Nurdan Haber

Risale-i Nur’u, Seyitler Cemaati’ne ilk defa o anlattı – 2. Bölüm

Risale-i Nur’u, Seyitler Cemaati’ne ilk defa o anlattı – 2. Bölüm
21 Ocak 2016 - 8:21

Nurdanhaber-Abdurrahman İraz

 

2. Bölüm (Röportajın 1. bölümü için TIKLAYINIZ)

 

Arabistan’da açılan ilk Medrese neredeydi?

Mesfele’de, eski bir binaydı bilmem gelmiş miydiniz?
Yetişemedim ona ben…

Çok eski bir dershaneydi ama çok güzel hizmet etti. Başlangıç oradaydı. Elhamdilillah, tabi Seyyit Halit, Seyyit Elması ilk başta dershaneye getiremiyorduk, şöyle getiremiyorduk, dershane kavramı onlarda yoktu. Daha doğrusu bilmiyorlardı, yabancı geldiği için. Bazen söylüyoruz ama kabullenmiyorlardı. Yavaş yavaş… Şimdi Elhamdülillah sahip çıkıyorlar. Dershaneye geliyorlar eski vaziyetleri kırıldı.
Daha sonra Şişe’deki dershaneye mi geçtiniz?

Evet orada dört beş sene kaldık. Ondan sonra Elhamdilillah, mülk bir dershane sahibi olduk.
Sizinde çok emeğiniz var. Allah razı olsun…

Estağfirullah bütün ağabeylerin kardeşlerin emeği var. Seyitlerin yani bütün cemaatin, gördünüz geçen bir açılış olmuştu, Bakiden yeni Suudi gençler, Cidde’den, Mekke’den, yani elhamdülillah büyük bir bereket oldu.

 

1.20100530151020.jpg

 

Sizden önce ben Muhammed Elmas ile bir röportaj yaptım, hakikaten çok enteresan bir röportaj oldu,  o da duygulandı, beni de duygulandırdı, gözlerimiz yaşardı, hizmete sahiplenmesi açısından, yani Türkleri falan geçmiş durumda.

Maşaallah tabi Allah razı olsun, o zaten bize birçok şeyi söylemiyor, bizim bilmediğimiz yerlerde hizmet ediyor, kitap veriyor kitap dağıtıyor.
Bu arada birkaç senedir, geldiğimiz zaman, sizi pek görmüyoruz… Yani, Ali Katıöz Hoca geliyor, İhsan abi bir de siz, üçünüz, bakıyoruz hep kayboluyorsunuz, yalnız, birbirinizle, Muhammet Elmasla hep kayıpsınız, nerelere kayboluyorsunuz, onlar gelince bir şeyler yapıyorsunuz sanırım?

Yani burada İhsan abi geldiğinde, Arapça bildiği için, tercüman da olması hasebiyle, birçok kimseyle görüşmeye çalışıyoruz, onun için kayboluyoruz. Az geldiği için, zamanı da kısa,
Mesela bu defa kimlerle görüştünüz?

Burada mesela Abdurrezzak adında bir Profesör Dr. Abdurrezzak Zafer var, Eğitimci Ummul Kura Üniversitesinde, çok etkili bir insan, bir haftadır hemen hemen devamlı onunla beraberiz, onunla nasıl tanıştık? Dokuz sene önce rabıtanın bir kuruluşu vardı, Uluslar arası İslam eğitiminin kuruluşunun başkanıydı, o zaman tanışmıştık dokuz sene önce, tanıştığımızda adam çok hızlı, yani bildiğiniz gibi değil, çok hareketli ve hızlı bir insan konuştuğuna yetişemiyorsunuz, hareketli kalkıyor gidiyor geliyor…
Çok heyecanlı biri…

Evet çok heyecanlı biri, Risale-i Nur’u vermeye çalışıyoruz, çok meşguliyeti olduğu için bizden alıyor başkasından alıyor. Bir sene Türkiye’ye gitmek istedi ben hemen adres verdim, gitti çok hoşuna gitti. Tabi gezmek için gitti. Burada çok yoğun olduğu için dinlenmeye gidiyor.
Kiminle gittiler?

