KIRK YAŞ
Bir şafak vakti şakaklarımdaki beyazlıklar
Dile gelip göç göç diye bana bağırmaya başladılar
Derinden, iniltili, hüzün dolu ne ürkünç bir bağırmaydı o..
Dışarı kaçtım bahçede güller, çiçekler, meyveler
Yerlerde dallarda evcil yabanıl bütün hayvanlar
Dile gelip göç göç diye bana bağırmaya başladılar
Sokağa çıktım esnaf, müşteriler, gelip geçenler
Yaşlılar gençler, haylaz çocuklar hatta bebeler
Dile gelip göç göç diye bana bağırmaya başladılar
Adeta soluk alan-almayan her ne varsa bir ağızdan
Dile gelip göç göç diye bana bağırmaya başladılar
Açıktan, gürültülü, kahır dolu ne korkunç bir bağırmaydı o?
Gözümü ne tarafa çevirdiysem hep o sesle karşılaştım
Geçen bulutlar, göçen kuşlar; evvel giden ahbaplar, akrabalar
Minareler, mezarlar, harabeler; kaba, saba, cahil insanlar
Vefasız, hayırsız arkadaşlar, kışa hazırlık yapan canlılar
Dile gelip göç göç diye bana bağırmaya başladılar
Hâsılı şu koca dünya ve onun içindekiler hep birden
Dile gelip göç göç diye bana bağırmaya başladılar
Derinden, açıktan, iniltili, gürültülü, susmaz, susturulamaz
Hüzün ve kahır dolu, ne ürkünç, ne korkunç bir bağırmaydı o?
Ne o çok övündüğüm ilmim ve o çok güvendiğim aklım bu sesi susturabildi
Ne o bulduğum yeni manalar ve o çok güzel hayaller bu sesi unutturabildi
Felsefenin mutantan mes’eleleri bana hep içi kof geldi,
Filozofların mantık oyunları bana bütün düzenbazlık geldi
Roman, sinema, tiyatro bana uyutucu ve aldatıcı geldi
Ruhumun ıstıraplarına hakikî faydayı veremedi.
Çünki zevk-i ruhî, aşk-ı hakikîyi bilmez,
Şehvet-engiz bir zevki nefislere zerkeder,
Nev-i beşerin gaddarlıklarını alkışlar
Yabanî edebiyat, edepsizlenmiş edebiyat
Sefahet ve sarhoşluk ise muvakkaten hissettirmez
Lezzetli zehir gibi ancak menhus ve kısa bir zevk verir
Her hepsi de güvenilecek, bel bağlanacak gibi değildi
Her hepsi de bu ezici ümitsizliğe mukabil gelecek gibi değildi
Aklım ve kalbim ıstırabından ve dehşetinden feryada başladılar
Bu sese karşı nasıl dayanılır deyip bir teselli aramaya koyuldular
Birden nûr-u îman, feyz-i Kur’ân, Lûtf-u Rahman
İmdada yetiştiler
Fenâ-yı dünyadan ve zevâl-i eşyadan ve hubb-u fâniyattan
Gelen yaralarımı tedavi ettiler
Bütün evvelki yoldaki karanlıkları dağıtıp
Bütün dalâlet ve helâket kapılarını kapattılar.
Ve evhamın Zulümatından beni alıp çıkardılar
En elîm ve kasavetli ve sıkıntılı olan
Berzah seyahatini
En leziz ve ünsiyetli ve ferahlı
Bir seyahat olarak bana gösterdiler
Benim bu en müthiş korkumu
İzale ettiler
Yani iman-ı Billâh imdadıma yetişip bana öyle bir teselli verdi ki
Bulunduğum bu vahşet bin defa tezauf etse yine de kâfi gelirdi
Anladım ki ehl-i sefahet ve dalâlet
Dünyada dahi bir mânevî Cehennem içinde azap çekiyorlar
Tüh onların akıllarına dedim..
Anladım ki ehl-i îmân ve salâhat ise
Dünyada dahi bir mânevî Cennet lezzeti tadıyorlar
Şükür hidayet nimetine dedim…
Aziz SÎMÂ