Nurdan Haber

Osmanlı Padişahları adına hutbe okutan ülke

Osmanlı Padişahları adına hutbe okutan ülke
28 Ocak 2016 - 15:33

Nurdanhaber-Haber Merkezi

Osmanlı’nın çöküşünün maddî sebeplerinin başında, ticâret yollarının değişmesi, Amerika’nın keşfi, harp ganimetlerinin bitmesi ve dört cephede vatan müdâfaası sebebiyle askerî masrafların artması sayılabilir ki bunlar, Osmanlı’nın sanâyi hamlesini geciktirmiştir.

Ancak Batılıların, Afrika’da ve diğer yerlerde mevcut zenginlikleri sömürmek yolunda oralardaki halkın aksülamellerini kırabilmek için Osmanlı bayraklarını kullandığı ve bu şekilde insanları aldatarak kendilerine sömürgeler oluşturduğu, târihî bir gerçektir. Bu gerçek göz önünde bulundurulursa, Osmanlı’daki mânevî çöküşün engellenmesi hâlinde, zâhirî sebepleri bertaraf için neler yapabilme imkânına sahip olunduğu daha iyi anlaşılır. Bunun içindir ki Batılı devletler, bizi dâimâ mânevî bakımdan tahrip etmeye çalışmışlar, yersiz kavga ve kargaşalarla oyalamışlar ve insanımızı sadece beden aksesuarı ile alâkalı bir yapıya hapsederek kendileri rahat bir şekilde mesâfe almayı tercih etmişlerdir. Öyle ki içinde yaşadığımız şu günlerin ahvâli de, aynı plânların ustaca devam eden safhalarından ibarettir.

Velhâsıl yıkılışın sebepleri çeşitlidir. Bu sebepler iyice anlaşı-lamadığı içindir ki, yine gizli düşman faâliyeti neticesinde Osmanlı, kendi evlâtları tarafından düşmanlarından daha ziyâde redde mahkûm edilmiştir. Öyle ki, lisandaki tahrîbat ile ecdâd bir vâdi-de, torunları bir başka vâdide kalmışlardır. Böylece Osmanlı’nın özüne vâkıf olma imkânı elinden alınmış olan nesiller, câhil bırakıldıkları kendi tarihlerine düşman bir hüviyete kolayca yönlendirilmişlerdir.

SIRPLAR BİLE OSMANLI’YA HASRET

Ancak her şeye rağmen bu faâliyetlerin de, kâfî derecede semere vermediği, çok açık bir gerçektir. Nitekim Osmanlı muhabbeti, -belli bir azınlık dışında- milletin gönlünden tamamıyle sökülüp atılamamıştır. Her ne kadar lisandaki tahrîbat, idrâk ve ifâde imkânlarını daraltmış ve böylece ecdâdın o engin ve feyizli iklîminde dolaşma imkânını bertaraf etmiş olsa da, Filistin’den Bosna’ya kadar, gömüldü sanılan Osmanlı’nın büyük bir vefâ ile yâd edilmesine vesîle olan çalkantılar, yeniden dikkatlerin o azametli devletin üzerine çevrilmesine sebep olmaktadır. Nitekim -daha önce de ifâde ettiğimiz gibi- 1997’de Yugoslavya’nın başkenti Belgrad’da yapılan muhâlefet partisinin protestolarında kullanılan bâzı pankartlarda Sırp cânîlerinin bile:

“Türk (Osmanlı) idâresine hasret!”
“Nerdesin ey Türk (Osmanlı) idâresi altındaki güzel günler?!.” şeklinde ifâdeler kullanması, câlib-i dikkattir.

 

ABDÜLHAMÎD’İN YETİMLERİ

Diğer taraftan yıllardan beri Filistinliler’in yahûdî zulmü karşısında Osmanlı’yı hatırlayıp hayırla yâd etmeleri ve hattâ yürek sızlatan bir ifâdeyle:

“–Bizler Sultan Abdülhamîd Han Hazretleri’nin yetimleriyiz.” demeleri de, Osmanlı’nın hatırlanmasına, bir vefâ duygusu içinde yâdına vesîle olmaktadır…
Bu gerçekler de gösteriyor ki, Osmanlı’nın bitişi, dünya için pek feci bir âfet oldu. Bu bitişle, dünya çok şey kaybetti.

OSMANLI DESTANI

Ancak Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilişi, bir sineğin ölümü gibi sessiz sedasız olmadı; güçlü bir aslanın ortalığı toz duman içinde bırakan ölümü gibi gerçekleşti. Zira Osmanlı, bitiş hengâmında dahî kendi tarihinin son sayfalarını ihtişamlı bir sûrette yazmıştır. Çanakkale, bu sayfaların en parlaklarındandır. Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi dört muazzam devlete karşı vatanını Filistin çöllerinden Kafkaslara, Çanakkale ve Galiçya’ya kadar kahramanca müdâfaa edebilmiştir. Dokuz ordusuyla dört cephede gösterilen bu celâdete rağmen yıkılış, onun kendi şartlarından ziyâde düşmanlarının şartlarına ve içerdeki hâinlerin faâliyetlerine bağlı olarak gerçekleşmiştir. Maksadımız, târihî hâdiseleri tekrarlamak olmadığı için;

“Osmanlı yıkılırken bile mânâda ve maddede büyüktü. Dünya, onun tarih sahnesinden çekilmesiyle çok şey kaybetti.” demekle iktifâ ediyoruz.
Nitekim Osmanlı’nın hemen ardından âdeta boş kalan dünya coğrafyası, büyük çalkantılar yaşamaya başladı. Nizam ve denge bozuldu.
İşte bu sebepledir ki, bir Filistinli’ye:

“–Sen kimsin?” diye sorduğunuzda, o:
“–Ben Osmanlı’nın, Abdülhamîd’in yetimiyim!” derken, Ko-sovalı:
“–Bizim âhengimizi Osmanlı verdi!” demekte…

OSMANLI PÂDİŞAHLARI ADINA HUTBE OKUTAN ÜLKE

Otuz sene önce ilk hacca gidişimde yaşlı bir Afrikalı ile karşılaştım. Bana nereli olduğumu sordu. Türk olduğumu söyleyince, esefle başını sallayarak:

“–Hey gidi şevketlü Devlet-i Osmânî!” dedi.
Bu bir Afrikalı’nın, Osmanlı’yı hasretle hatırlayıp ondaki güzellikleri hissetmesinin bir ifâdesiydi.
Yine o sene Arafat’ta karşılaştığım bir Endonezyalı, Türk olduğumu öğrenince:
“–Bizler Endonezya’da hutbelerimizi Osmanlı pâdişahları adına okuturduk!” demişti.

Hâlbuki Osmanlı, Endonezya’ya gitmemişti, fakat onun merhameti, insanlığı ve şefkati tâ oralara kadar ulaşmıştı…
Bugün Kafkaslar ve Orta Asya’da ideolojik kuruluş ve mezhepler, kendilerine yer bulabilmek maksadıyla yoğun bir propa-ganda yürütmektedirler. Fakat ne ibretlidir ki, Orta Asya halkı:

“–Bizler Osmanlı müslümanlarıyız!..” diye içlerinden gelen müsbet bir hisle bu propagandaları reddetmektedir.
Nitekim şimdi halkın bu hassâsiyetini fark eden dînî ve fikrî akımlar, dağıttıkları kitapların üzerlerine Osmanlı câmilerinin fotoğraflarını basıyorlar. Bu, son derece câlib-i dikkat bir vâkıa…
Demek ki, Osmanlı’nın bitişiyle birlikte her şey bitmedi.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları, 2013

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )