Nurdan Haber

AZİZ ÜSTAD’IMA…

AZİZ ÜSTAD’IMA…
13 Mart 2016 - 22:03

      Sen, bir asra yaklaşan ömrünü İslâm’a vakfettin.

      Bu yolda zindanlara, gül bahçesine girer gibi girdin.

      Zehirlediler, yine şifa dağıttın hasta ruhlara.

      Bugün, o biricik eserlerin “yaldızlı kitapların” 50’den fazla dile tercüme edildi.

      Rus mekteb-i harbiyesinde ders alan bahadır evlatlar, mekteplerini bitirdi.

      İstidatlı, zeki evlatlar sıkı bir imtihandan geçiyorlar. Onlar da elbet bir gün şahadetnamelerini alacaklar.

       Lakin biz, sana hakıkyla talebe olamadık. Sen ihtilaflaradan yana gözyaşı dökmüştün hep. Elhak, telaşında haklıymışsın. Bizler de yaşayarak çok dersler aldık. Müsterih ol üstadım, senin biricik talabelerin vahdet tesbihinin ipini ellerine aldılar. Biz de gönül huzuru içinde: “Birlik ipine dizildik elhamdülillah.” diyoruz.       

       Artık siyasi mülahazalar bizi birbirimizden etmeyecek. Zamansız parlayan ışıklar gözlerimizi kamaştırmayacak. İstikrarı, istikameti, teenniyi unutmayacağız. 

       “Hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmeyeceğiz.” 

       “Muhabbet fedaileri olacağız.”

       İnşallah.

       Şu anda senin manevi huzurunda ellerim boş, mahçup duruyorum. Sana bir hediye getirememenin hüznü içindeyim.

       Sen, zaten hediye kabul etmezsin ki…

       Ama ne olur üstadım “bir defaya mahsus” şu mahçubiyetimi kabul buyur.

       Sana destanlar yazamadım. Mersiyeler söyleyemedim. Nuvruz yaklaşırken bir demet çiçekle mechul mekanındayım. 

***

       Yaşlı dünyamız nice acılara, sevinçlere şahit olmuştu.

       Çöller alev alev yanmaktaydı. Sineler bir meltem bakliyordu. Tur’dan bir müjde şulesi parlayıverdi.

       Müjdeler olsun güzel insanlara! Musa (as) geliyor.

       Firavunlar korksun! Hamanlar yansın…

       Zalimler, mazlumlara kan kusturuyordu.

       Mağaradan ılık bir nefes, kulaklara İbrahim (as) ismini fısıldıyordu.

       Ateşperestler, Nemrutlar titresin! 

      Yahudi zulmüyle yeryüzü fitne kazanıydı. Meryem oğlu İsa (as) ile dünya bayrama hazırdı.

      Deccaller düşünsün! Fitne ateşini harlatanlar korksun…

      Yine beşerin ufuklarını kat kat zulmet perdeleri gerilmişti. Dünyamız, gecenin en katmerlisini yaşıyordu. Gökte “ayın on dördü gibi bir öksüz doğuverdi.” Çöle inen bu nur, çölleşmiş kalplerde çiçek çiçek hidayet güllerinin açılmasına sebep oldu.

      Ebu Cehiller telaşlansın! Ebu Lehepler titresin…

      Yine bir fırtına çok yaman esmişti. Moğol afeti yeryüzünü kasıp kavuruyordu. Ne gam, ufuklar yine doğum sancılarıyla kıvranıyor. Zira Yunuslar, Mevlânalar yollarda. Kuşların kanat sesleri müjdeler getiriyor.

       Fesat şebekeleri ağıtlar söylesin, gözyaşları döksün!

       Anadolu da hayata susamıştı. Malazgirt ovasından yankılanıyor at kişnemeleri. Ve bu topraklar, kıyamete kadar Müslüman milletimize vatan oluyordu.

       Müslüman Türk’e müjdeler olsun.

       Gelen bir aslandı, Alpaslan’dı.

       Hainler düşünsün kara kara…

      Bu sefer Kudüs, inananlara mezar oluyordu. Gamlı yurt, öksüz coğrafya tasalanma! Selahaddin geliyor.

      Lânetliler düşünsün! Gadaba uğrayanlar tasalansın…

      Zaman ırmağı aktı, aktı…

      Yine bu topraklarda bir şeyler oluyordu.

      Bir güneş doğuyordu zifiri karanlığa. Şark yaylalarında tulu’ eden bir ışıktı bu.

      Takvimler 1876’yı gösretiyordu.

      Dağların ardından tebessüm eden güneş, dünyamıza sabahı getirdiği gibi, o da gönüller ülkesine doğuyordu.  

      Nurs’ta bir bedi’ doğmuştu. Artık analar gözyaşlarını silsin. Babalar başlarını yerden kaldırsın. Çocuklar sevinsin. Çünkü Kur’an davası, hak sancağı rüzgârını bulacaktır. 

      Süfyanlar, deccaller korkun!

       İşte Bediüzzaman, bu çileli yolun yılmaz bir takipçisiydi. O da zor günlerin adamıydı. Tıpkı peygamber varisleri, selefleri, her asrı aydınlatanlar, çetin zamanlarda konuşanlar gibi.

       İngiliz sömürgeler bakanı: “Kur’an, Müslümanları elinde oldukça biz onlara tam hükmedemeyiz.” demişti. Bunun üzerine Bediüzzaman bir yanardağ gibi kükremiş: “Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu ben dünyaya ispat edeceğim” demişti. İşte Üstadın mücadelesinin temelinde bu ruh vardır. Bunun kuru bir söz, bir slogan olmadığını Üstad hayatıyla göstermiştir.    

       Onun müjdeli haberleri unutulmamalı. Avrupa’nın ve Osmanlının geleceği hakkındaki sorusuna:

       “Avrupa, İslâmiyet’e, Osmanlı da bir Avrupa devletine hamiledir.” Cevabını alan Şeyh Bahid’in tabiriyle o, bir Bediüzzaman’dır.

       O, onlarca sıfatla tavsif edilmeye layık bir bahadırdır. Bir elinde Kur’an, diğer elinde kılıç… Moskof zulmüne karşı duran bir gönüllüdür. Bazen Kafkas yaylalarından gelir sesi. Kimi zaman da zindanlardan… Artık o, hem bir mücahid, hem bir mürşid, hem bir müctehid, hem bir mürebbi, hem bir müdebbir, hem bir muallim, hem bir muslih, hem bir muhlis…

       Üstad hazretleri, asrımızın hastalıklarını çok iyi anlamış bir hazık tabiptir. Zaman hep onu haklı çıkarmıştır. Çünkü o, hep davası için yaşayan biriydi. Van kalasından düştüğünde “davam” demişti. O, diyar diyar sürülmüş, her sürgün yeri onun öz vatanı olmuştu. Anadolu insanı onu daima sinesine basmıştır.

       İşte bir mübarek dava böyle maya tuttu. Bu mana merhum Hasan Feyzi ağabeyin dilinde şöyle mısralaşır:

       “Vallahi bunu ezelden eyledim ezber,

       Vallahi Risale-i Nur’dur o son müceddid-i ekber.”

       Onun hayatını üç beş sayfada, birkaç kitapta anlatmak mümkün değildir. Gerisini sizin engin ferasetinize, Külliyat’a havale ediyoruz.

       Dünyamız çok şeylere gebe. Ömrümüz varsa göreceğiz.

       İnşallah.

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )