ALTINCISI
ذٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِى التَّوْرٰيةِ
fıkrası, iki cihetle ihbar-ı gaybîdir.
BİRİNCİSİ: Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm gibi ümmî bir zâta nisbeten gayb hükmünde olan Tevrat’taki evsâf-ı Sahabeyi haber veriyor.
Evet, Tevrat’ta, On Dokuzuncu Mektupta beyan edildiği gibi, âhirzamanda gelecek Peygamberin Sahabeleri hakkında Tevrat’ta bu fıkra var: “Kudsîlerin bayrakları beraberlerindedir.”
Yani, onun Sahabeleri ehl-i taat ve ibadet ve ehl-i salâhat ve velâyettirler ki, o vasıfları “kudsîler,” yani “mukaddes” tabiriyle ifade etmiştir. Tevrat’ın pek çok ayrı ayrı lisanlara tercüme edilmesi vasıtasıyla o kadar tahrifat olduğu halde, şu Sûre-i Feth’in مَثَلُهُمْ فِى التَّوْرٰيةِ
hükmünü müteaddit âyâtıyla tasdik ediyor.
İKİNCİ CİHET ihbar-ı gaybî şudur ki: مَثَلُهُمْ فِى التَّوْرٰيةِ fıkrasıyla ihbarediyor ki, “Sahabeler ve Tâbiînler, ibadette öyle bir dereceye gelecekler ki, ruhlarındaki nuraniyet yüzlerinde parlayacak ve cephelerinde kesret-i sücuddan hâsıl olan bir hâtem-i velâyet nev’inde, alınlarında sikkeler görünecek.”
Evet, istikbal bunu vuzuhla ve kat’iyetle, parlak bir surette ispat etmiştir. Evet, o kadar acip fitneler ve dağdağa-i siyaset içinde, gece ve gündüzde Zeynelabidin gibi bin rekât namaz kılan ve Tâus-u Yemenî gibi kırk sene yatsı abdestiyle sabah namazını edâ eden çok mühim pek çok zatlar مَثَلُهُمْ فِى التَّوْرٰيةِ sırrını göstermişlerdir.
7. Lem’a