Nurdan Haber

Risale-i Nur’daki Orijinal Tabirler

Risale-i Nur’daki Orijinal Tabirler
30 Ocak 2016 - 15:14

Nurdanhaber-Haber Merkezi

Nur Risaleleri’nde geçen bazı orijinal tabirlere şahit olunur. Bunlardan hemen aklımıza gelen bir kısmını izah edelim.

Şefkat Kahramanı: Müslüman katı, gaddar, zalim ve hele sadist ruhlu olamaz, olmamalıdır. Bilakis ince, hassas ruhlu, mülayim, merhametli ve müşfik bir insandır. Her şey gibi şefkatin de dereceleri olduğuna göre, bu duyguyu âzam mertebede yaşamak ve tatbik etmek “kahramanlık” olarak nitelendirilmiş… Şefkatli analar buna güzel bir misaldir…

Şefkat Tokatları: Cenab-ı Rabbül âlemin, mü’min kullarını yanlışlıklardan ve gaflet gidişatından çevirmek için küçük cezalarla ikaz eder. İdrakli ve ferasetli kul, bu ikazlardan ders alarak halini düzeltir ve Allah yolunda “Emr-i bilmâruf ve nehy-i anil münker” hizmetine yine devam eder. Allah (c.c) kemâl-i şefkatinden “Şefîk” ismi ile okşuyor, “Kahhar” ismini tecelli ettirmek istemiyor… Sevdiği kullarına tokat kabilinden küçük ikazlar yapıyor.

Müslüman İseviler: Bediüzzaman “Müslüman İseviler” namına layık bir cemaat çıkacak haberi, ahirzamanın ahirlerinde görülecek ve gerçekleşecek bir hadise olup günümüzde gerçekleşmiştir. Takdir edilir ki; din değiştirmek kolay bir iş değildir. İnsanda bulunan sadakat duygusu bir çeldiricidir. Dinine sadık kalmak ister. İslamiyet hakkında yapılan yalan-yanlış propagandalar diğer bir çeldiricidir. Araştırıp bunları aşması lazımdır. İşte Said Nursi, batıl din mensuplarının önünde dağ gibi engeller olsa da işi akıl, mantık ve vicdan çizgisinde ele alarak o kesimlere; “dininizi bırakın, değiştirin!” tabiri yerine ehl-i kitâba “dininizi tashih edin” yani yanlışlıklardan arındırın diyerek onlara tedricen ve yumuşak yaklaşmaktadır. Bir başka deyişle; bugün en geniş taraftarı olan Hıristiyanlık dini yanlışlardan arınmış olsa zaten İslamiyet olacaktır. Bediüzzaman bu tabiriyle onların İslâm’a geçişlerini kolaylaştırmaktadır. “Müslüman İsevilik” hak dinine geçmede bir süreçtir.

Sanki Yedim: Bir mübarek zat, nefsinin istediği şeyleri almış sayarak o miktar paraları biriktire biriktire bir cami yaptırmış. Bugün bu küçük cami İstanbul’un Fatih semtinde ibadete açıktır. Adı da “Sanki Yedim Camii”dir. Eğer nefsinden bu fedakârlığı yapmamış olsaydı, o cami ortaya çıkmazdı. İşte bu enteresan olayı Üstad Said Nursi, tatlı bir şiirle tarihe mâl etmiş:

“Lezâiz çağırdıkça “sanki yedim” demeli. Sanki Yedim’i düstur yapan “Sanki Yedim” namındaki bir mescidi  yiyebilirdi, yemedi”

Hakiki İrtica:
Menşe’leri iki kanun-u esasîye istinad eden iki irtica var:
Biri: siyasi ve içtimai ki, hakiki irticadır. Onun kanun-u esasisi (anayasası) çok suiistimale ve zulme medar olmuştur.
İkincisi: İrtica namı verilen hakiki bir terakki ve adaletin esasıdır.” (yani Kur’an hükümleri).
Emirdağ Lahikası’nın 2. cildinde bu ifadeleri kullananBediüzzaman Hazretleri “Hakiki irtica” ismiyle nitelendirdiği bu ‘eskiye dönüş’ meselesini şöyle açıklar:
“Beşerin vahşet ve Bedevilik zamanlarındaki bir kanun-u esasisine, medeniyet namına dine hücum edenler, irtica ile o vahşete ve Bedeviliğe dönüyorlar.”(*)

Yazısının devamında “vahşet ve bedeviliğe” açıklık getiren Üstad Hazretleri, tarihin ortaçağ dönemlerindeki çok katı, çok sadistçe uygulanmış olan Engizisyon mahkeme ve zulümlerini örnek vermektedir. Yine ifadelerinin devamında ‘hakiki irtica’ya “vahşi irtica” adını vermektedir…
Müslümanları “irtica” ile suçlayan dinden uzak kesimler, bilhassa 1930-50 arasında Üstad ve Nur Talebeleri’ne görülmemiş zulüm ve işkenceler yaptılar. Üstelik bu zulümlerini Kanun namına, o kılıfla yaptılar… Fakat Bediüzzaman mahkemelerde onların kanunsuzluklarını yüzlerine vurmaktan, ‘irtica’ bahanesiyle vahşi ve çağdışı icraatlarını cesaretle haykırmaktan çekinmedi, korkmadı!..

Heme Ost Değil, Heme Ezost Deyiniz :
Hiçbir şey kendinin sahibi ve hâlikı değildir. Cenâb-ı Hak’kın varlığının tecellilerinden ibarettir. Aziz Üstad bu veciz ifadesini,“Madem O var, her şey var” sözü ile destekler. Yani Allah olmasaydı, hiçbir şey olamazdı. Yani varlıklar (kadim) kendisinden değil, Allah’tandırlar…

“Yok” yok olsa “var” olur; yok yok ise o vardır :
Var ile yok, zıt kavramlar olup bir arada bulunamazlar. ‘gece’ ile ‘gündüz’ gibi.
Siz ‘yok’ kavramını yok ederseniz, ‘var’lık ortaya çıkar. Üstad Hazretleri bu cümlesinin ikinci cümleciği ile birinci-muamma gibi olan cümleciği açıklamış olmaktadır.

Keçeli : Said Nursî’nin, hizmetindeki talebelerine karşı kullandığı  bir tabir.. Kanaatımca, muhataba bir şey söylemiş olmak için söylenmiş, ne faydası ve ne de zararı olmayan; belki bir parça nefsi törpüleyici bir söz olsa gerektir. Üstad açısından mahallî bir alışkanlık da olabilir.

Meselâ keçe, sıcak tutması maksadıyla ayakkabının içine yerleştiriliyor. Çobanların ‘kepenek’leri keçedendir. Üstad’ın zamanında yelek vs. gibi keçenin daha çok kullanım alanı vardı. Yani birine, “Seni iki kulaklı seni” desek darılır mı, doğru söylemiş olmaz mıyız? Büyük Mürşid belki de ufak-tefek öfkelerini bu söz ile teskin ediyordu…

(*) Emirdağ Lahikası-2, B.S.Nursi, Sözler Yayınevi, İstanbul-1993, s.340.

Nurnet

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )