Nurdan Haber

“GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…”

“GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ…”
12 Kasım 2015 - 4:17

Daha önce -hülasa ile- temas edeceğimi yazdığım mazi hatıralarından biri daha.

İki yıl “mutfağında”, bir yıl da fiili ama GÖNÜLLÜ editörlüğünü yaptığımız bir dergi hakkında, malum camia büyüğünün beyanı:

“Dergiyle alakalı, sizin hakkınızda bir iyilik düşünüyoruz.”

Mizanpaj, resim seçici, “görsel” malzeme tanzimcisi ve yazıları düzenleyen fakir, birlikte o malum “iyiliğin” yapılacağını sandığımız mekana yollanıyoruz.

“Dergiyi elinizden alıyoruz.”

“…………………………………..”

“Sorar gibi bakmakta haklısınız. Diyeyim.”

Su içiyor hazret; bir düşünme ve “mazeret” bulma aralığının ardından ekliyor.

“Size çok yük oluyordu dergi! Mizanpajı, resim ayarlaması, yazı temini…. Bayağı yoruyor, zorluyordu. Neticede talebesiniz!”

Kısılan ve titreyen sesiyle bir arkadaş:

“Yorulmak ne kelime ağabey; bilakis, uğraştıkça zevk alıyor, şevkleniyorduk. Çünkü meşgalemiz neşir ya da maddi karşılık değil. Rıza-yı Hak içindi.”

“Elbette öyle olmalıdır genç dostum” dedikten sonra masasındaki birkaç evrakı karıştırdı. “ Sizinle muhabbet edecek değilim. Malum işlerim var. “…………….” Sizi bekliyor. Dergide çalışmayı sürdüreceksiniz ama onun emrinde… Dergi bünyesinde nasıl istimal edilirsiniz, bilemem.

Bu izah az buçuk da olsa gönlümüze bir teselli nefesi hediye etmişti!

***

Bahsedilen zatın yanına çıktık. Merdivenleri tırmanırken, yine de “iki yıl” göz nuru döktüğümüz, bir yıl da “tamamiyle” üzerimize aldığımız derginin neşrinde hisse ve emeğimizin olacağı için, hal bize bir bayrak devir teslimi gibi geliyordu.

Kapıyı tıklatıp girdik.

“Merkez”in başındaki ağabey elindeki makasla, yeni basılacak – şahsına ait- bir kitabının matbaaya gönderilecek sayfa kenarlarını makasla düzeltiyor, arada bir de gözlüğünün üzerinden simalarımıza bakıyordu!

İşi “şimdi biter, şimdi biter” derken uzadıkça uzadı. Acaba hangi kocaman “teşrik-i mesai” için bekletiliyorduk acaba? O zaman için cevabını bulamadığım sualin karşılığını artık kolaylıkla verebiliyorum. Bu bir bezdirme taktiği değil miydi açıkçası?

Hazret, bizi nihayet hatırlayabildi. Elindeki meşgalesini bırakarak,

“Geleceğinizi biliyordum.” Dedi.

Selam- kelam beklerken, hiçbir peşreve lüzum görmeden yapılan girişi nasıl anlamalıydık?

“Bizi çağırtmışsınız.” Dedim. “ Dergi için iş bölümü yapacakmışsınız galiba?”

“Öyle demedim ben genç arkadaşım. Sadece arkadaşları bana gönder dedim ağabeye!”

Diğer mesai arkadaşlarımda daha önce de farkettiğim “teslimiyet”in tekrar depreştiğini hissedince , Molla Kasımlıkta karar kıldım- çok kereler olduğu gibi…

“Yaklaşık üç yıldan beri emek verdiğimiz bir neşir vasıtasından bahsediyoruz. Herhalde yayın politikasını –hemen- kendi renginize bürümeniz hoş olmaz. Bu gelişmeyi bizimle de istişare etmeniz gerekmez miydi?”

Yüzünü buruşturan “beyefendi”:

“Bunlar teknik meseleler.” dedi. “ Hem de biz profesyonelleri bağlayan haller. Madem ki gazete kongresi bu işi bize vermiş. İstişare gereksiz.”

“Peki ne yapmamızı istiyorsunuz?” diyerek mevzuyu kesip “bitirme imtihanları” için açık bıraktığım dersimin başına dönmeyi düşündüm. En iyisi buydu belki de…

Elimize İngilizce bir metinden çevrilmiş metin tutuşturdu.

“Bu metni akıcı ve okunur bir metne çevirip bana getirin, bakayım bir.” dedi..

***

Diplomamı almış “atama” beklemek üzere memlekete dönmeyi düşünüyordum. Saz şairinin dediği gibi; “Bu el bize yaramaz”dı. Sebebi uzun ve cevabı çetrefilli… Kimi suizanlara sebep olmamak için kısa kesiyorum.

En azından bazı arkadaşlara veda ve karaladığım bir yazıyı “yazıişleri”ne vermek üzere Cağaloğlu’ndaydım. Şimdi Rahmetlik olan yazıişleri sorumlusu:

“Nereye Nuri,” dedi. “Buraya gelirken biz seni geri yollamayı hiç düşünmedik ki…”

“İklim mizacıma denk değil,” diye kaçamak bir cevap verdim. “Hem benim tahsilim gazeteyle alakalı değil ki…”

“O da bana söz mü birader? Benimki de İşletme… Sen bu durumu birkaç gün düşün de kararın menfi olursa yine gidersin.”

Boyun bükmekten başka bir hal içine girememeyi düşünemedim o zaman. “Saf saf” alver ettim meseleyi, vardığım karar “bir denemekti.”

Bir hafta sonra “gazetede kalma” teklifini yapan zata telefon ettim. Sesi sıkıntılıydı ve “kem küm” ediciydi.

Beni gazete patronuna havale etti. Gittim. Bu isteğin “yazıişleri” sorumlusundan geldiğini ilettim. O da “Bir deneyelim.” Dedi.

Bu deneme yaklaşık altı ay sürdü!

Denemenin sonunda patronca çağırılış.

“Galiba bazı meslekdaşlarınla fikren ters düşmüşsün.”

“ Neymiş o ters düşen fikirler.”

“Mesela emir dinlemiyor muşsun.”

Ben fikir derken, zat-ı alileri “emir”den bahsediyor!

Konuşmaların bir kısmı mahrem olduğundan ve “ikna olmuş görünüldüğünden” işi tavzih etmeyeceğim. En iyisi biraz dinlenmeli ve düşünmeliymişim birkaç hafta!

Dolmuşla daha eve varmadan kararımı vermiştim. Benim üzerimden bazı müstakim dostlara yol verilecekti. En iyisi benim ayrılmam, Anadolu’nun “sert” ama “hazmı kolay” ikliminde çalışmaktı.

Eve varır varmaz telefon edip “denemeden vazgeçtiğimi” diyecektim hazretlere.

 

Sonradan öğrenecektim ki “maşuku olduğum neşir dünyasından” ayrılmamı sağlayan “hançer” hiç ümit etmediğim bir “muhabbet fedaisi(!)”nden gelmişti.

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )