AK Şemsettin’i sadece Fatih Sultan Mehmet’in hocası olarak biliriz. Bu çok ama çok eksik bilgidir.
O sadece hoca değildir ki.
O gerçek bir bilim adamıdır. O bir mucittir. Ve o muhteşem bir hekimdir. Her hastalığı tedavi etmesinin yanı sıra özellikle ruhsal hastaların ve hastalıkların tedavisinde oldukça başarılı biridir. İşte bunun için: Tabîb’ül-ervah yani ruhların doktoru deniyormuş.
Böyle önemli zatı Muhteremleri anlattığımda inanın ki heyecanlanıyorum. Elim ayağım birbirine dolanır derler ya aynen öyle olurum. Eksik mi anlatırım tam ifade edemez miyim diye endişelenirim.
Düşünün lütfen:
Pasteur Mikrobu bulan ilk bilim adamı olarak biliriz değil mi?
Yanlıştır.
Pasteur’den asırlar evvel hastalığa sebep olan mikropları ve karantinanın mantığını anlatmış.
O yıllarda ”seretan” adıyla bilinen kanseri teşhis etmiş.
Saymakla bitirmek zor olduğundan telaşlanıyorum elbette.
15. yüzyılınen büyük sufilerindençok yönlü Türk bilim adamıdır.
İstanbul’un fethinin manevi babasıdır.
Hacı Bayram Veli’nin mürididir.
Fatih sultan Mehmet’ in Hocasıdır
AK Şemsettin beyaz giyinirmiş.
Saçı ve sakalı da beyaz olduğu için ona AK Şemsettin deniliyormuş.
İstanbul’u fethettiklerinde çiçekleri beyaz saçlı sakallı beyaz giysili olana götüren halka gencecik Sultan Mehmet’i işaret ediyormuş. Sultan Mehmet gülümsemiş:
“O beni yetiştiren hocamdır. Çiçekleri ona verin” demiş.
Bunu hepimiz biliriz.
Fatih Sultan Mehmet’i ona olan hayranlığımı, ilgimi her bulduğum fırsatta anlatıyorum.
AK Şemsettin, yüzlerce öğrenci yetiştirmiş.
Tıp alanında bulaşıcı hastalıklar üzerinde de önemli çalışmalar yapmış.
Araştırmaları sonunda tıp ile ilgili
Türkçeyazdığı Maddet-ül Hayatve
ArapçayazdığıHall-i Müşkilâtve
Risalet-ün nuriyyeadlı
Tasavvuf kitapları, bilinen eserleri…
Tıp ile ilgili Türkçe yazdığı Maddet-ül Hayat’ta geçen:
“Hastalıkların insanlarda teker – teker peyda olduğunu zann etmek yanlıştır. Hastalıklar insandan insana gözle görülmeyecek kadar küçük tohumlar vasıtasıyla geçer”
Ak Şemsettin’in asıl ünü, büyük veli, Hacı Bayram Veliile tanışmasından sonra başlamış.
İlmi konulardaki önemli başarılardan sonra tasavvuf konusunda da ağırlığını göstermiş, daha sonra da II. Murat’ın emir ve isteğiyle Fatih Sultan Mehmet’in hocalığına tayin edilmiş.
Kitapları:
Risalet-ün nuriyye
Risale-i Zikrullah:200.000.000
Risale-i Şerh-i Ahval-i Hacı Bayram-ı Veli
Def’ü Metain
Makamat-ı Evliya (Velilerin Makamları)
Maddet-ül-Hayat (Hayat Maddesi)
Nasihatname-i Akşemsettin (Akşemsettin Nasihatnamesi)
Kitab-ül-Tıp (Tıp Kitabı)
Hall-i Müşkülat (Güçlüklerin Halli)
Fatih, İstanbul’un fethinden sonra, bir ara hocasından kendisini dervişliğe kabul ederek irşatlarda bulunmasını istemiş.
AK Şemseddin bu teklifi:
“Sen devlet işlerini gereği gibi yerine getirmeye ve saltanatı devam ettirmeye mecbursun ve bununla görevlisin. Sen benim halvetime girersen dünyanın düzeni bozulur. Senin sâlik olman değil, mâlik olman lâzımdır…”
Şiddetle reddetmiş.
Artık kendi görevinin de bittiğine inanmış. Padişahtan Göynük’e gidip, orada dersleriyle uğraşması için izin istemiş.
Fatih hocasını bırakmak istemese de, sonunda çare olmadığını görmüş.
Hocasını Göynük’e uğurlamış.
Ben böyle zatı muhteremleri okuduğum zaman hele de onların hakkında yaptığım araştırmalarda öğrendiklerimi de içime sindirdikten sonra çok heyecanlanıyorum.
Diyorum ki, onların yüzü gözü hürmetine biz buralardayız.
Ben ciddi bir İstanbul aşağıyım.
Fatih Sultan Mehmet’e nasıl hayran olmazsın. Bütün bunları okuyup öğrendikten sonra…
Nasıl yanındaki hocalara saygı duymaz dua etmezsin.
Nur içinde yatsınlar.