İhsan Kasım ağabeylerle, Faris Kaya hocalarla, Kenan Hoca ile… Ertesi sene, Malezya ya gitmek istedi ben oradaki kardeşlerin adreslerini verdim. Oraya gitti ilgilendiler, bir dahaki sefer Dubai’ye gitmek istedi ben dedim “arkadaşlar var orada adreslerini vereyim.” Gitmiş onlarla görüşmüş. Bir senede Filipinlere gidiyordu oradakilerin adreslerini verdim. Avusturalya ya gitti verdim, Endenozyaya gitti adres verdim. nereye giderse veriyorum, Hollandaya gitti Ahmet Akgündüz abinin adresini verdim. Ahmet abi Allah razı olsun üç gün onlarla ilgilendi. Üniversiteye götürmüş ilgilenmiş, çok hoşuna gitti çok yoğun olduğu için, toparlayamadı kendisini, Hatta bir seferinde Türkiye’ye giderken telefon açtım, İhsan Kasım abiye, utanarak telefon açtım… Gidiyor geliyor ama bir şey yok. Bizim istediğimiz netice çıkmıyor. Ama adamın hoşuna gidiyor, Allah razı olsun ağabeyler ilgileniyorlar, bir keresinde İhsan abi “bundan iş çıkmaz sen neye gönderiyorsun” dedi.

2.20100530151037.jpg

Tamamen sıkıldınız şimdi?

Evet zaten bende sıkılmıştım, İhsan abi böyle söyleyince ben de hak verdim. Kaç senedir 7-8 senedir bir şey çıkmamıştı. Bu seferde Türkiye’deki sempozyuma gitmişti kendi hesabına “ben gidiyorum nasıl yapacağız” telefon açtım “abi yer ayarlarsanız,” neyse dediler “bizim otelde kalsın,” oraya gitti söz hakkı istedi bizden, benden istiyor. “sen söyle bende konuşmak istiyorum” dedi. Allah Allah “evet” desek bir türlü, demesek bir türlü ne yapacağız? Neyse gittim Faris Hocaya söyledim “Hocam, bir beş dakika söz verelim” dedim… Neyse bir boşluk oldu, konuştu güzel şeyler anlattı ama bir faaliyet kendisinde yok.

Ondan sonra geldik bazen arıyor, bende isteksiz yüz vermemeye başladım, Bir sene böyle kaldı. Konuşmadık gitmedik, o utanıyor mu? İşi mi var? Beni arayamıyor, Ben de zaten İhsan abi öyle deyince bıraktım onu, Yani bundan netice çıkmıyor başkasıyla uğraşalım diye. Sempozyuma davet edelim arkadaşları, ben dedim “buna da söyleyeyim” telefonunu açtım dedim “abi e-mail adresinizi verin ağabeyler size bir şey gönderecekler.” dedi “sana göndersinler sen bana getirirsin” Sempozyumun davetiyesini… Neyse ben aldım zaten bende vardı, gittim verdim. “Ben bunu yazacağım” dedi. Ben dedim “çok seviyorsunuz ama yapmıyorsunuz yapın bakalım” dedim. Bir hafta sonra aradı beni “acilen gelmen lazım sizinle görüşmem lazım” dedi. “Allah hayır etsin ne istiyor acaba?” dedim, ağabeyler ümit kesmişti bende öyle, ne yapacağım, gittim dedi ben bunları yazacağım bana bir külliyat getir, “Ciddi okuyacağım. Sen Allah razı olsun dokuz on senedir sabretmişsin, neticesini bu sene alacaksın, söz veriyorum” sana dedi.
Şu anda hangi pozisyonda?

Profesördür, Eğitim Fakültesinde belli bir yeri var. Sevilen, çok etkisi olan bir adam, onun dalında da çok az hoca var.
Rektör olduğunu söylemişlerdi.

Oraya geleceğim, faliyet buradan başlıyor şimdi.

3.20100530151054.jpg

Öyle mi?

