat ve vefat tarihleri dikkate alındığında, üstadımızın hangi “Hâfız Mehmed” den bahsettiği, kolayca ve kesin olarak anlaşılabilmektedir.

Üç Hâfız Mehmed hakkındaki bilgiler:

Hacı Hafız Mehmed Avşar

Birinci Hâfız Mehmed: Risale-i Nurları Sav Köy’üne sokmaya vesile olan “Hacı Hâfız Mehmed Avşar” dır. Bu sebeble birçok mektupta Sav için, Hacı Hâfız’ın köyü denilmektedir. Risalelerde sıfatları ve adı ile beraber daima; “Hacı Hâfız” veya “Hacı Hâfız Mehmed” olarak anılmaktadır. Merkez Caminin imamıdır. 1947 tarihinde vefat etmiştir. Hizmetinin büyüklüğü nispetinde Risalelerde adı çok fazla geçmektedir.

İkinci Hâfız Mehmed: Hacı Hafız Mehmed Avşar’ın oğlu -babasıyla aynı adlı- Hâfız Mehmed Avşar’dır. Sadece Emirdağ Lâhikasında iki yerde adı geçmektedir. Onlar da “Hâfız Mehmed” olarak geçer. Fakat “Mahdum” u diye Üstad tarafından açıkça yazıldığı için “Hacı Hâfız Mehmed Avşar” ın oğlu olduğu kat’i olarak bellidir. Dolayısıyla Sadece iki kere adı geçen bu ağabeyimizi tanıma hususunda bir zorluk yoktur. Köylüler ona, topal olduğu için, “Topalca Hâfız Mehmed” diyorlar.

Üçüncü Hâfız Mehmed: Hâfız Mehmed Gül’dür. Risalelerde onun da adı daima “Hâfız Mehmed” olarak çokça geçer. Bazı mektuplarda kardeşleri Mustafa Gül ve Ali Gül ile beraber zikredilir. Vefatı Hâfız Ali Ağabeyden 15 gün sonra, Üstad Denizli hapishanesinde iken 1944 de olmuştur. Bu sebeble birçok mektupta Üstad tarafından ismi Hâfız Ali ile beraberce anılır.

Oğlu Tevfik Gül Ağabey babası için şu bilgileri vermiştir: “Denizli Mahkemesine bizim sav köyünden dokuz kişi gitti. Babam Hâfız Mehmed ise gitmedi. Bize: “Hikmeti var” derdi. Meğer mahkeme devam ederken burada vefat edecekmiş. “Hafız Ali” (r.h.) Denizli hapishanesinde iken sevk edildiği hastanede vefat etti. Onbeş gün sonra da babam üzerine bir ağaç devrilerek Sav’da vefat etti. “Hafız Ali, Babam Hâfız Mehmed, Homa’lı Kara Hâfız” onbeş yirmi gün ara ile vefat ettiler. Üstad, “bunlar bizim bedelimize vefat ettiler” dermiş. Hâfız Ali ağabeyin mezarı baştan çok bozukmuş, babamlar sırtında taş taşıyarak yeniden yapmışlar. Babam Hâfız Ali’yi çok severdi, adını duyunca gözünden bulgur gibi yaşlar dökülürdü. 15 gün sonra arkasından yanına gitti.” Kaderin bir cilvesi bu Hâfız Mehmed te topaldır. Çanakkale Savaşında Gazi olmuştur.

İşte bu üç Ağabeyimizin bu hususiyetleri, onları kolayca ayırt etmemize yardımcı olur. En çok birinci ve üçüncü Hâfız Mehmet’ler birbiriyle karıştırılır.

Risale-i Nur’da dört Hâfız Mehmed

İzah ettiğiz gibi, Sav Köyünde üç Hâfız Mehmed yaşamıştır. Ama, Risale-i Nur’da dört Hâfız Mehmed’in adı geçmektedir. Nur’lardan birkaç iktibas yaparak, onlarla yaşamış ağabeylerin de verdiği bilgileri katarak bu meseleyi netleştirelim:

Hacı Hâfız Mehmed Avşar: “Mâşâallah, Bârekâllah, kalemlerinizin mükemmel çalışmaları devam etmekle beraber tezâyüd etmeleri ve hususan Sav’da birden çoğalması… Hacı Hâfız’a ve köyüne bin bârekâllah, bizi fevkalâde mesrur etti.” (Kastamonu L.16)

Burada kastedilen “Hâfız Mehmed Avşardır.” Zira adının önüne hem “Hacı” sıfatı eklenmiş, hem de risaleleri köye ilk getiren olduğu için; “köy’ün sahibi” olarak sıfatlandırılmış. Külliyat’ta hep bu ifade ile geçmektedir.

