Nurdan Haber

KADERİN PÜF NOKTASI

KADERİN PÜF NOKTASI
16 Kasım 2015 - 5:34

İslam alimleri arasında en tartışmalı konulardan biri şüphesiz kaderdir. Öyle ki imanın rükünleri arasında sayılıp sayılmayacağına kadar irdelenmiştir. İtikadi mezhebler arasındaki temel ayrılık noktalarından biridir. Belki de kaderi açıklamanın zorluğu, hali ve vicdani olan yani sübjektif tecrübelerle anlaşılabilecek bu meseleyi, nazari ve ilmi yani teorik seviyede izah etmeye çalışmaktan kaynaklanıyordu. Kader, sadece ilmi olarak değil, aynı zamanda zihni olarak da anlaşılması zor bir konudur. Çünkü öyle bir mesele ki sorular cevapları, cevaplar ise başka soruları ve çelişkileri doğuruyor.

              Peki nedir kader?  Kelime anlamı ölçü, miktar, matematik demektir. Kur’an ‘biz her şeyi bir kaderle indirdik ‘ (Kamer/49) mesajını verirken bu anlamı murat etmektedir. Her şey bir ölçü ve miktar çerçevesinde yaratılmaktadır. Atomdan yıldızlara, mikroptan gergedana, çiçekten ağaçlara, balıktan sineğe kadar her şey bir ölçüyledir. Bu ölçü onların kaderidir. Kaderlerinden asla kaçamazlar.   Her yaratılmışın kendine özgü bir hacmi, kütlesi, kalıbı, şekli, rengi vardır. Asla tıpkısının aynısı olan iki karanfili, iki serçeyi, iki yıldızı bulamazsınız. Her bir şeyin kalıbı kendine özeldir. Allah bir şeyi iki defa yaratmamaktadır.   Kaderi, insanların fiileriyle sınırlamak kıt bir anlayıştır. Bu ayetin bize öğrettiği kader bilinci, bütün eşyayı kuşatmaktadır.

          Kaderi anlamak için evvela üç kavramın iyi bilinmesi lazım. Ezel, ilahi ilim ve insanın iradesi. Bediüzzaman hazretleri, kaderi anlattığı 26. Sözde kader anlayışını bu üç kavram üzerinde inşa etmektedir. Biz burada diğer iki kavramı atlayıp irade kavramı üzerinde duracağız.  

            Öncelikle şunu kaydetmek  gerekir ki   kader ikiye ayrılır. Birincisi,  insanın özgür iradesine bağlı olan ve sorumlu olduğu kaderdir. Buna iradi kader de denmektedir. İkincisi, tekvini şeriat denilen, Allah’ın yarattığı kozmik kurallara bağlı olan ve insanların mesul olmadığı  kaderdir. Buna ızdırari yani zorunlu kader de denmektedir. Yukarıda sayılan, her şeyin bir ölçü ve miktar ile yaratılması bu ikinci kısım kadere girmektedir. Aynı zamanda insanın doğumu, ölümü, ırkı, dili vb. tarafları da sorumlu olmadığı ‘zorunlu kader’ kısmına girmekte ve tamamen Allah’ın iradesine bağlıdır. Bunların bilgileri ve sebepleri ancak Allah katındadır. Kur’an bu konuda şöyle buyurmaktadır: ‘De ki: iyi bilin ki yalnız Allah katındadır hakikatin en kesin delili; ve o dileseydi; hepinizi doğru yola iletirdi’ (En’am/149). İnsanın müdahele edemediği bu yönler, bizim değişmez hakikatlerimizdir. Bu hakikatlerin bilgisi de ancak ilm-i ilahidedir.  Fakat bizim kimliğimizi, uhrevi şahsiyetimizi belirleyen bunlar değil. Bu özellikler bir araç olmanın ötesine geçmemektedir. İnsanın gerçeğini belirleyen sorumlu olduğu ve özgür seçimine  bağlı olan iradi kaderdir.

             Her şeyi yaratan ve yönlendiren, insanın kendisi ile kalbi arasına giren, dilediğini aziz, dilediğini zelil eden, dilediğine hidayeti dilediğine de dalaleti veren Allah’ın külli iradesine karşılık, İnsanın özgür iradesi gerçekten özgür müdür? İşte aslında kaderin püf noktası burasıdır. İnsanın tercihlerinin arkasında ne tür dürtüler olabilir? Allah’ın bu dürtülere müdahelesi var mıdır? İnsan iradesi yaratılmışlardan mıdır? Çünkü  İradenin yaratılmışlardan olması demek seçim hürriyetinin kalkması demektir. Örnek olarak  Allah hayvanların iradesini, hayatlarını muhafaza ile ilgili konular hariç, yaratmış yani onlar adına karar vermiştir. Dolayısıyla insan iradesi kadar hür bir iradeleri bulunmamaktadır. Tabiri caizse onların beynine bir program yüklenmiş ve onlar o programın dışına çıkamamaktadırlar. Her hayvan türü kendi içinde aynı şekilde beslenir, yaşar ve yuva yapar. İnsan iradesi ise hayvandan farklı olarak çeşit çeşit beslenmekte, çeşit çeşit sanatlar ortaya koyabilmekte, hiçbir insanın yapamadığını, orijinal bir biçimde  kendi üretici zihniyle ortaya koyabilmektedir. Bunlar da insan iradesinin yaratılmışlardan olmadığını yani Allah’ın insan adına karar vermediğini ve onu  serbest bıraktığını gösterir.

                Burada şöyle bir soru ortaya çıkıyor. Yaratılmayan bir şey nasıl var olur? Çünkü var olmak yaratma fiiline bağlıdır. Aksi halde insan kendi hareketlerinin yaratıcısı olur ki bu da arızalı bir görüştür. Bir şey nasıl hem yaratılmışlardan olmayıp hem de var olabiliyor?  Bu sorulara, itikad mezhebleri çeşitli cevaplar vermektedir. Biz o tartışmalara girmeden şöyle bir mizansenle konuyu anlamaya çalışalım. Bir insanın cebine on altın ve bir liste vererek onu pazara gönderiyorsunuz. Verdiğiniz on altın, yazdığınız listeye tam denk düşmektedir. Dolayısıyla o insana hiçbir seçim hakkı bırakmamış oldunuz. İradesini siz yazdınız onun adına siz karar vermiş oldunuz. Diğer bir şahsa yüz altın verdiniz ve herhangi bir liste vermediniz. Listeyi vermemekle onu özgür bıraktınız. Bir şey yazmamakla onun adına karar vermemiş oldunuz ve  yapacağı her şeyden sorumlu hale getirdiniz. Hem bir şey yazmadınız, hem de  zorunlu bir sonuç olarak  özgür irade diye bir durum ortaya çıkardınız.

                Bunun gibi Allah insana her hangi bir program yüklemeyerek yani aslında bir irade yaratmayarak, zorunlu bir sonuç olarak özgür bırakmış oluyor. Böylelikle insan iradesi, hem  Allah tarafından yaratılmamış, hem insan tarafından yaratılmamış hem de yokluğu imkansız bir varlıktır. Mizansende verilen yüz altın insanın sevgi, korku, hırs, inat, yetenek gibi potansiyelleridir. Allah bu duygu ve yetenekleri insan ruhunda yaratmıştır. Ancak bunları yönlendirmek  insan iradesine bağlıdır.

                Yukarıdaki ayette geçen ‘biz isteseydik insanları doğru yola iletirdik’ ifadesini bu anlayışla okumak gerekir. Yani biz isteseydik, hayvanlar gibi insanın iradesini de yaratır, onun adına karar verir ve hepsini iyiye yönlendirirdik. Fakat o zaman da bu, insan değil başka bir şey olurdu.

          Sonuç olarak kaderin en ince noktası ‘irade’ kavramında saklıdır. Çünkü bizi biz yapan her eylemin, niyetin, duygunun arkasında adeta bir kumandan gibi bunları yönlendiren ‘irade’ vardır. Tüm fiilleri yaratan Allah’tır ancak isteyen özgür irademizdir.  

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )