Nurdan Haber

İki Yüzlü Avrupa

İki Yüzlü Avrupa
18 Nisan 2016 - 6:24

 

 

Bir tarafta bütün insanlığın saadetini istediğini iddia eden bir Avrupa var. İnsanlık şerefi, haysiyeti, hakları, inanç ve yaşama hürriyeti, hatta en bayağısına kadar şahsi tercihlere saygı gösteren bir Avrupa’nın var olduğunu biliyoruz. Öte yanda, kendisinden olmayana, Hıristiyan kültüründen gelmeyene asla acımayan, insan muamelesini çok gören bir Avrupa’nın, tarihin derinliklerinden günümüze, barbar ve vandal hissiyatını terk etmeden geldiğini görüyoruz.

İslam âlemi medeniyetin şahikasına çıkmışken, gayr-i Müslimlerin medeniyet sandığı şeyin yalnız kan, zulüm, gasp, talan olduğunu ispat eden engizisyonlar, papaların cinayetleri, kralların tebaasına ve muhaliflerine uyguladığı istibdat ve haksızlıklar, komşu ülkelere ve ellerinin yetiştiği kıtalara layık görülen katliamlarla şöhret kazanan Avrupa…

O tarih ki, site ve komşu devletler arasında yüzyıllar süren husumetler, Avrupa medeniyetinin hakiki hocaları olan Endülüs Emevileri’ne yapılan alçakça zulümler, haçlı seferleri ile geçtikleri yerleri çekirge istilasına uğramışa çeviren kutsal savaşlar; Afrika, Amerika, Avustralya kıtalarında, Hindistan ve uzak doğu adalarında yaşayan halklara reva görülen muameleler gibi binlerce çirkin, yüz karası levhalar ile doludur.

İnkalar, Aztekler, Kuzey Amerika Kızılderilileri, Güney Amerika’da, Amazonlarda yaşayan kabileler, Hintliler, Aborjinler, Afrikalı zavallı yerliler, Eskimolar vesaire, vesaire… Hepsi Avrupa’nın zalim ve kahhar eliyle kıtale, esarete giriftar oldular. Bir kısım ırklar tamamen yok edildi. Bir kısmı halen zillet içinde, hayvancasına bir hayat yaşamaya mahkûm kılındı.

Bu kuduz düşünce, peş peşe iki büyük dünya harbinden kan revan içinde çıkmasına rağmen, hıncını alamadı; hırsını tatmin edemedi. Güya medeniyetler yüzyılı olan günümüzde, Avrupa’nın orta yerinde, binlerce masum ve mazlum Boşnak’ın mezarları bile belli olmayacak şekilde gözleri önünde öldürülmelerine seyirci kaldı.

Ya bizzat veya silah tüccarlarının ateşlediği fitillerle Çeçenistan’da, Afganistan’da, Pakistan’da, Keşmir’de, Irak’ta, Suriye’de; adını bile duymadığımız, dünya coğrafyasında yerini gösteremeyeceğimiz nice memlekette her gün bombalar patlıyor, insanlar neye öldüklerini bilmeden öldürülüyorlar. Kadın, çocuk, yaşlı farkı gözetilmediği gibi, yeryüzünün süsü olan canlılar: hayvanlar, bitkiler, yer altındaki varlıklar bile bu zulümlerden kurtulamıyor.

Bir tarafta haşmetli binalarda, grand tuvalet giyinmiş adamlar ciddi tavırlarla konferanslar, toplantılar, birleşimlerle vakit öldürüp göz boyarken, diğer tarafta dünyayı gizlice paylaşmış canavar devletlerden birine ve birkaçına dayanan zalim yöneticiler, kendi halkları dâhil, önüne geleni vahşice yok etmekten geri durmuyor.

Adı üstünde “Bir Leşmiş” Milletler, sözüm ona mazlum halklara yardım etmek için oyalanırken, nasıl bir hukuksa, üstün üyelerden birinin vetosu ile bütün lafları askıda kalmaya mahkûm oluveriyor. Sonra, Sayın Genel Sekreter ve onun arabulucu üyelerinin atraksiyonları bütün dünya tarafından ümitle takip ediliyor. Ara yerde belki de samimane koşup duran adamın adıyla anılan “… planı”nın nasıl uygulanacağı, kendilerinden başkasını ahmak yerine koyan büyük devletler tarafından yeryüzündeki bütün insanlara yutturulmaya çalışılıyor.

Hele ölenler Müslümanlar ise, Budistler ise, Brahmanlar ise bunların hiçbir kıymeti olmadığı Avrupa’nın tavırlarından anlaşılıyor. Museviler için de belki aynı şeyleri düşünseler bile, bütün ülkelerde para ve güç kaynaklarının başına yerleşmiş olan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında başlarına gelen felaketleri çok güzel kullanmayı bilen bu açıkgöz millet hakkında düşüncelerini ayan beyan söyleyemiyorlar. Anlaşılıyor ki, Hıristiyan olmayan kimseler Avrupalıların gözünde insan sayılmıyor.

Avrupa deyince, kökleri oraya mensup olup coğrafi bakımdan uzak kıtalarda oturanlar da bu hesaba dâhildir. Yunan ve Roma felsefesiyle aşılanan bozulmuş Hıristiyanlık, karşısındaki her din mensubunu yutup yok etmek emelindedir. Müslümanlar, fethettikleri ülkelerin halkını hiçbir zaman İslam’a girmek için zorlamamışlardır. Vergisini verip devlete karşı çıkmayan, kendi ırkından olan yöneticilerin zamanından daha rahat, daha müreffeh, daha emniyet içinde yaşamıştır.

Şu sıralarda İslam ülkeleri, kendi aralarında bir milletler topluluğu teşkil etmek üzere teşebbüste bulunuyorlar. İnşaallah bu hareket arzu edilen neticeye ulaşır da, Müslüman devletler teşkilatı faydalı hizmetler yapar; eski çağların parlak medeniyetinden bir nebze olsun tattırarak beşere refah ve huzur sağlarlar.

 

Alem-i İslamBediüzzaman'danDr. Mehmet Rıza DerindağDünyaGenelGünün Hadisiİslam ve HayatMisafir YazarlarNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Leyle-i Regaib Özel 5.000 Hatim Programı
Alem-i İslamBediüzzaman'danDünyaGenelGündemGünün DersiGünün Hadisiİslam ve HayatNur TalebeleriTürkiyeYazarlarımız
Genç Hafızlardan Şehitlerimiz İçin Dualar ve Kur-an’ı Kerim Tilavetleri
Alem-i İslamDerslerDünyaEkonomiFıkıh & HadisGenelGündemGünün DersiGünün DuasıGünün HadisiHayatHizmetİslamİslam ve HayatKartpostal - VecizeNur TalebeleriRisale-i NurRisale-i Nur DünyasıSorularla RisaleSual-CevapTürkiyeYazarlarımız
Boğaziçi Üniversitesi Öğrencileri ile Risale-i Nur Dersi” ŞUALAR’DAN 9.DERS ( 9. ŞUA )