Şimdi artık semere vermeye başladı onu anlatıyorum ben de dedi “Selim seninle başlayacağız, sempozyuma tez yazacağız, sen yardımcı olacaksın.” ben dedim “isterseniz ben yazayım, size vereyim.” hayır dedi “sen ne diyorsun, ben yazacağım, bu gün değil pazartesi günü seninle görüşelim. Gel bu işe başlayalım.” “Tamam” dedim, Pazartesi görüşecektik, ama baktım Pazar günü aradı, “alo” dedi “Selim senin hemen acele gelmen lazım. Çok hızlı hemen gel.” “Hocam yarın gelecektim ne oldu,” “tamam” dedi “yarın idi günümüz ama bu gün hemen gelmen lazım. Ben bir yerdeyim Risale-i Nur’u anlatıyorum senin hemen gelmen lazım hemen gel. ”Allah Allah tamam” dedim kırmayayım atladım gittim, baktım düğün salonunda, bayağı kalablık düğün salonu, oturduğu yerde de elli kişi kadar var. Ama her yer dolu yani. Bana “gel” dedi. Her kesin yanında utandım bayağı “ne demek ve ne yapmak istiyor?” acaba diye…

“Arkadaşlar susun” dedi rektör de var o bir kelime konuşmuyor hep bu konuşuyor. Arkadaşlar dedi, Şeyh Selim Geldi Bediüzzman Said Nursi’den, bahsedecek, her kes dinlesin ve konuşmasın lütfen” Allah Allah “tamam” dedim. Bende anlatmaya başladım bir yarım saat. Üstadı anlattım, Risale-i Nuru anlattım, hizmeti, ağabeyleri anlattım,  bittikten sonra yeğenine, sen emekli oldun değil mi? Dedi… Yeğeni de erken emekli olmuş, kendini hizmete verecek Risale-i Nura değil de başka hizmetlere, onların bildikleri bir hizmete.

“Sen metod alabilirsin siz Pazar günleri ders yapıyorsunuz, artık dersiniz Risale-i Nur olsun” dedi. “Gelecek Pazar sen gel, bunların dersinde Risale-i Nur okuyacağız,” ben inanamıyordum, doğru mudur? değil midir? Herkes etkilenmeye başladı, birisi diyor, “ben seni tanıyorum,” birisi diyor, “Abdurrezzak Zaferden adresinizi aldım, İstanbul a gittim, Kenan hocayla görüştüm,”
Allah Allah…

Demek ki adamda bir şeyler varmış da meşguliyetinden dolayı, fırsat bulup kendisini veremiyor. Birisi dedi ki ben Kenan Hocayla görüştüm, beni derse götürdü çok hoş bir dersti.Ben Türkçe anlamadığım halde hoşuma gitti.
Türkçe anlamadığı halde Risale-i Nur dersi hoşuna gitmiş öyle mi?

Evet dedi “ben ticari anlaşma için gitmiştim, randevu saatım geçecek, ama ben kalkmak istemiyordum. Zorla arkadaşlar beni yerimden kaldırdılar. “Ben emrindeyim” diyor. “Ben tüccarım ne isterseniz ben hazırım, ben sizi çok sevdim. Ben âlim değilim, ilmim bir şeyim yok ama istediğiniz şekilde ben size yardımcı olurum. Benim adresim bu telefonum bu, istediğiniz zaman gelin.” meğerse o da bunun yeğeniymiş. Kız kardeşinin oğluymuş. Pazar günü dedi Selim geleceksin yanımıza… Şimdi iki aydır o dediği Pazar günlerinde Risale-i Nur okuyoruz.

4.20100530151107.jpg

Maşaallah kaç kişiler…

Dört, beş kişi oluyorlar, daha önce on kişiden fazlaymış, Abdurrezzak Risale-i Nur deyince, bazıları itiraz etmeye başladı. Niye Risale-i Nur? Risale-i Nur nedir? Hadis varken, Buhari varken, Müslim varken, siyer varken, tefsir varken niye Risale-i Nur okuyoruz?” bazıları çekilmiş. Ama diğerleri devam ediyorlar.
Ama önemli tabi böyle bir yerde, dört kişi çok önemlidir.