2. Hâfız Mehmed Avşar: İki yerde ismi geçer. Onlar da:

a) “…Ve aynı sistemde tam hayrülhalef mahdumu Hafız Mehmed ve

hafîdi Ahmed Zeki’yi onun vazifesinin idamesine muvaffak eylesin. Âmin. Ve onların umumuna sabr-ı cemil ihsan eylesin. Âmin.” (Emirdağ L. 202)

Bu mektup, anlaşılacağı gibi Hacı Hâfız Mehmed Avşar ağabeyin vefatı dolayısıyla yazılmıştır. “Mahdumu Hâfız Mehmed” diye oğlundan, yani “Hafız Mehmed Avşar” dan bahsedilmektedir. Hafidi yani torunu ise Hâfız Ahmed’dir. Kabirleri Sav Merkez Camisinin arka bahçesinde yan yanadır.

b) “Medrese-i Nuriye kahramanlarından ve o medresenin üstad-ı

mübareki, merhum Hacı Hâfız’ın mahdumu ve vârisi Hâfız Mehmed’in, o medresenin umum şakirtleri namına yazdığı mektubunda “Nurla iştigalin, ölümden başka her belâya, hastalıklara bir ilâç olduğu gibi, dehşetli ölümü de, Cennetin kapısı gösterip, ehl-i imanı heyecanla şevke getiriyor” diye fıkrası hakikat olduğuna pek çok hâdiseler var. Mâsum mahdumu da hafızlığa başlaması, inşaallah muvaffak olacak, ceddinin ve pederinin mübarek hâfızlık ünvanlarını daimileştirecek…” (Emirdağ L. 228)

Burada da açıkça görüldüğü gibi “Hacı Hâfız” kelimesi “Hacı Hâfız Mehmed Avşar”ı ve “Hâfız Mehmed” ifadesiyle de oğlu “Hafız Mehmed Avşar” kastedilmektedir. Torununun Hâfız Ahmed olduğu da te’yid edilmektedir. Hacı Hâfız, oğlu Hâfız Mehmed, onun da oğlu Hâfız Ahmed silsilesi kesin ipucudur.

İşte, bu oğul “Hâfız Mehmed Avşar”ın ismi, sadece bu iki yerde geçmektedir. Diğer “Hâfız Mehmed” ifadeleri, “Hâfız Mehmed Gül” e bakar.

Hâfız Mehmed Gül: Aynı zamanda büyük

üstadlarımın dairesine kazançlarımı bağışladığım zaman Hafız Ali, Hafız Mehmed, Mehmed Zühtü ve Savlı Ahmed ve Hasan Feyzi içinde ihtiyarım olmadan Hacı Hafız Mehmed daha hayatta iken on günden beri onların içinde görüyorum. Derdim, ‘Vefat edenler içinde bu da bulunsun. İlişmedim. (Em.Lâh. 202)

Bu mektup da Hacı Hâfız Mehmed Avşar’ın vefatı dolayısıyla yazılmıştır. Dikkatle okunduğunda, daha önce vefat edenlerin içinde gösterildiğinden, adı geçen “Hâfız Mehmed”in “Hâfız Mehmed Gül” olduğu kesindir. Çünkü 1944 de Hâfız Ali ile aynı tarihlerde vefat etmiştir. İkinci zikredilen “Hacı Hâfız Mehmed” in ise Avşar olduğu anlaşılır. Çünkü üç sene sonra 1947 de vefat etmiştir. Bu mektup da ondan bahsediliyor.

“Risale-i Nur’un kıymettar muallimi Hafız Mehmed’in kardeşi Ali Gül’ün

selâmını aldım…” (Şualar 301)

Kastedilenin “Hâfız Mehmed Gül” olduğu kardeşiyle anılmasıyla çok açık belli oluyor. Zira “Mustafa Gül ve Ali Gül” isimli kardeşleri vardır. Bu iki örnekte görüldüğü gibi yazılan hâdisenin bilinmesiyle veya Üstad Hazretlerinin talebelerinin bir sıfatını belirtmesiyle “Hâfız Mehmed”ler ayırt edilebilmektedir..

Bir istisna: Dördüncü Hâfız Mehmed:  “Şimdi siz, mâbeyninizde

münakaşasız bir meşveret ediniz. Kararınızı kabul ederim. Fakat benim müdafaatım tâ Ankara’ya gitse ve medar-ı nazar olsa, buradaki mahkeme, kurtulması mümkün olanlar hakkında kararını vermek ihtimalini, hem şimdi bizimle uğraşan ve Abdülbâki ve Abdülhakîm ve Hacı Süleyman’ı nefyeden ve Yeşil Şemsi’yi tahliyeden sonra burada durduran adamlar, elbette Hâfız Mehmed ve Seyyid Şefik gibi salâbet-i diniyeleri ile ve…” (Şualar 327)

Bu, 13. Şua’da geçtiğine göre Denizli hapishanesi mektubudur. Hâlbuki Sav’lı her üç “Hâfız Mehmed” de Denizli hapsinde bulunmamıştır. Dolayısıyla burada kastedilen Hâfız Mehmed ise: “Gönenli Mehmed Efendi”dir. Zira kendisi Hâfızdır ve Denizli hapsinde yatmıştır. Risalelerde başka yerlerde de “Seyyid Şefik” ve “Yeşil Şemsi” ile beraber isimleri geçer. Zaten üçü de hocadır. Üstad ona da sadece burada “Hâfız Mehmed” diye hitap ediyor.

Ayrıca bu hususu Abdülvahid Mutkan Ağabeyimize de sordum. Şu şekilde teyit etmiştir: “Bir tarihte, Zeki Demir Bey’in iş yerinde, Ramazan Demir ile beraber, bu mektubu, Gönenli Mehmed Hocamıza okuduk. Çok memnun oldu ve bunu bir iltifat kabül ederek, mektubun fotokopisini bizden iştiyakla istedi. Biz de vermiştik. Dolayısıyla burada bahsedilen şüphesiz Gönenli Mehmed Efendidir.” Diye cevap vermiştir Abdülvahid Mutkan Ağabey.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )