Bir yuvarlak üstünde sürüp gider seyahat,
Bir menzile varmadan tükenecek bu hayat.
Nerden gelip nereye, abbas yolcu, gidersin?
Hâlin gösteriyor ki ufka açmışsın kanat.
Bir ticaret yaparsın bu dünya pazarında,
Başa baş geliyor mu vâridatla sarfiyat?
“Bine bir”de bir kazanç umulur mu, hey şaşkın?
Al “bire bin” kâr sana: Ömrünü, verene sat.
Eski hesaplar ile ne uğraşıp durursun?
Yepyeni bir sayfa aç, eski defteri kapat.
O lâzım, bu da lâzım; o mühim, bu da mühim…
Sıra gelmez elzeme… Ehem ne oldu?.. Heyhat!..
Bir ömür ilim irfan, maîşet, fen felsefe…
Allah için olmazsa mezar süslemez, sanat.
Semâ üzre bir sofra açılmış, dâvet gelmiş,
Onu beklerken insan, ne’den alabilir tat?
Beklemenin lezzeti, her lezzetin üstünde,
Tattırıp doyurmayan bütün tatlara inat.
Burda dünyâ güzeli, orda ukbâ çirkini…
Çirkin de ne kelime! Tam anlamıyla berbat!
***
Yâ Rab,
Gözümüzün nûrunu gölgelerle söndürme!
Gölgelerin hüsnüyle başımızı döndürme!
Gölgelerin aslına bizi kavuştur fakat!..