Hem de nasıl önemli, birisi eğitim üzerinde master yapmış şimdi öğretmenlik yapıyor. Piskolog, birisi emekli olmuş, kendisi de geliyor, bu ders iki aydır çok güzel bir şekilde gidiyor. İlk hizmet başlıyor ya ilk dersler, çok önemli, o heyecan, o şevk elhamdülillah şimdi, onun sayesinde buralara geldik.

Nereye giderse anlatıyor. İhsan Kasım abi gelir gelmez Muhammet Musa Şerif diye bir hoca var çok meşhur burada Mekke’de, onu aradı, dün Cuma günü buradaydı, ikindi namazını orada kıldık, o da Risale-i Nur hakkında çok güzel bir kitap yazdı. Bomba gibi bir kitap yani… Ona dedi ki “ben beş yüz tane istiyorum, hepsini dağıtacağım” dedi. Bu bir anahtar abi bu anahtarla açabilirsek, çok güzel hizmetler olacak.

Malezya’da bir sempozyum var, Risale-i Nur sempozyumu değil, başka bir alanda, İhsan abiye diyor ki “Açılış konuşmasını sen yapacaksın.” ne demek? nasıl olacak? açıyor telefonu Malezya’ya, “hocam” diyor “ben açılış konuşmasını yapacak ismi buldum, hemen ismini yazın,” meğerse o kuruluşun Başkan yardımcısıymış kendisi, Malezya’da hemen ismini yazdırıyor diyor “ Sana davetiye gelecek, 8-11 tarihleri arasında Temmuz’da sen Malezya’dasın.” Hindistan’da, büyük bir cemaat var. Onun başkanına da telefon açıyor ve İhsan ağabey ile randevulaşıyor gidiyorlar…

Bir gün bana “Selim bir senedir benim bir arkadaşım Ümmul Kura Üniversitesinin rektörü olmuş yarın onunla on bir buçuk on iki arasında İhsan ağabeyle gelin görüşelim” gittim, adam hemen tanıtıyor, “Risale-i Nur bu, hizmet metodu bu, böyle hizmet ediyorlar, şöyle yapıyorlar. Üniversiteden adam göndermemiz lazım onun gibi bizimde hizmet etmemiz lazım.” diyor.
Ummul Kura Üniversitesinin rektörüne söylüyor öyle mi?

Evet aynen öyle.
Ümmül Kura Üniversitesini biraz anlatır mısınız?

Ummül Kura Üniversitesi, Mekke’de bulunuyor, İslam ilimleriyle beraber, Matematik, Tıp vs. ilimleri okutan bir üniversite
Mekke’nin en büyük üniversitesi, öyle mi?

Evet ama Ezher gibi, Tıp bölümünde okusan Kur’an’dan ezber yapacaksın, Mühendislikte de okusan Kur’an’dan ezber yapacaksın, belli oranda.
Ümmül Kura Üstad Hz.lerinin kurmaya çalıştığı Medresetüz Zehra gibi bir üniversitedir diyebilir miyiz?

Evet onun gibi bir üniversite diyebiliriz.
Yani din ilimleriyle Fen İlimlerinin, birlikte verildiği bir üniversite.

Evet öyle bir üniversite.
Bir Risale-i Nur eksikti, şimdi onu tamamlamaya çalışıyorlar.

Rektöre anlatırken çok hoşumuza giden bir şey oldu Rektör dedi ki, “Bediüzzaman Said Nursi ile tanışıyoruz, bu asrın Üstadıdır” dedi… Bizi bile şaşırttı, sen kimsin nasıl böyle söylersin, çok şaşırdık, Demek risaleleri okumuş ki böyle söylüyor. İhsan Kasım abi deseydi, tamam derdik, Abdurrahman abi deseydi tamam. Abdurrezzak deseydi on senedir uğraşıyoruz “ demek bunu anladı” derdik, Ama O’nun böyle bir şey demesi, çok ilginç bir şey.
Suudi Arabistanı bilmek lazım, bunun ne demek olduğunu anlamak için değil mi?

Elbette muhakkak…
Yani Suudi Arabistan’da bir rektör Üstad için asrın Üstadı demesi fevkalade önemli bir tesbit, Ümmül Kura’yı bilmek lazım…

Ümmül Kura çok etkili bir üniversite. Suudi Arabistan çapında, hatta dünya çapında önemli Üniversitelerden birisi, çünkü Rabitatül Alemi İslami, Üniversiteden destek alıyor, Rabitatül Alemi İslam dünyasının her yerinde merkezleri olduğu için, çok önemi olan bir Üniversite.

