Nurdan Haber

DURABİLMEK…

DURABİLMEK…
31 Aralık 2015 - 9:32

Risalelerin zorlu yollarını aşma hengamesini genelde tünel ve mağaralara benzetmişimdir. Bu zorlu sokak ve caddelerden birini temsil eden 10. Notaya dikkatlice eğildiğimizde, bizi bekleyen nur ve cevherlerin farkına varabilmekteyiz. Aslında çoğu zaman okuduğumuz metinlerin anlaşılması için her türlü zorluğa katlanırız ama en kolayı olan sabır imtihanına tahammül edemeyiz. Sosyoloji okumalarımdan aldığım en büyük derslerden biri olan ‘’ Zorlu okumaları sıhhatli düşünmenin olmazsa olmazı olarak görenlere gelsin ‘’ koşuluyla baktığımızda, ‘’Durmak’’ gerçeğini, daha doğrusu bu kritik eşiği  es geçtiğimizde sabırsızlığımızın cezasını hakikatın anlaşılmamasıyla ödendiğinin gafletle farkına varmaktayız.

‘‘Sana ışıklanan bir nuru tutmak için elini uzatma. Belki gaflet esbabından tecerrüd et, onlara müteveccih ol, dur.’’ Lem’alar, 17. Lem’a, 10. Nota.(R.N.K)

Risalelerin 10. Notasının bu satırını buraya yerleştirme amacım, ağır ve büyük cümlelerinin altında ezilmesinden ve konu akışı içinde kaybolmasından korktuğum içindir.  Aslında  satırı dikkatlice incelediğimiz zaman bu pasaj bize her bir konu veya anlam katmanlarına olan ‘’marifet muamelemizi’’ gözler önüne sermekte, hakikat karşısında istikametli duruşu bize dosdoğru  işaret etmektedir. Bu satırda İslami hakikatlere olan duruşumuzu nur müellifi genel olarak 3 ayrı kısımda incelemiş ve tedavisini de akabinde vermiştir.

  1. …gaflet esbabından tecerrüd et,
  2. onlara müteveccih ol, 
  3. dur.

…Gaflet esbabından tecerrüd et… Eğer bir hakikat karşısında yorulup yol alamıyorsak, belki de gafletin bin bir sebebinin ruhumuzu taciz etmesinden kaynaklanıyor olabilir. Takvanın en büyük şubesi olan def-i şer’in (kötülükleri kovmak) marifet yolunda ne kadar anlamlı olduğunu, aslında insanın amellerinin tefekkür dünyasıyla olan girift ilişkisinin esrarını, düşünmenin aynı yaşamak olduğunu, yaşayamamanın aslında kuvvetli tefekkür eksikliğinden kaynaklandığı, sözün fiille sınanması hakikatının gerçekliği gibi bir kısım noktaların burada tamda bu satırın birinci dersinde  görmekteyiz. Ehl-i dünyaya verdiği cevaplarla Nur müellifi  gafletin, imanın tefekkür cephesine vurduğu darbelerin en tesirli ve etkili olanıyla bize cevap verecektir;         ‘’ Belki, bir mevhibe-i İlâhiye olan o esrar, hâlis bir niyetle ve dünyadan ve huzûzât-ı nefsaniyeden tecerrüd etmek vesilesiyle o feyizler gelebilir.’’ (Onaltıncı Mektup)

Birinci merhaleden sonra o büyük cümlenin ikinci kısmı karşılıyor bizi. Esrarlı bir eda ile fısıldıyor kulağımıza; onlara müteveccih ol… Evet takvayı belki iyi bir şekilde muhafaza ediyoruz ama iştigal(meşguliyet) diye nitelendirdiğimiz ilgi ve samimiyet o hakikatlere karşı eksik ve yetersizdir. Marifete karşı kalp, ruh ve tüm hisleri çevirebilmek, teveccüh ettirebilmek makamında olduğumuz için bu makamın gerektirdiği vazifeleri yerine getirebilmeliyiz. Evet şu makam dur(mak) makamı değil, tevekkül makamı da değil iştigal ve teveccüh yani yönelmek makamıdır. Her bir hakikate karşı müteveccih olmak demek olan hususi dünyanın çanağını o hakikate verebilmişsen seni bekleyen üçüncü perde, üçüncü basamak var. DUR-MAK makamı… Evet zor ama bir o kadar bir perdedir. Bu makamın en zor  tarafı ise  kolay olabilmesidir. Çünkü durmak sabır ister. Bu merhalede bizim sınavımız tevekkül ile o nur hakikatlerinin bize açılmasını beklemek olacaktır. Belki de bu nokta çoğu Risale okuyucusunun terk ettiği aşamadır. Bu makamı binlerce balığın içinde cevelan ettiği bir göl ile örneklendirebiliriz. Balıkları el ile yakalamanın en büyük uyanıklığı, birincisi teenni ikincisi ise telaşsız ve sakinliktir. Sakince temiz el ile içine dalmalı ve durmalıdır insan. Sakın elini hoyratça ve düşmanca uzatma o kutsi havuza. Sahiplik ve malikiyet davasından vazgeçip avucunun içinden geçen o hakikat balıklarına dokunulmamalı ve sadece beklenilmelidir. ‘’ tecessüs halinin en müspet ve olumlu yönü burada devreye girmelidir. Sakın elini kapatmaya çalışma, yoksa şimdiye kadarki tüm beklemen boşa gidebilir. Elinin açık olmasından emin ol, dur. Eminimdir ki bir balık o elin emniyetini hissedip yanaşacak ve elinin avucunun içinden geçecektir. Durmanın ve sakinliğin, sabrın zaferidir bu. Emniyetine güvenilen o elin, o hakikat avcısı olan akıl ve kalbin içinden kutsi balıkların avlanılmadan nasıl geçtiğini hayretle tefekkür edeceksin. Ama önceden de dediğimiz gibi sakın elini kapatma çünkü yine 10. Notada buraya iz düşen satırında şöyle bir kayıt vardır; ‘’Çünkü öyle nur, maddîde hapse razı olmadığı gibi, kayda giremez, kesîfi kendine mâlik ve seyyid kabul etmez.’’ Unutulmamalıdır ki balıklar sudan çıktığı zaman yaşayamazlar. Onun için sen en iyisi o hakikatleri elinin ve gözünün gözenekleriyle seyret. Onlara güven verecek kadar onlarla dost ol ve ünsiyet et. Emin ol, emniyet ver göreceksin o rengarenk iman hakikatleri olan balıklar senin elini ve avucunu mesken ittihaz edecek. Ama sakın unutma bir defa dahi olsa o eli kapatma. Sabır imanın yarısıdır ama şu an iman tüm sabrınla sınanmaktadır.

Onuncu notada dikkate değer bir diğer nokta ise;

‘’kalbine gelen ve aklına görünen herbir nuru tenkit parmaklarıyla yoklama ve tereddüt eliyle tenkit etme.’’ Evet bu sırlı cümle yine hakikat avcılarının kutsal yolunda köşe taşıdır. Yani el yoklarsa şüphe ettiği içindir bu ise en büyük tenkittir. Tereddüt dahi o nurani hakikatlere mihenk olamaz. Ellerin ne tereddüt etsin ve ne de tenkit. Bir iman hakikatı tereddüdü kaldırmaz, tenkite mahal vermez. Tenkit parmaklarının ne olduğunu tereddüt eli ile cevap vermektedir.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )