ÖZEL HABER
Hintli Prof: Bizim hocalarımızdan on yılda alacağımızı Nur talebelerinden on günde tahsil ettik.
Üstad Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayat eserinde geçen şu ifadeler:
Evvelâ: Nur’un ehemmiyetli mecmualarını Mekke-i Mükerreme’ye götürüp gayet büyük bir Hind’li âlim Ahmed Ali Şimşirî’ye teslim edip, hem Hindçeye tercüme etmeğe ve hem de Hind’e göndermeğe teminat alan Nur’un ehemmiyetli kahramanlarından kardeşimiz Hâfız Mustafa’ya binler bârekâllah ve mâşâallah ve es’adekâllah deriz. Medreset-üz Zehra, Mekke-i Mükerreme’deki o büyük zâtla muhabere etsin. (Tarihçe-i Hayat , 529)
Hindistan ve Endonezya’daki müslümanlar da Risale-i Nur’dan mahrum kalmamışlardır. Hacca giden bir Nur talebesi tanıştığı bir Hindli âlime Risale-i Nur Külliyatını hediye etmiş ve o âlim de eserleri Hindçeye tercüme edeceğini ve bunun kendisi için büyük bir vazife olduğuna inandığını söylemiştir. (Tarihçe-i Hayat, 712)
Bu sene Mekke-i Mükerreme’de gayet büyük bir âlim hem Hind lisanına, hem Arab lisanına Nur’un büyük mecmualarını tercüme edip Hindistan’a ve Arabistan’a göndererek en kuvvetli nokta-i istinadımız olan vahdet ve uhuvvet-i İslâmiyeyi temine çalıştığı gibi, Türk milletinin daima dinde ve imanda ileri olduğunu Nur Risaleleri ile gösteriyor, demişler.
(Şualar, 377)
Bediüzzaman Hazretlerinin bu ifadelerinden 65 sene sonra onun niyetinin ve dualarının semeresi tezahür ediyor. Hindistan’ın ehl-i fazl ve kemal ulemasından bir gurup Türkiye’ye gelerek Bediüzzaman ve Risale-i Nurlarla tanıştılar. Nur talebeleriyle beraber geçirdikleri 15 günlük bir zaman diliminden sonra Üstad Bediüzzamanı tasdik eden şu ifadeleri kalpden gelen samimi ve en içten hissiyatıyla kaleme alıp göndermişler. Bizler de bu kutlu mesajı okuyup Hindistan’da Nur-u Kur’ân’ın inkişaf ve intişarına mühim bir alamet saydık Cenab-ı Allah’a Risale-i Nur’un okunan bütün hurufatı adedince hamdler ve şükraniyeler takdim ettik.
İstanbul’da icra edilen bu programa iştirak edenlerden Muhammed Emced Kasım Esti aşağıdaki mesajı istifadelerine bir teşekkür olarak yollamış:
“İshak hocamızdan ettiğimiz istifadeyi Hint’li hocalardan on yılda bile etmedik.
Konuştuğunda etrafa cevherler saçıyor tatlı dilinden bal akıtıyordu.
Sözünde belagat ve yüzünde nurdan bir imanı vardı.
Ona beğenimizi hiç sorma, onun üstün zekâsına hayran kaldık, Cenab-ı Hak onu mübarek eylesin ve ona ecr-i cezil ihsan etsin.
Bize hayatımız boyunca unutamayacağımız hatıralardan bahsetti hatta diye biliriz ki: Eğer Bediüzzaman Said Nursi’nin talebeleri böyle ise o zat nasıldı acaba?!”
* * *
Diğer bir Hintli âlim profesör ise Hüzeyfa el Vustani. O da kendi samimi hissiyatını aşağıdaki mektupta ifade etmiş.
“Teşekkür mektubu
Başta İhsan Kasım hocama ve İshak Özgel hocama ve Cemil hocama ve Ahmet Mustafa Sabri hocama ve Hakan ile Nurettin Abilerimize derin saygı ve teşekkürlerimi sunuyorum Cenab-ı Hak onları korusun.
Bize misafirperlikte hiç cimri davranmadılar, yiyecek içecek kalacak yer ya da seyahat olsun hiçbir şeyi bizden esirgemediler ve bunlardan daha önemlisi de bize verdikleri ruhi, akli, vicdanî gıda ve kut ve kalplerimizi teçhiz ettikleri vahdaniyet ve Allah’a asker olmak davasıdır.
Sübhanallah gerçekten aralarında güzel günler geçirdik ve bize bu asrın Allah’a davet etmek yolunda yeni ve çağdaş bir üslup öğrettiler, öyle bir üslup ki bu asrın fehmine ve anlayışına hitap edecek bir üsluptur. Cenab-ı Hak Üstadımız Said Nursi’ye gani gani rahmet eylesin, gerçekten bu asrın Hücetüllah el-baliğası ve Mücedidi diyebilecek bir şahsiyettir.
Üstadın özel hasiyetlerinden biriside Batı felsefesini tenkit etmektir ve bunu da yaparken müdafaa tarzına değil var gücüyle hücum etmek ve onları yumuşak ve latif ve tesirli sözlerle ilzam etmektir ve kalpleri hakikatlere celp etmektir. Cenabı hak ona ecru cezil ihasan eylesin ve cennetinde ona laik olduğu makamı versin.
Ve burada İstanbul ilim ve kültür vakfının ve çalışanlarının ve gönüllülerinin bize sundukları hizmetlerden dolayı ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten bu vakıf insanlar arasında Risale-i nur ile hakikatlerini neşretmekte büyük bir hizmet vermektedir ve tam adına layık bir müessesedir ve şunu da diyebiliriz ki hocaları nur davasını mücessem bir halidirler ahlakları kuran ve Risale-i nurdan aldıkları nurdur. Cenab-ı Hak dünyada bu nurlarını daim eylesin ve ahirette yüzlerini o nur gibi beyaz eylesin ve insanlara ve bu vatana uzv-u nafi eylesin ve onlardan ve bizden ebeden razı olsun.
Bu sözleri uçakta acele olarak yazdım ve sizlere resmi olarak bir teşekkür mesajı göndereceğim inşallah. O kadar ikramlar karşısında teşekkürlerimi sunacağım sözler bulamıyorum ve bunu ancak size dua ile mukabele edebiliriz. Ve Peygamber Efendimizin: “Kim birisine Allah senden razı olsun derse ona iki cihanda hakkını vermiş olur.” Hadisine imtisalen ben de ancak bunu diye bilirim.
Cenab-ı Hak sizleri muvaffak eylesin ve hizmetlerinizi kabul eylesin ve iki cihanda da mesut ve bahtiyar eylesen.
Ve sözlerimi şu ifadelerle bitirmek istiyorum: yine sizlere en samimi teşekkürlerimizi sunuyorum ve sizlere Risale-i nur ile Kur’an’ı ve hakikatlerini neşretmekte ve Hindin her köşesine her türlü yayın aracılığıyla yaymakta elimizden geleni yapacağımıza söz veriyorum.
Ve sizlerden ihlası kazanmak ve riyadan ve ucuptan kurtulmakta dualarınızı bekliyorum ve bize onun rızası dairesinde ve onun razı olacağı bir şekilde çalışmak için kolaylıklar sağlamakta duanızı bekliyorum.
Ve ayrıca bizi Aziz vatan Türkiye’ye getirmekte sebep olan Erşet abiye ve İdris, İmran, Yahya, Emcet, Miraç, Faruk, Sadık, Secat abilere de derin teşekkürlerimi sunuyorum Cenab-ı Hak onları muhafaza eylesin ve iki cihanda mesut ve bahtiyar eylesin. Bizi bu seyhatte beraber yaptığı gibi ahirette de cennet il Firdevs’te beraber yapsın.
Ve sizlerden bizden gördüğünüz kusurlara af gözünüzle bakmanızı rica ediyorum
es Selamu Aleyküm
Kardeşiniz
Hüzeyfa el vustani.”