Ondan sonra oradan çıktık, fakültede, hem Mekke’de hem Şeriat Fakültesinde etkili olan bir profesöre telefon açıyor. İhsan Kasım abi bu gün ikindiden sonra gel seni onunla görüştüreyim, o da tamam diyor hay hay… Onlarla da görüştürüyor, yani Elhamdülillah on senenin semeresini bu sene aldık.

Abiler geldiğinde özellikle İhsan Kasım abi geldiğinde, Arapça bilmesi hasbiyle, güzel hizmetler oluyor. Burası da eskisi gibi değil, bütün fikirler artık serbest, diğer hakim olan fikirler artık eskidi artık engel yok.
Doğru söylüyorsunuz. Eskiden mesela bu müezzin mahfilinde, çok sessiz bir ders yapardık. Ben bugün en yüksek perdeden Türkçe ders yapıyorum, cemaat toplandı, kimse gelip “Siz ne yapıyorsunuz?” demedi.

Birkaç sen önce ders yapıyorduk. Birisi geldi müdahale etti, “Yasak” dedi. “Kim yasakladı,” hemen kalktım beni baş İmama götürdü, Baş İmam çok muteber bir insan, sözü geçen bir insan, Muhammed Zübeyir kitapları aldık gittik beni suçlu biri gibi götürüyor. Yani normal bir görüşme için değil.
“BEDİÜZZAMAN’IN HİZMETİNİ TEBRİK EDİYORUZ”

Selamün aleyküm, aleykümselam “hoş geldiniz, otur” dedi, oturdum çok hoş halim selim bir insan. Dedim ”hocam biz Risale-i Nur okuyorduk adam bize müdahale etti” Kusura bakmayın dedi “Biz Bediüzzaman Said Nursi’nin büyük bir alim olduğunu biliyoruz, hizmetini tebrik ediyoruz, ama biz başka fikirler olmasın, başka fikirlere kapı açılmasın diye yasakladık, yoksa Risale-i Nura bir şey dediğimiz yok. Kitabınızı buyurun alın” dedi. Ben dedim “kitaplar sizde kalsın okuyun ve bize dua edin” ayrıldım çıktım. Yani Risale-i Nur’a karşı çok hürmetleri var.
Sizin esasen Seyyit Halitle olan ilişkinizi anlatmanız çok büyük bir ümit dersi oldu…

Evet aynen öyle bu hizmette ümitli olmak, sabırlı olmak ve sebat etmek çok önemli, Zaten Üstadımız ne diyor “alem-i İslam’ın bu günkü hale, perişaniyete düşmesi hep ümitsizlikten değil midir? Yeis ve ümitsizlik oldu mu o insan hiçbir şey yapamaz. Ama Allah’dan sonra, Peygamber (ASM)’den sonra Risale-i Nur’a güvenip hizmete devam ediyoruz. İhtiyaçta var. İhtiyaç olduğunu bilsek gerçekten çok güzel hizmetler yaparız. Çok ihtiyaç var, Risale-i Nur’a ihtiyaç var her yerde; dünyanın her yerinde bu Kur’an hakikatlerine ihtiyaç var.

Yani bazen diyorlar ki, işte Arap aleminde Mekke’de Medine’de, Mescidi Haram var, Kabe var şu var bu var, ama yine de Risale-i Nur’daki hakikatlere çok ihtiyaç var. Hatta Müslüman olmayanların da yani herkesin ihtiyacı var bu Risalelere. Bütün cemaatlerin de bu Risalelere ihtiyacı var. Risaleler’deki hizmet metodlarına her cemaatın ihtiyacı var. Şimdi Risale-i Nur’un hizmet tarzı hizmet metodu en geçerli hizmet tarzıdır bunu gösteriyor, bunun dışındaki hizmetler akamete uğruyor, mevzi kalıyor umuma şamil olamıyor, bazen de kesiliyor.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )